Parlamenter Sistemi ile yönetilirken Başkanlık Sistemine geçişin tam bir intihar olduğunu söylemiştik. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen üç ülke var ve üçü de diktatörlüğe geçmişlerdir.
Bu ülkeler Gana, Malawi ve Zimbabwe’dir. Bahse konu ülkelerden Zimbabwe’nin macerasını “Zimbabwe için artık çok geç, ya bizim için?” başlıklı makalemizde anlattık. Bugün Gana ve Gana diktatörü Kwame NKRUMAH’ı ele alacağız.
Gana Sahra altı Afrika’da yer alan, ama diğer Afrika ülkelerinin genelinden farklı olarak tarihi mirası olan bir ülkedir. Gana topraklarında sırasıyla “Dagomba Krallığı”, “Bono Krallığı” ve bölgenin birliğini sağlayan tarihi “Asanti Krallığı” gibi krallıklar kurulmuştur.
Şimdiki Gana halkının % 47’sini oluşturan “Akan” toplumu klasik kabile kültürünü geride bıraktığı söylenebilecek bir halk olarak Aşanti Krallığının kültürel varisi durumundadır. Daha önce ve sonra göçlerle nüfus yapısı değişse bile halk tarihi devlet tecrübesi olmayan bir halk değildir.
İngiltere sömürgesi olduğu dönemde “Altın Sahili” ve “Britanya Togoland” olarak adlandırılan ülkenin genellikle orta bölümlerine denk gelen Aşanti bölgesinde başlayan kararlı bir ulusal duruş sonucu bağımsızlık elde edilmiştir.
Akan toplumunun etkin ve öncü bir rol üstlendiği bağımsızlık, Batı Afrika’da siyahilerin elde etiği ilk bağımsızlık olmuştur.
1957’de elde edilen bağımsızlığın ardından parlamenter sistemi tercih eden Gana’da Başbakan Kwame NKRUMAH, bir referandum ile başkanlık sistemine geçişi sağladığı gibi aynı referandum ile siyasi partiler yasaklanmış oldu.
Gana gibi Afrika ölçeğinde sosyo-kültürel birikimi olan bir ülke de bile ülkenin daha hızlı kalkınması gibi argümanlar ileri sürülmekteydi. Oysa, istenilen ilerleme olmadığı gibi toplumsal gerilim ve darbeler dönemi başladı.
Ekonomik-sosyal ilerleme için özgürlüklerden taviz vermenin kötü neticesini Gana’da görüyoruz. Mkrumah, 1966’da askeri bir darbeyle devrildi. 1969’da askerler yönetimi sivillere devrettiler ve ülke tekrar parlamenter sisteme geçti. 1966 yılından sonra ülke de darbeler sezonu açılmış, 1972, 1978, 1979 ve 1981 senelerinde arka arkaya darbeler yaşanmıştır. Yani rejim değişikliği ülke de taşları da yerinden oynatmıştır.
Askeri yönetimler de sıkıntılı geçmiş, ancak 1981’de darbeyle yönetimi devralan Jerry RAWLİNGS, yeni bir anayasa hazırlatarak özgür seçimleri uygulatmış, düşünce ve fikir özgürlüğünü önceleyen yasalar çıkarmış, 2001 yılında kendi koyduğu kurallara uyarak, görev süresini uzatma yoluna gitmeyip, görevini devretmiştir.
Elbette, darbeler tasvip edilemez. Konu ihtiras ile diktatörlüğe geçiş, başka fikirlere ve oluşumlara hayat hakkı tanımamak ise sivil veya asker olsun hepsine diktatörlük diyebiliriz.
Bu açıdan bakınca, Kwame NKRUMAH’ın düşünce özgürlüğünün savunucusu olması gerekirken siyasi partileri yasaklayan, Jerry RAWLİNGS’ın ise düşünce özgürlüğünü kaldırması gerekirken siyasi partilere yeniden dönüş sağlayan lider olarak tarihte ki yerini almıştır.
Gana örneğinde Parlamenter sistemden başkanlığa geçen ülkenin gireceği karanlık tüneli, başkanlık sisteminin bizzat darbelerin önünü açtığını, en önemlisi diktatörlüğün asker veya sivilden değil bir zihniyetten kaynaklandığını da görüyoruz.
***
Yanlışları bir yana demokrasiye geçen Kenan EVREN, yönetimi Menderes’e devreden İsmet İNÖNÜ ile demokrasiyi ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yeltenen seçilmiş siyasi liderleri bir de bu gözle yani antidemokratik zihniyet gözü ile kıyaslamak gerektiğini düşünüyoruz.