Türkiye konumu itibari ile çok önemli bir ülke. Etrafınız en belalı bir coğrafya ile çevrili onlardan etkilenmemek mümkün değil ama mahir olmamız gerekiyor. Vatanımız bir cennettir. Aynı zamanda bu coğrafya dünyanın en belalı, yönetimi yüksek bilgi isteyen en zor coğrafyasıdır. Anadolu medeniyetleri milletleri yutan bermuda şeytan üçgeni gibidir. Bu coğrafyada hayatta kalmak maharet ister. Bu durumda bizim devlet yöneticileri ve kamu bürokrasimizin de dünyanın en üstün, en yetenekli, en kapasiteli yöneticileri olması gerekir. Demokrasinin temeli eşit adil temsil ve iktidarın meşruiyetini halktan alan hesap verebilir açık şeffaf yönetim ve hukuki denetimdir. Toplumun tüm kesimlerinin yönetime eşit katılımıyla katılımcı olmalı kimseyi dışlamadan kuşatıcı olmalı. Devlet kurumsal bir yapıdır onu güçlü yapan güçlü kurumlara sahip olmasıdır. Kurumların güçlü olması için, deneyimli kadrosu liyakate dayalı sürekli yenilenmeyi sağlayan yenilikçi çağa uyum sağlama kapasitesi yüksek kaliteli eğitimli kadroya da ihtiyaç vardır. Operasyon değil kaideli devlet olmamız şart, hukukun üstünlüğünün olduğu insan haklarına saygılı eşit ve adil hukuk sistemi için siyasetten arındırılmış hukuk reformu yapmamız acilen şart. Diğer bir seferberliğimiz dış siyaseti ideolojik bakıştan uzak dar bir kliğin hâkim olduğu diplomatsız diplomasiden deneyimli diplomatlardan oluşan diplomasi seferberliğine girişmemiz gerekiyor. Uluslararası ilişkiler uzmanı akademisyen, stratejist ve saha araştırması yapan düşünce kuruluşlarından fikir almayı ihmal etmeden sorunlara bilimsel çözüm yolları ile çözmeyi gelenek haline gelmeli ortak aklı harekete geçirmeliyiz. Bizi mahveden liyakatsiz büyükelçi diplomat atamaları, yardımı sadece danışman düzeyinde ve dış işlerini danışman ordusu ile yönetmeye çalışılmasıdır. Bu ise bir geleneği yok ettiği gibi kurumları çökertir ve çürütür. Dış işleri hariciye bürokrasisini tecrübeli ve nitelikli diplomatlarla yürütülmelidir.
İran, Irak, Suriye ve Doğu Akdeniz için ayrı ayrı araştıran uzman ekiplerimizce dosyalar hazırlamalı, stratejik hedeflerimiz ulusal çıkar temelli ve rasyonel bilimsel olmalı. Öncelikle kuruluş kodlarımızı iyi okumamız lazım. Tek kişinin karar verdiği ve tek kişinin dar kadrosu ile denge politikası ile istibdat yönetiminin kaliteli tecrübeli diplomatlar yetişmemesi sonucu o tek kişi iktidarını kaybedince ülkenin de yıkıldığını Abdülhamit döneminden hatırlayalım. Sorunları asker kullanarak çözme hatasının ittihatçıların tecrübesizliği bir imparatorluğun çöküşünde etkisini unutmayalım. Cumhuriyet öncesi cihan savaşı sonrası tecrübesiz bir diplomatın Mondros ateşkes anlaşması ile İngiliz üçkâğıtçı, dolandırıcı, sahtekâr, kurnaz diplomasinin anlaşmaya çaktırmadan 'önemsiz' diye eklenen bir madde ile Anadolu’nun işgaline sebep olduğunu hatırlamamız gerekiyor. "Karışıklık çıkan yerde bastırmak için İngiltere askeri müdahale yapabilir" maddesi bizi işgalin hukuki gerekçesini oluşturmuştur. O nedenle deneyimli, kaliteli, birikimli diplomat yetiştirmenin önemini Cumhuriyet'i kuranlar çok iyi biliyordu. Kurucu liderimiz can düşmanımız olan Batılılar'la yeniden dostluk kurdu, Rusya ile dengeli anlaşmalar yaptı, Balkan Paktı ve Sadabat Paktı ile etrafımızı güvenli hale getirdi. Tek kurşun atmadan Çanakkale ve İstanbul’u daha sonra Hatay'ı ilhak etmesi diplomatik zafer örneğidir. İkinci Dünya Savaşı'na girmemek için baskılara nasıl direndiğimizi diplomatlarımızın kalitesine borçluyuz. İkinci Dünya Savaşı'nda Rusya’nın "Boğazlar'ı birlikte yönetelim" diye Montrö Anlaşması'nı delmek için girişimlerine, İngilizler'in yanında savaşa girmemiz için Adana görüşmeleri Menemencioğlu'nun başarılı diplomasi kurnazlığı ile savaştan uzak durmamız hariciye başarısıdır. Bir de nüktedan laf ebeliği, lafı gediğine koyma maharetine örnekte Stalin hıyarına Şükrü Saraçoğlu’nun kapak cevabını örnek gösterilir.
