Doğu Kudüs Filistinin başkenti ilan edildi !

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine, ABD Başkanı Trump'ın Kudüs ile ilgili açıklaması sonucu meydana gelen gelişmeleri ele alınan ve bugün İstanbul’da yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansının sonuç bildirisi açıklandı.

Zirvenin sonuç bildirisi şöyle:

- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın Kudüs’ü İşgalci Güç İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararı en güçlü şekilde reddedilmiş ve kınanmıştır.

Sözkonusu karar hukuken hükümsüz ilan edilmiştir. Bu beyanın Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama, aşırılık ve terörizme ivme verecek bir tahrik unsuru ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görüldüğü belirtilmiştir.

- Kudüs-ü Şerif’in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan sözkonusu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğu vurgulanmıştır.

Beyanın, Uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif’i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil ettiği, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bağlamda imzalamış olduğu Anlaşmalar ve verdiği taahhütlerin bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirdiği ifade edilmiştir.

- ABD Yönetimi’ni bu yasadışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutulduğu kaydedilmiştir.

Sözkonusu beyanın ABD Yönetimi’nin barış destekçisi rolünden çekilmesi olarak değerlendirildiği ve bunun tüm paydaşlar tarafından da anlaşıldığı belirtilmiştir. Ayrıca, bu beyanın ilanı ve işgalci güç İsrail’in 1967’de işgal ettiği, merkezinde Kudüs-ü Şerif bulunan Filistin topraklarında sürdürdüğü sömürgecilik, yerleştirme, apartheid ve etnik temizlik siyasetinin teşvik edilmesi olarak görüldüğü kaydedilmiştir.

Tüm üye devletlere Filistin sorununa, özellikle dünyanın diğer taraflarından karşıtlarıyla günlük temaslarında ve dış siyasi gündemlerinde yüksek öncelik vermeleri çağrısında bulunulmuştur.

- İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’ne dayanan, uluslararası tanınmış referans hükümlerle ve 2005’te Mekke-i Mükerreme’de yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı’da stratejik bir tercih olarak kabul edilen 2002 Arap Barış Girişimi’yle uyumlu adil ve kapsamlı bir barışa bağlılık teyit edilmiştir.

Uluslararası topluma bu sorunu çözüme ulaştırmak maksadıyla etkin ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunulmuştur.

- Doğu Kudüs, Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan edilmiştir ve bütün devletler Filistin Devleti’ni ve Doğu Kudüs’ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet olunmuştur.

- Bütün Devletlere BMGK’nın 1980 tarihli ve 478 sayılı kararını tam olarak uygulama çağrısında bulunulmuştur. Bu doğrultuda, bütün Devletler;

a) ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan kararını desteklemekten imtina etmeye,

b) Diplomatik Misyonlarını Kudüs-ü Şerif’e taşımamaya davet edilmiştir.

- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunularak, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması istenmiştir.

- BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçememesi halinde, İİT üyesi ülkelerin bu ağır ihlali BM Genel Kurulu’nun 377A sayılı “Barış için Birleşme kararıö çerçevesinde BM Genel Kurulu’na götürmeye hazır olduğu teyit edilmiştir.

- İslam Kalkınma Bankası’ndan Filistin projelerine öncelik vererek ve bu doğrultuda özel ve esnek mekanizmalar ve usuller geliştirerek “Kalkınma için İslami Dayanışma Fonuö aracılığıyla Kudüs’ü Şerif ve diğer işgal altındaki topraklarda ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarına destek olması talep edilmiştir.

- Katılımcılar, İslam Ümmeti için bu denli önemli bir konuda liderliği üstlenmesi ve Zirve’ye ev sahipliği yapması nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanımıza minnetlerini ifade etmişlerdir.

ZİRVEDE İSTANBUL DEKLARASYONU...

Kudüs gündemi ile toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi'nde “Kudüs için özgürlük" konulu İstanbul Deklarasyonu yayınlandı. Deklarasyonda, “İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, başkenti Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin mücadelesinde başta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas olmak üzere tüm Filistinli kardeşlerimize tam desteğimizi teyit ediyoruz" denildi.  

İSTANBUL DEKLARASYONU

Deklarasyonda şu ifadelere yer verildi. 

