Durumun Vehameti !
Kritik zamanlarda kritik yazılar yazma yerine Türkiye’nin bulunduğu ve gelecekte ki durumunu eli kalem tutanlar, araştıranlar, bilgisi olanlar halkımıza açıklamak durumunda. Yazıyorum, çiziyorum halkımız bildiğini okuyor dart oynar gibi aynı noktaya atış yapıyor diyerek kenara çekilmek, görevden kaçmaktır.
Sen yazmayacaksın, ben yazmayacağım, öteki yazmayacak. Peki ne olacak? Uyarmazsan, uyandırmazsan kütüphanelerini kapatan, kitap okunmayan tek yönlü gerici görüşün ülkeye hakim olmasına vize vermek değil de nedir?
Seçim bitti, iki ayı aşkın süre geçti olayların tırmanışı, kasıtlı olarak Türkiye’yi azınlık hükümetiyle yönetmek, erken seçim denemeleri ve arzuları. Bütün bunlar demokratik rejimin asla kabul edemeyeceği uygulamalar. Haklı olarak Türkiye’de demokrasi var mı ki diyeceksiniz. Topal ördek örneği iki ayağı da sakat bir demokrasinin varlığından bahseder, ülkenin jet hızıyla olan/olmayan anayasa dışına doğru hızla karanlık tünele girdiğini söyleyebiliriz. Bunu biz söylemiyoruz. Bütün Dünya söylüyor, sağır sultanlar duymuyor, duymak istemiyor.
Erdoğan’a kızanlara, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce ‘’ Ben yerinde oturan Cumhurbaşkanı olmayacağım’’ dediğini hatırlatmak isterim. O zaman ne tepki verdiler, halka inip durumu anlattılar mı? Hayır anlatmadılar. Meydanı boş bıraktılar. O halde şimdi sızlanma hakkını nasıl kendilerinde bulabiliyorlar?
Cumhurbaşkanı nelerle suçlanıyor? Kısaca bir göz atalım: Kasıtlı olarak hükümeti kurdurmuyor, demokrasinin önünü tıkıyor. Yüksek Askeri Şura kararlarına doğrudan müdahale ediyor. 80 milletvekili ile kendilerini temsil eden partiye seçim öncesi kucak açarken, her türlü eyleme izin veriliyor, şimdi ise her gün canlar gidiyor. Bunun sorumlusu kim?
Seçimler sonrası adım adım kör topal yürüyen Anayasa’nın dışına çıkılarak siyasi iktidarın lehine olan maddeler dışında her hangi bir uygulama yok. Bu durum ise Anayasa’yı Anayasa olmaktan çıkarmış ve kadük duruma düşürmüştür. Teammüller hiçe sayılmış ve uygulamaların tek merkezli olduğu artık gün yüzüne çıkmıştır. Geçmiş olsun.
Peki bütün bunlara karşın Sayın Erdoğan’ın tezi ne? : Sayın Erdoğan, ‘Ben seçimle geldim. Fikirlerim var ve istediğimi yaparım. Bunları halka söylemek taraf olmak değildir. Bu doğruların tarafı olmak demek, milletin tarafı olmak demek. Bu tarafsızlığıma aykırı değil ben tarafsızım” diyor. Özetle: Yeni Türkiye, cumhurbaşkanı kararnameleri ile idare edilmeye çalışılıyor. Tüm sorunlarda bundan kaynaklanıyor.
Burada niyet, uygulama ve geleceğe yönelik eylemler çok net, hala bunu okuyamayanlar var oldukça ülke daha da kötü günlere aday gözüküyor. Her gün şehit vermemiz acaba hangi yanlış uygulamaların bir sonucu. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün.
Tablo demokrasi açısından içler acısı. Anayasası mefta olmuş, halkı avsunlanmış bir ülkenin insanları olarak bundan hicap duymamak mümkün değil. Parti kapatmaktan, seçilmişler hakkında soruşturmaların başlatılacağından söz edilmesi siyasi iktidara puan kazandırabilir ama kapatmak istediğiniz siyasi partiyi, İşid terörünü gürbüzleştiren kim? Diye sorma hakkını da birilerine vermesi gerekmiyor mu?
Anayasa’nın nasıl çiğnendiği ve buna kimlerin destek olduğu ve olmaya devam ettiklerini günlük haberleri takip edenler çok iyi biliyorlar Muhalefette ki partilerin durumu ise çok tartışmalı. Muhalefet partisi mi yoksa siyasi iktidarın can kurtaran simidi mi? Halk bunu sorguluyor. Kaos’da burada başlıyor. Peki hedef ne? Mevcut siyasi partinin otoriter ve totaliter çoğunluğu sağlayarak kara deliklerini aydınlatamayacağı bir şekilde devam ettirmek. mi?
Peki ne olacak? Cumhurbaşkanı’nın istediği tarihte erken seçim olacak ancak istediği sonucu alacak bir seçim olmayacak. Dış odakların buna izin vermeyeceği sinyalleri çok açık. Bunun bazı ayakları da uygulamaya konmuş durumda. Örneğin Türkiye’nin yalnızlaştırılması, ekonomik enstrümanların devreye sokulması, terörist saldırıların artması ve Yeni Türkiye ekonomisini çökertme şeklinde tezahür etmektedir.
Son sözüm: Halka yanşayanlar buz dağının üst kısmı, buzdağının altında neler oluyor onu da gelecek günlerde öğreneceğiz.
Her zaman yazıyorum: Türkiye ve Türk insanı bunları hak etmiyor. Silkinmesi ve vurdumduymazlıktan bir an içinde kurtulması gerekiyor.