Dünya tefecilik faizi rekorunun kırıldığı yapılandırma

Ahmet Baybars GÖĞEZ

Başlığa gelmeden yaşadıklarımla ilgili bazı özel ilişkiler ve isimler bende kalmak üzere, bilgilendirme yapmak istiyorum. Birileri bunu açıkça konuşmazsa, kendini devlet adamı sananlar, ülkeyi çok iyi yönettiklerini düşünüp, 100’ncü yılında bu ülkede hala abuk sabuk işler yaparak, vatandaşı mağdur etmeye devam ederler.

2002 yılı Ekim ayından başlayarak, 2003 yılı Temmuz ayına kadar bir grup şirketlerinin ortağı ve yöneticisi (CEO) oldum. Güvenlik işi yapan Ltd. Şti. Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde (yaklaşık 26) güvenlik personeli verdiği projeler için ayrı ayrı SGK Sigorta Sicil No. ve stopaj yönünden de yerel vergi dairelerinde şubeler açarak vergi mükellefi olmak zorundaydı. Yaklaşık 1.500 kişi çalışıyordu. (Sonraki yıllarda doğru kararla SGK ve KDV ödemeleri, işveren hak edişinden kesintisi yapılarak ödenmeye başlandı.)

Ortaklık ve yöneticiliği, yaklaşık 10 ay sonra devir aldığım şirket sahibine devrettim. Sonraki yazacaklarımı bürokratlar kadar, genç işveren ve/ veya beyaz yakalı yöneticilerin de dikkatle okumasını isterim.

Yönetici olduğumda şirketin geçmiş vergi ve SGK borçları vardı. Bu borçları ödeyebilmek için ihtiyaç fazlası araç- gereç ve varlıkları satarak, üzerine haciz konan alacaklarımızdan elde edilen gelirleri, vergi dairesi 6183 sayılı yasaya göre en eski borçlardan düşünce, benim dönemim açıkta kaldı. Geçmişi temizlemiş oldum.

Bu arada şirketin sahibi olduğu 2.800 m2 kapalı alanlı yeni bir fabrika binası vardı. Vergi dairesine 2003’de başvurup bu fabrikanın değerlemesini yaptırdım. Henüz inşaat halindeyken 800.000 TL buldular.

Görevden ayrıldıktan sonra şirket gayri faal hale düşünce, vergi dairesi ve SGK eski defterleri karıştırıp beni ve mal varlığımı bulmuş. Hesaplarım ile gayrimenkulüme haciz kondu. 2004 yılında vergi dairesine gidip, “artık yönetici değilim, değerleme yaptığınız fabrikayı şirketin borçlarına karşılık, Bütçe kanunu gereğince devir alın” diye dilekçe verdim. İşleme koymamışlar. 2007’de tekrar hatırlatınca dilekçeyi bulamadık dediler. (Bir vergi dairesi memuru dostum 4 yıl sonra; “devlete verilen dilekçe kaybolmaz” deyip, kaydı buldu. (Başvuru süresini geçirdiğim için itiraz edemedim. Dava açmak için masrafları karşılayacak param da yoktu.) Bu arada şirket sahibi öldü, eşi boşandı ve çocukları reddi miras yaptı. Benimle teması kestiler.

Buraya kadarki açıklamalardan çıkarılacak sonuç;

Benim de haklarımı aramak için gecikme ve başvuru hatalarım olmuştur. Bahse konu borç tutarı milyon TL ve üzeri olduğu için avukat ve dava açma masrafları bile 50- 100.000 TL’den başlıyordu. Davayı kaybedersen ayrıca karşı tarafın avukatına da ödeme yapman gerekiyor.

Gördüğüm, “çok uyanık” bazı patronlar geçmiş borçları temizlemek için, beyaz yakalı bir yönetici bularak, tüm borçlarını temizletip sonra bir bahane ile görevden alıyor. Bugün çoğu beyaz yakalı bu yüzden borçlu. Eşinden boşanmış, banka hesapları ve SGK borcu varsa emekli maaş hesabı, gayrimenkulleri ile aracı hacizli.

Banka hesabına haciz kesintisi sonrası yatan maaşını aynı saat/ gün içinde çekmezse, haciz koyan bir başka daire onu da alıyor. Kimse bir ay boyunca ne yiyip içeceksin diye sormuyor. 15 yıldır emekli maaşımı tam olarak almadım. Açlık sınırı altında bile emekli maaşın varsa, devlet sana acımaz. Tek istisnası var. Asgari ücretin altında maaş alıyorsan azami %10 keser. Aksi halde 1/3’ü kesilir. Gayrimenkulünü kiraya verirsen, bir başka işyerinde sigortalı çalışırsan onu da tahsil ederler. Yaşama hakkı tanınmaz yani. Sorarsan sosyal devlet!

YAPILANDIRMA

7440 sayılı yapılandırma kanunu kapsamı itibarıyla neredeyse yüzyılın affı. T.C. tarihinde yapılan 41’nci af. Yukarıda da yazdığım gibi yaklaşık 26 SGK müdürlüğü ile vergi dairesine fırsatı kaçırmamak için başvurmam gerekiyordu. Çoğu müdürlükte 2-5 işyeri numarası nedeniyle toplamda 222 dilekçe yazmak zorundaydım. (Şahsi borç olmayıp, şirkette halen görevli olmadığım için internet üzerinden başvuru yapmam mümkün değil.)

