Dutlar ve sardunyalar

Hülya SEZGİN

Bir dutları severim ben, bir de sardunyaları... İkisi de vefalıdır... Biri güzelliği ile gözümüzü gönlümüzü şenlendirir; diğeri ise ağzımızı tatlandırır, şifalandırır... İkisi de bunların karşılığında pek de bir şey istemez, beklemez... Verirsen suyunu gübresini daha bir coşar... vermezsen de küsmez darılmaz...

Sevdiklerim de dut gibi tatlı sözlü, sardunya gibi güzel gönüllü olsun isterim... Ve öylesinden seçerim... Karşılıksız... beklentisiz... beni ben olduğum için sevsinler isterim. Kıskanmasınlar... baltalamasınlar... sevincimle sevinsinler... üzüntümle dertlensinler... Çözüm olsunlar isterim... derdime deva olsunlar... Çünkü ben onları öyle severim... dut gibi... sardunya gibi...

Dutları sevmemin bir başka nedeni ise çocukluğuma dayanır. Çankırı'da evimizin önünde içinde çeşitli meyve ağaçları olan ve bazı sebzeleri ekip diktiğimiz kocaman bir bahçemiz vardı.  Elma, armut, zerdali, ceviz... dalından taze taze koparıp yerdik... Bir de dut!.. Dut ağacına ayrı bir sevgim vardı. Çünkü heybetli bir ağaçtı ve dallarına salıncak kurar, tepesine çıkar dut toplardık. Bazen evcilik de oynar; hatta mini tiyatro bile yapardık. Birini hiç unutmuyorum. Size de anlatayım...

Beş yaşlarındaydım sanırım. İki yanımdan örülü  belime kadar uzun saçlarım vardı. Bir gün temsilen Rapunzel oldum. Ağacın tepesine çıktım. Elimde de bir urgan... Aşağıdan bana sesleniyorlar “Rapunzel... Rapunzel... saçını aşağıya sarkıt!..” Ben boynumdan doladığım saçımın devamı gibi düşündüğümüz urganı uzatıyorum... biri o urganı tutarak yukarıya çıkıyor güya...

Gene birgün böyle Rapunzel olduktan sonra daha yülsek dallara çıkmak istedi canım. Çıktım da!.. Çok yüksek uç dallara kadar gitmişim. İnemiyorum... korkuyorum... ağlamaya başladım. Benden üç yaş büyük ablam Süheyla hemen ağaca çıktı kurtarmak için. Ama benim olduğum ince dallara gelemiyor. Ben çok zayıfım, çelimsizim. O dallar beni çekiyor... Ama ablam korkuyor, gelemiyor çünkü kırılabilir... Neyse uzun bir süre sonra yavaş yavaş aşağıya inmiştim, ablama erişince de o beni indirmişti yere...

Şimdi ise bahçemde ters karadut var. Dut fidanı dallanacağı sıra tepesine bir kova geçiriyorlar; böylece çıkan dallar aşağıya sarkıyor. Ve aslından daha küçük bir ağaç oluyor. Meyveleri de biraz daha küçük oluyor ama dalından taze taze toplayıp yeme keyfini sürebiliyorsunuz. İşte ben öyle yapıyorum. Her sabah bal gibi dutları iştahla ağzıma atıyorum...

Bu arada dut deyip geçmeyin. Bir kere dut, tamamen organik olan tek ürünmüş. Bunun nedeni dut ağacında zararlı böceklerin barınmaması, yani böceklenmeyen tek
yiyecek olması imiş...

Dutun faydaları da saymakla bitmiyor. Önce beyaz dutun faydalarına bir göz atalım.
Kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden çok zenginmiş...

Taze dut yaprakları ile derideki yaralara ya da burundaki kanamalara tampon yapılırsa kanama anında duruyormuş...

15-20 gram yaprağı üç su bardağı su ile kaynatılıp tüketildiğinde güçlü bir idrar söktürücü ve aynı zamanda çok etkili bir ateş düşürücü imiş. Ve bu içecek vücutta biriken suyu da  atıyormuş...

Dut aç karna yendiğinde bağırsakları çalıştırıyor ve temizliyormuş. Özellikle de bağırsak solucanları açısından öneriliyormuş. Çünkü aç karna yenen dut bağırsak solucanlarını döküyormuş...

Kansızlığın dermanı da dutmuş... Dut ne şekilde tüketilirse tüketilsin çok iyi
bir kan yapıcı imiş...

İştah artırıcı etkisi de olan dut aynı zamanda bir enerji deposu imiş... Ayrıca köylülerden öğrenmiştim. Beyaz dutun taze yapraklarından çok güzel sarma da oluyor...

Karadutun faydaları da saymakla bitmiyor...

Kara dut şurubu ya da kara dutun yaprak ve kabuklarının kaynatılması ile
elde edilen sıvı ağız ve boğaz antisepsisinde, diş eti iltihaplarında
birebirmiş.

Karadut çok güçlü bir antioksidan içeriyormuş. Bu da antioksidanlar da
bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kalbi koruyor ve yaşlanmayı geciktiriyormuş...

Karadut yorgunluk durumunda da çok faydalı imiş. Çünkü halsizliğe derman olurken,
yorgunluğu yok ediyor ve aynı zamanda uykusuzluğa da çare oluyormuş...

Kan basıncını düşürüp sindirim sistemindeki rahatsızlıkları da yok ediyormuş ve mide salgısını artırdığı tespit edilmiş.

Saçların ve dişlerin güçlenmesi için de mutlaka bol bol karadut tüketin diyor uzmanlar. Çünkü saç ve diş dostu olarak da biliniyormuş...

Eh işte!.. Demek ki boşuna sevmemişim dutları... Benden bu kadar... gerisi ise size kalmış!..

Hülya Sezgin/ hulyasezgin@hotmail.com