Haftasonu Kocaeli Türk Ocağı’nın her yıl BAYŞAD (Bağımsız Yazarlar ve Şairler Derneği) ile birlikte düzenlediği ‘pide, zeytin ve su iftarı’ için İzmit Sabri Yalım Parkı’ndaydık. Yıllardır yapılan iftar organizasyonunun bu Ramazanki teması Doğu Türkistan Davası için farkındalık üzerineydi. 50, 60, bilemedin 70 kişi ezana yakın Ocak Başkanı Yücel Alpay Demir’in gündemle ilgili anlamlı mesajlar içeren konuşmasını dinlerken oldu herşey.
“Dünyaya baktığınızda her yıl mazlum coğrafyalarda yaşayanların ortak özellikleri Türk ve Müslüman oluşları. Bizler de şu an gerçekten zeytin ekmekle iftar açan insanları anlamak için her yıl samimi insanlarla bir aradayız. Sizler buraya mazlumlar için, dindaşlarınız - soydaşlarınız için geliyorsunuz. İnanın burada olmak prim yapsaydı, işe yarasaydı bu parkta hiç birimize yer kalmazdı” diye başladı. Tam “Çin zulmü altında dinlerini yaşamak ile yaşamamak arasında kalan Doğu Türkistanlı soydaşlarımız için ‘Allah Çin’i kahretsin!’ diyoruz buradan” derken bir uğultu koptu ki sanırsın 20 bin kişinin aynı anda canını almaya başladılar, öyle bir irkildim. Bu canhıraş uğultu en az 20 saniye kadar sürdü; ben de zannediyorum Alpay Başkan’ın sözleri maşerî vicdanı öyle yaraladı ki onbinler desteğe geliyor. Sonrasındaki 20, 30 hatta 40’ncı saniyelerde ise “La la la la la la la la laaaaa, oooo ciimbooombom” böğürüsünü duyunca en az 6 şiddetinde bir deprem yemiş gibi afalladım ve 99’da bizim 7.4’teki 45 ihtiyarlatan saniye geldi. Kafam allak bullak oldu, tam da Ersin Ergün’ün “Beni Tarihle Yargıla” şiirindeki gibi ‘Anılar sıraya girdi’. 90’lı yılların ortalarında Zafer Dergisi’nde Cüneyd Suavi’nin meşhur Hayatın İçinden adlı kısa hikâyelerinden biri geldi, oturdu zihnime: (Mealen) Bosna Savaşı’nın daha doğrusu Soykırımı’nın en kızgın günlerinde, diyelim ki Srebrenika’da; Sırp Milisleri BM’nin de müsaadesiyle binlerce Müslümanı vahşetle yine katletmeye girişiyorlar. Bir grup Boşnak canlarını kurtarmak için şehrin ucundaki eski bir fabrikanın yerin epey altındaki mahzenine giriyorlar ve dehşetengiz bir keder içerisinde içlerindeki birinin pilli radyosunu kullanarak katliamla alâkalı haber almaya çalışıyorlar; ses - seda yok. Biri diyor ki “Türkiye radyolarının frekanslarını karıştırın, bizi kurtarırsa gene Türkler kurtarır”. Sonra cılız kabilinden sesler duyuyorlar ve ne dediğini anlamaya çalışıyorlar. Bir tanesi diyor ki “Türkler galiba bir meydanda toplanmışlar, bizim için tezahürat yapıyorlar. Bak, sanki hepsi bir ağızdan ‘Bosna! Bosna!’ diye bağırıyorlar”. Sonra frekansı biraz daha düzeltince sesler daha iyi anlaşılmaya başlanıyor: ‘Bursa!.. Bursa!..’ Meğer Bursaspor – Beşiktaş maçında taraftar ulumasıymış.
Durun daha maç bitmedi. İftar sonrası Kocaelili Türkçüler’in tamamen üniversite ve lise öğrencilerinin emekleriyle kotardıkları Kam Davulu Dergisi’nin yeni hizmet binasının açılışına iştirak ettik. Turancı Hareket Kocaeli Şubesi ve Atsız Kültür Evi gibi oluşumların liderliğini üstlenen, kendisi de bir üniversite öğrencisi olan Özer Mert Özdemir yeni oluşumlarıyla ilgili bilgilendirmelere tam girmişti ki şampiyonluk kutlaması için arabalarla klakson çalarak ve bağıra durarak geçit töreni başladı. Ana caddedeki bir binanın dördüncü katında bu vâveylanın bitmesini bekledik, camı - balkonu kapadık; olmadı. Özer Başkan aslında çok başarılı işlere imza attı ve bu yeni konsept de yeni fikrî başarılar için bir önemli adım olacaktı; dediklerini tam duyup algılayamayınca kendi dağarcığım evvelki bilgilerimden bana özet geçerek durumu kurtarmaya çalıştı. Futbol beni bırakıncaya dek biraz bek oynamışlığım, biraz da amatör kulüp yöneticiliğinde bulunmuşluğum olunca futbolun gelmişinden geçmişine; pek Müslüman ülkede iftar saatine maç koyma işine; ‘ezan dinmez!’ diyerek üfürenlerin yatsı-matsı, teravih-meravih dinlemeden gece 12’lere kadar gürültü edişine ve bu şehrin apartmanlarında hastası, bebesi, cenazesi var mı diye bir gram bile empati yapmadan akabinde sahura niyet edilişine; Kocaelispor’un direkten dönen 2.Lig’e çıkma macerasının yasını bile tam tutamadan Kocaeli’nin merkezi İzmit’in orta yeri Cumhuriyet Parkı’nın varyantlarında bir İstanbul takımının zart - zurtunun bile rahatça yapılışına saydırdım. Tam “Çin, İsrail, Myanmar, IŞİD, Taliban, Boko Haram vs. az bile yapıyor” moduna giriyorken aydım ve “Oha!” dedim kendime.
E yani, kime diyecektim ki?!..