Kaynak Merkez Bankası arşivleri, bu arşivleri ve kurları incelediğinizde göreceksiniz ki, TL, İran Riyali hariç dünyadaki tüm para birimlerine karşı hızla değer kaybediyor.
Dövizdeki hızlı yükselişi durdurmak için müdahale etmek de mümkün değil zira Merkez Bankası rezervleri de hovardaca harcanarak eritildi.
Bu durumu kavramak için iki parametreye dikkatle bakmalıyız:
1) Ülkenin para biriminin değeri ile ekonomik üretkenliği (ihracat performansı) arasında doğrudan ilişki var.
Türkiyenin ekonomik performansı çok kötü.
Kıytırık Güney Kore'nin kıytırık firması Samsung bir başına 195 milyar dolar ihracat yaparken Türkiye'nin tamamının yaptığı ihracat 155 milyar dolar.
Yani Türkiye'nin tamamı bir Samsung kadar ekonomik performans gösteremiyor.
Üstelik ihracat son 6 yıldır sürekli geriliyor.
2) İç piyasada fiyat artışı (ÜFE/TÜFE) yüzde 25 seviyelerinde.
Üstelik bu rakamlar ambalajlanarak söyleniyor, çarşı pazardaki enflasyon yüzde 50-60 seviyelerinde.
Öyleyse normal olarak tüm yabancı para birimleri en az bu oran kadar yükselecektir.
Enflasyonu yüzde 50'yi aşmış, bütçe açığı 100 milyar dolar seviyesine yaklaşmış bir ekonomide dövizin çok hızlı yükselmesi normaldir.
Daha önce yapıldığı gibi, ucuz fiyattan döviz satarak bu dalgayı durduramazsınız, üstelik böyle yaparak elinizdeki rezervleri de kaybedersiniz.
Nitekim Türkiye elindeki net rezervlerin çok önemli bir kısmını, doları kısa dönemler için düşürebilmek uğruna ucuz fiyatlarla sattı.
Şimdi ise İngiltere'deki ve Çin'deki tefecilerden kredi arıyor.
Maksadımız olmuş işe suçlu aramak değil, durumu ortaya koymak ve çare üretmektir.
Türkiye bu girdaptan ancak üreterek çıkabilir.
Kısa vadeli krediler kalıcı iyileştirmeler yapmaz zira taşıma suyla değirmen dönmez.