Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmamalı

Murat YAZAN

Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemizin en önemli kurumlarından biri. Aynı zamanda işlevi en çok tartışılan kurum. Hemen her iktidar döneminde kurumun başına iktidara yakın başkanlar getirildi. Sosyal demokratların koalisyonda olduğu ya da merkez sağın iktidarlarında daha seküler başkanlar görev alırken AKP gibi siyaseti din üzerinden yapmaya eğilimi iktidarlar bu kurumu ve başkanları kendi siyasi mekanizmalarının parçası olarak gördüler.

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi ülke bütçesinden önemli pay alır ve bu yönüyle de eleştirilerin odağındadır. Doğru dürüst cemaati olmayan camilere imam ve müezzin atamaları, Alo Fetva hattında veya Diyanet’in sayfasında halkla paylaşılan bazı mesajlar (özellikle küçük yaştaki kızların evlenmesi konusundaki açıklamalar), İslam’ın sadece Sünni/Hanefi çizgisi doğrultusunda yapılan yorumlar ve diğer mezhep ve akımların neredeyse yok (ya da sapkın) kabul edilmesi bu kurumu eleştiri oklarının önüne yerleştirmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uygulamaları eleştirilse de varlığı elzemdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte doğan “dinsel eğitim” ihtiyacının devlet eliyle ve devlet politikalarıyla paralel olarak yürütülmesi önemli bir ihtiyaçtı. Tarikatların “merdiven altına” çekildiği bu dönemde halkın din konusunda aydınlatılması genç cumhuriyetin ihtiyaçlarından biriydi. Ve Başkanlık bu işlevi günümüze kadar yerine getirdi.

Son zamanlarda sosyal medyada sık sık “Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılsın” mesajları okuyorum. Pireye kızıp yorgan yakmaya benzeyen bu yaklaşıma kesinlikle karşıyım. Bir kurumun veya Başkanının yanlış uygulamalar yapması o kurumun gerekliliğini ve işlevselliğini ortadan kaldırmaz. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığı bugün de önemini korumaktadır. İnsanlara yanmaz kefenlerin satıldığı, şeyhlerin tutuğu ipe sarılarak cennete gideceğini düşünenlerin var olduğu bir ortamda bu Başkanlığın önemini daha iyi kavramak gerekmektedir. Bu kurum ortadan kalkacak olursa imamlık müessesesi tamamıyla tarikatların eline geçecek, neredeyse her camide farklı dinsel mesajlar verilecek ve kaos oluşacaktır. Her tarikat kendisine mürit devşireceği camiler seçecek ve cemaate kendi anlayış ve yaklaşımlarını enjekte edeceklerdir.

Doğru yöntem bu kurumu ortadan kaldırmak değil, yeniden yapılandırmaktır.

Başkanı Fesli Kadir’i ziyaret etti diye kurumu kapatmak yerine, o Başkanı görevden almak en doğru yaklaşım olacaktır. Tabi bugünün iktidarından böyle bir hamle beklemiyoruz.

Elbette kurumlarda görev yapan herkesin aynı bilince sahip olmalarını bekleyemeyiz. Ancak özellikle idareciler laik bir ülkede yaşadığımızı aklından çıkarmamalı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edenleri değil ziyaret etmek, aynı karede bile olmamalıdır.