“13 Aralık 2017 tarihinde Türkiye'de düzenlenen olağanüstü İslam Zirvesi'nde bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı'na (İİT), üye ülkelerin kralları ile devlet ve hükümet başkanları olan bizler, (ilk kıblemiz ve İslam'ın üç mukaddes mescidinden biri olan Harem-i Şerif'in yer aldığı, isranın ve miracın vuku bulduğu Kudüs'ün tarihi statüsüne ilişkin Trump yönetimi açıklaması ve sonrasındaki gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunmuş olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bahse konu açıklamanın yapıldığı gün İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve dönem başkanı sıfatıyla dünya kamuoyuna yaptığı çağrıyı dikkate alarak, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın ana kurulma gayesini teşkil eden Filistin ve Kudüs davasının savunulmasının tüm insanlık bakımında merkeziliğini vurgulayarak, Kudüs'ün ve Harem-i Şerif'in kutsiyetini ve tarihi statüsünü muhafazasının tüm İslam ümmeti için taşıdığı hayati önemi bir kez daha teyit ederek, İslam ümmetinin dünya sathındaki davalarını ancak birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettiğinde güçlü şekilde savunabileceğini vurgulayarak, İslam İşbirliği Teşkilatı şartı, BM şartı ve uluslararası hukuk ilkelerine bağlılığımızı belirterek, İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesi ve Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından Filistin ve Kudüs davası bağlamında kabul edilmişi kararlara atıfta bulunarak, Filistin ve Kudüs hakkında BM tarafından kabul edilmiş olan kararları, özellikle de 1980 tarihli 478 sayılı Güvenlik Konseyi kararını hatırlatarak Başta Kudüslüler olmak üzere tüm Filistin halkının Temmuz ayında Harem-i Şerif'te yaşanan fütursuz tecavüz teşebbüsü karşısında sürdürdükleri ve pek çok fedakarlıkla başarıya ulaştırdıkları muazzam barışçı direnişi selamlayarak, ABD Başkanı Trump'ın açıklamasına karşı hem fikir tüm uluslararası ortaklarla birlikte, uluslar arası hukuk ve meşruiyet temelinde mücadele edilmesinin ve her türlü şiddet eyleminden kaçınılmasının önemini vurgulayarak, Ürdün Haşimi Hanedanı'nın Kudüs'teki kutsal mekanların hamisi olarak rolünün ve Ürdün İslam Vakfı'nın bütünüyle bir İslam mabedi olan Harem-i Şerif'in kutsiyetinin ve tarihi statüsünün muhafazasındaki kararlı duruşunu destekleyerek, İsrail'in işgal altında tutmakta olduğunu Filistin topraklarındaki yasadışı yerleşim faaliyetlerine, kamulaştırmalarını, ev yıkılarını ve aşırı güç kullanımını kınayarak, Gazze'de 10 yılda fazla süredir 2 milyon Filistinli kardeşimizi, Filistin'in ve dünyanın geri kalanından izole halde, hürriyetlerinde ve medeni bir hayatın gereklerinden mahrum yaşamak zorunda bırakan insanlık dışı ambargonun sona ermesi ve Gazzeli kardeşlerimizin hürriyetlerine ve medeni bir hayat imkanına kavuşması için ortak çabaların devam ettirileceğini kaydederek, Filistinli mültecilerin haklarının adil ve kalıcı bir çözüm bulunana değin takipçisi olacağımızı ve bu çerçevede 1949 yılından bu yana Filistinli mültecilerin hayatlarını idame ettirebilmeleri için gerekli temel hizmetleri sağlayan BM yakın doğudaki Filistinli mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) destek verilmesinin önemini vurgulayarak, Başkan Trump'ın Kudüs'e ilişkin kararının sadece BM kararlarına değil, Kudüs'ün asırlara sari kadim karakterine de aykırı olduğunun, dolayısıyla uluslararası hukukla birlikte, tarihi, sosyal ve kültürel gerçeklerin de hiçe sayılması anlamına geldiğinin altını çizerek, İtidal ve barış içinde bir arada yaşama dini olan İslam'ın kadim hoşgörü anlayışının tarihi bir neticesi olan 3 semavi dinin kutsal mekanlarının bir arada yer aldığı Kudüs'ün bu karakterinin muhafazasının tüm insanlık için önemini vurgulayarak, Kudüs'te Filistin'in BM kararlarıyla defalarca tasdik olunmuş haklarını yok sayan her adımın, farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşama idealine vurulmuş çok ağır bir darbe olduğunu kaydederek, Geçmişte, Kudüs'ün özel dini yapısına ve bundan kaynaklanan mahremiyetine saygı duyulmadığında yaşanan derin acılara hatırlayarak, Kudüs'e sahip çıkmanın gerek bölgemizde, gerek tüm dünyada, vicdanın, adaletin, karşılıklı saygının tesisinin ve sürdürülebilmesinin mihenk taşı olduğunu belirterek, Herkes için hakiki barışın, ancak Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze'deki İsrail işgali sona erdiğinde ve Filistinliler kendi yurtlarında hür olabildiğinde mümkün olacağını hatırlatarak, Tüm dünya bu ve bu tür tüm gayri hukuki adımların karşısında durularak, gelecek nesillerin barış ve güvenliğine sahip çıkılması gereğini vurgulayarak, Bugün, haklı davalarında Filistin halkının ve Kudüslülerin yanında olmanın her dinden, her milletten, her inançtan sağ duyu ve vicdan sahibi tüm insanların ortak vazifesi olduğunu teyit ederek, Türkiye Cumhuriyeti ile Türk halkının ümmetin bu önemli davasına ilişkin olağanüstü İslam Zirvesi'ne ev sahipliği yaptıkları için, özellikle de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı olağanüstü zirve çağrısı için takdir ederek, 