Tüm daireler çok yoğun. Rica minnet bir VD ile SGK ilçe müdürlüğünden borçlu olduğum daireler ile dosya (iş yeri) numaralarının listesini edindim. Bazılarını bizzat ziyaret ederek, bazılarını da yetkili müdürü ikna ederek (gerçekten çok yükleri var ve toplu başvuru için görev üstlenmek istemiyorlar.) toplu olarak sisteme kaydını başardım. Tabii ki her bir dosya için dilekçe yazmak zorundayım. Gayrimenkulüme haciz koyanları bizzat ziyaret etmek için küçük bir Türkiye turu yapmak bana 6.000 TL’ye mal oldu. Ancak içimde hala unutup bulamadığım dosya var mı kuşkusu vardı. Bir SGK yetkilisi yol gösterdi. “Ankara SGK İşverenler Dairesine dilekçe ile başvur, onlar ilgili tüm il- ilçelere yazı yazar.” Çoğu başvuruyu yapmış olsam da, sağlama almak için iadeli taahhütlü dilekçemi gönderdim. Yaz sezonunda nüfusa kayıtlı adresim dışında olacağım için geçici adresim ile e-posta adresimi ve telefonumu da dilekçelere ekledim.

Karşılaştığım yorum ve uygulama farklılıkları;

*Vergi dairelerine göre 2002 Ekimde %25 ortak olduğum Ltd. Şti. nin geçmiş tüm borçlarından hissem kadar borçluymuşum. AŞ’de böyle bir şey yok. Zannedersin biri 6102 TTK’na, diğeri İtalyan Ticaret Kanuna tabi. Sermaye şirketi olduğuna ve hissedar hissesi karşılığında koyduğu sermaye kadar kar alırken, şirketin geçmiş dönemde yöneticiliğini yapmış; Dolandırıcı- beceriksiz- üç kağıtçı- belki işlediği suçlardan dolayı mahkum olmuş yöneticisinin yediği haltları, iyi niyetle şirkete sermaye koyan yatırımcı niye cezalandırılıyor. Sonra Türkiye’de sermaye ve ortaklık gelişmiyor diye TV ekranında kasıla- kasıla yorum yapan kerameti kendinden menkul bürokrat- siyasetçi takımının yüzünden halbuki. İtiraz etme lüksün yok. Haczi kaldırmıyor. Dese ki sermaye payını aşmayacak kadar sorumlusun haydi bir nebze.

*2002 Ekim ayında yönetici olmuşsun. KDV ve muhtasar beyannameleri ile SGK ödemelerini yapmak zorundasın. Ancak bunlar 2002 Eylül ayına ait. Kasada para yok. Ödeyememişsin. Yönetici olduğun için %100 sorumlusu sensin.

*2003 Temmuz ayı başında ortaklık ve yöneticilik bitmiş. Beyannameleri ve ödemeleri yeni yönetici yapmak zorunda. Hayır. Yine %100 sen sorumlusun.

*2003 Temmuz ayında noterden hisse devri yapmışsın. Ticaret sicil gazetesi Ağustos ayında yayımlanmış. Biri çıkmış Ağustos ayından da sorumlusun diyor. Kardeşim AŞ gibi hisse ilmühaberi değil, noter tescili var. “Ağbi zaten fark 500 TL beni riske sokma” diyor.

*Ticaret sicil gazetelerini gösteriyorum. Hazır bulmuşken gelmiş- geçmiş ne borç varsa hepsini yüklemeye çalışıyor. Halbuki aradan geçen 20 sene boyunca takip bile yapmamış. Ben dilekçe verince hatasını anlayıp, benim üzerimden riskini temizlemeye çalışıyor.

*Yasalara göre zamanaşımı beş yıl. Dört defa zamanaşımına uğramış. Hiçbir memur riske girmek istemiyor. Mahkemeye ver diyor. 222 mahkeme dosyası kaç para soran yok.

*Yasalara göre önce cezayı/ borcu ödeyip, sonra itiraz/ mahkemeye verebiliyorsun. Ödeyemezsen yandın.

*Gelişmiş ülkelerde, uzun süre ödenmeyen kamu borcu varsa çağırıyor. Mal bildirimini ve gelirini araştırıyor. Eğer ödeme gücün yoksa dosyayı kaldırıyor. Kısmen varsa ona göre bir kolaylık gösteriyor. Açlık ve yoksulluk sınırları o yüzden var. Türkiye’de göstermelik. Asgari ücret bile açlık sınırı altındaysa, kime laf anlatacaksın? O seviyeye gelmeyi biz yaştakiler göremez ama bu siyaset anlayışı ile çocuklarımız görür mü emin değilim.

*Hacizli gayrimenkulü satışa çıkardılar. Talipli çıkmayınca satış- ilan masrafı 3.500 TL’yi bana borç yazmışlar. Ödemeyince gayrimenkul üzerine haciz koymuşlar. Utandıkları için mi bilmiyorum. Borca faiz çalışmıyor.

Başlığa gelecek olursak;

İZMİR Kemeraltı VD: Peşin ödeme 2.748,97 TL. Oniki taksit toplamı 6.845,91 TL.

İZMİR Konak VD: Peşin ödeme 290.656,16 TL. Oniki taksit toplamı 694.111.31 TL.

Buyurun faizi hesaplayın. Sakın 12 aylık hesaplamayın. Ödeme devam ettiği için 6 aylık faiz farkı bu.!

Diğerlerinde de durum benzer. “Bizim paraya ihtiyacımız var peşin ödeyin. Yoksa ceza ile 2,5 katı ödetiriz” diyen bir devlet saygı görmez. Hele benim devletim vatandaşına böyle bir kötülük- fırsatçılık yapamaz. Umarım gerekli dersleri çıkarmak için kendimden örnek vererek derdimi anlatabilmişimdir.

Kıssadan hisse; “Bu bakış açısıyla Türkiye’de ne kamu borcu azalır. Ne de mahkemelerde dava dosyası.”