Son günlerde ağzımızın tadı iyice kaçtı. Filistin ile İsrail arasındaki çatışmada sivillerin zarar gördüğünü söylemek gerekiyor. İnancımıza göre bir canın kıymeti çok önemli olmasına rağmen başka dinler bu konuda hassas değil çünkü tahrif edilmiş dinlerin çoğu mantıksız hurafe ile dolu. Bu yüzden birçok inanışın temelinde yaratılma konusu eksik. Birçok felaketin son 100 yılda Müslümanların başına gelmesi ise düşünülecek konuların başında geliyor. Dikkat edilirse tüm kötü olaylar enteresan bir şekilde sadece Müslümanların başına geliyor. Bu yüzden içinde bulunduğumuz coğrafi konum itibariyle ve Müslüman olmamız hasebiyle, her ne kadar siyasi politik konuları sevmesek de, bilinen bir deyim vardır: Doğduğun ev kaderindir.
Bu sözün ne kadar doğru olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyoruz. Bahsedilen denklemler içinde Müslümanlara oynanan oyun, planlı tuzaklar olarak görülüyor. Günümüzde bunu çok derin bir şekilde hissediyoruz ve yaşıyoruz. Bu yüzden Kültür ve Sanat konusu yerine, çevremizde olan bitenlerle alakalı bir yazı yazmak istedim. "Dünyamızda Neler Oluyor?" adı altında anlatmaya çalışmak istedim. Kültür ve Sanat önce sakin bir atmosfer gerektirir. Bu nedenle görsel ve işitsel sanat faaliyetleri moral ile ilgilidir. Sanat üretmek de öyledir. İster istemez siyasete girmeden olmuyor, sevmesek de yanından kıyısından geçiyoruz. Bu yüzden dolayı algılarımızı ilgilendiren konular olduğu için ve tüm dünyayı ilgilendiren bir konu olduğu için bu felaket ve savaşların bölgemizde oluşu, birçok kişiyi ilgilendiriyor. İster Müslüman olun ister başka bir ırktan olun veya başka bir dine mensup olun, bu konuyu herkesin çözmesi için uğraşması gereken bir konudur. Biz Türkler olarak önce coğrafyamızda yaşayan insanları ilgilendiren bir hadise olarak bakmamalıyız. Dünyanın kaderini tayin eden beş tane devletin elinde olması kimseyi rahatsız etmiyor mu? Şahsen beni rahatsız ediyor.
Dünyanın başına ne geliyorsa bu beş devletin yüzünden geliyor, bir yandan emperyalist güçler bir yandan kapitalizm, meta para hırsından dolayı insanların başına herşey geliyor. Halbuki adil bir düzen ile paylaşım ekonomisi yerleşse, belki bunların hiçbiri olmayacak. Bu yüzden dünyanın en büyük ihtiyacı moraldir. Herkesin morale ihtiyacı var, moral düzgün olmadığı zaman insanlar toplumlarda ve devletlerde feraha eremiyor. Bu yüzden biz sanatçılar olarak bu ve benzeri münferit olaylara karşı tavrımızı net takmalıyız. Savaş olarak cerayan eden hadiseler bizi ilgilendirmiyor dememeliyiz. Bağımsız bir görüş olarak değerlendirmek gerekirse, olay aslında şöyle gelişti; herhangi bir kimse evinize geliyor ve sizi kömürlüğe atıyor, bundan sonra sen burada yaşayacaksın diyor, ekmeğini, suyunu ben kontrol edeceğim diyor, hatta yeri geldiğinde kamera koyacağım, eve giriş çıkışlarını kontrol edeceğim, aynen hiç abartmadan bu şekilde Filistin olayı devam etti ve ediyor. Tam 75 yıldır birileri geliyor, sizi dedelerinizin, babalarınızın evinden kovuyor ve bunu ekonomisi güçlü olduğu için yapıyor. Hiçbir devlet sen ne yapıyorsun diyemiyor, cevap vermiyor. Ancak gördüğüm gerçek şu ki, bunun ne kadar adil olduğu tartışılır, ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışılır. Bizce İsrail işgalcidir ve bundan Yahudiler de memnun değil hal böyle iken, yapılan insani, vicdani ve ahlaki de değil, özellikle bebeklerin katledilmesi ve sivil masum insanların üzerine fosfor bombalarının atılması gibi, hiç kimse savunamaz. Örnek olarak bunu, Afrika'da medeniyet görmemiş bir kabile insanları dahi kabullenemez. Biz bunu kabullenemedikten sonra tekrar soruyoruz Dünya nereye gidiyor? Fikirlerim çok önemli olmayabilir, ama "zor oyunu bozar" diye çok güzel bir atasözümüz var. Kısasa kısasta hayır var. Ne çok geç kalalım, ne de çok basit bir şekilde ele alalım ama buna birilerinin son vermesi gerekmektedir. Her şeyden önce barışçıl bir millet olarak, vefakar ve irfani bir toplum olduğumuzu söylemeliyiz. Bu nedenle itidali de elden bırakmadan, ama zalime de zalim olduğunu hatırlatmalıyız. Bu konuda net olmalıyız. Bu konunun partisi, şuyu buyu görüşü veya kavmi cinsiyeti yok. Burada haksız yere öldürülen insanlar söz konusu. Bu yüzden bölgemizde her anlamda rahat edebilmemiz için bu konuları çok acil çözmeliyiz ve sağlam duruşumuz ile çözüme odaklanmalıyız.