1. ABD yönetiminin Kudüs'ün statüsüne ilişkin hukuk dışını açıklamasını reddediyor ve kınıyoruz.

2. İsrail'in Kudüs'ü ilhak kararı, bu çerçevede yaptığı tüm işlemler ve uygulamalar nasıl hiçbir zaman kabul görmemişse, bu açıklamanın da aynı şekilde gerek vicdan, gerek hukuk, gerek tarih önünde, hükümsüz olduğunu ilan ediyoruz. 

BM, AB ve uluslararası toplumun tüm üyelerini, Kudüs'ün statüsüne ve buna ilişkin tüm BM kararlarına sahip çıkmaya davet ediyoruz. 

3. Bölgedeki huzur ve güvenliğin şartı olarak gördüğümüz 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan, egemen ve bağımsız Filistin Devleti talebinden vazgeçilebilmesinin asla mümkün olmadığını vurguluyoruz. 

4. Başta BM olmak üzere uluslararası platformlarda Filistin davasına ve Kudüs'e sahip çıkmak üzere işbirliği ve eş güdüm içerisinde hareket edeceğimizi beyan ediyoruz. 

5 Filistin Devleti'nin ve kurumlarının her sahada güçlendirilmesi için tüm insanlık adına seferber olacağımızı bildiriyoruz.

6. 1988 yılında ilan edilen ve Filistin halkının hür yaşama iradesinin eseri olan Filistin Devleti'ni henüz tanımamış tüm ülkelere, vuku bulan gelişmeler ışığında artık bölgede aklıselimi ve adaleti ayakta tutacak bir dengenin sağlanabilmesi bakımında zaruri hale gelen bu önemli adımı atmaları ve derhal Filistin Devleti'ni tanımaları çağrısında bulunuyoruz. 

Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti'ni tanıdığımızı teyit ediyor, tüm dünyayı Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti'nin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz. 

7. Filistinliler arası uzlaşının mevcut şartlar altında daha fazla geciktirilmeden karşılıklı saygı, güven ve özveri dahilinde tam bir milli birlik şuuru içinde hızla hayata geçirilmesinin Filistin Davası'nın geleceği bakımından zaruri olduğunu hatırlatıyor ve bu çerçevede desteğimizi yineliyoruz. 

8. Trump yönetimini bölgede kaosu tetikleyecek bu hukuk dışı kararı gözden geçirmeye ve attığı hatalı adımı geri alamaya davet ediyoruz.

9. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, başkenti Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin mücadelesinde başta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas olmak üzere tüm Filistinli kardeşlerimize tam desteğimizi teyit ediyoruz."