1938-1940 arası; Atatürk öleli çok kısa bir zaman olmuştur ve 2. Dünya Savaşı patlak vermek üzeredir. Şükrü Saraçoğlu dönemin Dışişleri Bakanı. Rusya'ya bir gezi düzenliyor ve Rusya’ya gidiyor. Karşılamaya Stalin gelir Bakan Saraçoğlu’na dönüp:
- "Ümarım aziz dostum gelirken yanında Boğazlar'ın anahtarını da getirmiştir." der.
Şükrü Saraçoğlu da hiç beklemeden:
- "Ah Monşer çok isterdim getirmeyi ama Atatürk giderken anahtarları kendiyle götürdü" şeklinde nefis bir cevap verir.
Eskiden Annan Planı'na hükümetin verdiği desteği hatırlayın. O zaman Batı ile uyumlu AB ile yakınlaşma adına Ege adalarımızın işgal edilmesine ses çıkarmayıp hala yokmuş gibi davranmasını. "Türkiye'siz rüya bile görmem" diyen en büyük milli kahramanımız Rauf Denktaş’a yönelik tavrını hatırlayınız. Eğer Rumlar aç gözlü olup "hayır" dememiş olsa idi bugün Mavi Vatan elimizden gitmiş Doğu Akdeniz'de hiçbir hakkımız kalmayacaktı. Şimdi Perinçek grubu ile İttifak'ın sonucu onların isteği doğrultusunda muhasır ekonomik alan anlaşması Libya ile yapıldı. Perinçek grubunun kafası İttihatçılar'ın yöntemine çok benziyor! Askeri çözüm önce sert güçle boyun eğdirme sonra diplomasi için masaya oturma üzerine kurulu. Öncelikle dış siyasete ideolojik gözlüğü çıkarıp milli çıkar gözlüğü takmalıdır. Mezhepçi yandaşlık yerine ulusal çıkarlar öncelikli yeni bir bakış açısına sahip olunmalı. Mısır'la acil ve İsrail ile ivedi diğer Akdeniz'e komşu ülkelerle diplomatik temsilcilik açarak diplomatik ilişkiye geçmemiz gerekiyor. Doğu Akdeniz'de milli menfaatimizi Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya ile diplomatik olarak uzlaşarak muhasır ekonomik alanlarımız tespit edip Birleşmiş Milletler'de onaylatabiliriz. Güney Kıbrıs ve Rumlar'ın önü diplomasi ile kesilir donanma hazır olur ama öncelik diplomasidedir. Henry Kissinger diplomasi kitabında en güçsüz ülkeye bile eşit adil aynı mesafede dur onurunu koru askeri silahı gölgesini masada gösterme der.
Medeni bireyler aralarındaki sorunları konuşarak ikna ederek ya da hukuka başvurarak çözümler. İletişim sorunu yaşayan iletişim becerisi düşük kendini ifade edemeyen düşük kaliteli eğitimsiz cahil bireyler şiddete başvurur. Uluslararası ilişkilerde medeni ülkeler kendi aralarındaki sorunu uluslararası hukuk kullanılarak müzakere ve diplomasi ile çözerler. Asya ve Ortadoğu’da sorunlar diplomasi ile değil asker kullanılarak çözülmeye alışmıştır o nedenle kalıcı barışı sağlayamazlar. Ülkemiz Orta Doğu kavgalarına karışmamalı, eşit şekilde bütün ülkelerle iyi ekonomik siyasi diplomatik ilişkiler geliştirmelidir. Cumhuriyet'in eski birikimli kadrosunun tecrübesinden faydalanmalı diplomasiyi diplomatlar yapmalıdır. Cumhuriyet'in deneyimli Büyükelçisi Nihat Dinç'in ülkemiz dış politikası için 5 önerisini hatırlatarak yazımı bitiriyorum.
1- Komşularınızın iç işlerine karışmayın.
2- Rusya’yı tahrik etmeyin.
3- Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerinizi geliştirin. Fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın.
4- Sormadan akıl vermeyin.
5- Batı kültürünü benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın.