DİNİMİZİ AYAĞA DÜŞÜRDÜLER

Zeynel KOZANOĞLU

 Dinimizi Ayağa Düşürdüler…

Türkiye’de en tehlikeli şey din iman konusunda yazı yazmak… Bir takım at hırsızları ne söylese kabul görür. En azından suskunlukla karşılanır. Ama adınızın başında bir yükseklik göstergesi yoksa siz İslamın Peygamberinin adını dahi anmakta zorlanırsınız.

Geçmişte başıma geldiğinden biliyorum. Sokakta  bir kadının çocuğuna  “Lan Muhammet boyun devrilsin, lan” diye bağırdığını işittikçe… Kimi külhanların “Ulan Muhammet senin ananı kız kardeşini…” diye sövdüğüne tanık oldukça… “Çocuklarınızın adını Muhammet koymayın arkadaşlar”  biçiminde bir yazı kaleme almıştım.

Okuyanların pek çoğu beni tefe koymuşlardı. Nasıl bir yamukluk ettiysem.

İnsanlar kafalarını asla kullanmıyorlar. Kişinin yemeğini yemesi, işine gidip gelmesi, eşiyle çocuklarıyla yaşam sürmesi için kafaya gerek yok ki… Kafa dediğim beyin… İnsanın günlük yaşamını sürdürebilmesi için “beyin”  adlı mucize organa ihtiyacı yok ki…

Beyin düşünen insan için gerekli. Düşünmeyi bilen insan için gerekli.

Ben bugün seksen yaşındayım… Hayatımın ilk elli yılı Edirne’den Kars’a, Diyarbakır’dan Adana’ya ve Antalya, Muğla’ya kadar bütün ülkeyi işim gereği dolaşmakla geçti. Ege bölgesinde üç beş kereden az gittiğim il ve ilçe kalmamıştır.

İşte bu elli yıl içinde ben “Muhammed” adlı bir insana asla rastlamadım. Bir tek kişiye bile rastlamadım. Ama şu son otuz yıl içinde bir sınıfta okuyan yirmi erkek çocuğun beşi ve hatta onu o güzel adı taşıyor.  Biz yüzyıllardır Mehmet  dedik, Mehemmet dedik. Askerimize Mehmetçik dedik. Ama hiçbir zaman çocuğumuza Muhammet demedik.

Şimdi düşünmeyi bilen adamın zihninde bir soru oluşmalıdır:

“İslam bin beş yüz yıldır aynı islam… Niye geçmişte çocuklar “Muhammet” diye anılmıyordu da son yıllarda Muhammet adından geçilmez oldu?”

Bir başka soru daha:

“Türkiye’de günümüzden kırk yıl öncesine kadar televizyonlarda din iman programları yapılmıyordu. Son yirmi otuz yıldır onlarca televizyon kanalında  yüzlerce din taciri gece gündüz İslamı anlatıp  duruyor.

Geçmiş yıllarda insanımıza dini anlatmak gereği yoktu da bu ihtiyaç sonradan mı doğdu? Yoksa bunca din adamı kılıklı akıl fukarası derin bir uykuda bulunan insanımıza musallat oldu da onu uykunun daha da derinliklerine mi iteliyor?”

Uzun lafın kısası güzelim dinimizi ayağa düşürdüler. Her gün öyle açıklamalar yapılıyor, öyle ayrıntılar dinimize mal ediliyor ki, ben bu yaştan sonra her gün üzüntü yaşıyorum. Üzüntüm iki koldan artarak devam ediyor. Birincisi “Dinde bu böyledir” biçiminde söylemlere karşı benim insanım nasıl oluyor da sessiz kalmayı seçebiliyor?

İkincisi de şu: Din adına böyle saçma sapan açıklamalar yaygınlaşarak sürüp giderken gerçek din adamları kafalarını kuma mı sokuyorlar. Ne yani “Ben beş yaşında kız torunuma karşı şehvet duyarım” diyen şerefsiz yarın cenaze namazı kılınmak için önümüze getirildiğinde “İyi bilirdik” diye mi haykıracağız?”

“Namaz kılmayan hayvanmış”.  Bunu diyen de profesör doktormuş. Söylediğine göre de bu bilimsel bir tespitmiş. Küfürlerin en büyüğünü hak eden bu kişiye soruyorum: Bilimsel tespit denilen şey yeryüzünde sadece bir tek kişi tarafından mı bilinir olmuştur. Niye yanında yörende başkaları da bulunarak bu açıklamayı yapmıyorsun?”

...