Okulların açılmasıyla “Derin yoksulluk!” kendini daha fazla hissettirmeye başladı. Çocuğunun okul ihtiyaçlarını bin bir güçlükle karşılamaya çalışan dar gelirli anne babaların canı daha fazla yandı.
Bununla birlikte kendini devlet sanan ideolojik akıl, bütün kurumlarda olduğu gibi okullarda da kendini iyiden iyiye hissettir oldu. Müdürlerin ekseri çoğunluğu ayırıyor, kayırıyor, buyuruyor... Skandalların ardı arkası kesilmiyor.
EĞİTİMDE NİCELİK VE NİTELİK FARKI!
Cumhurbaşkanı Erdoğan "İstenen eğitim alınabilen bir Türkiye inşa ettik. Onların iyi dediği Türkiye üst üste yığılı şekilde eğitim alınan bir Türkiye'ydi. Derslik sayımızı ikiye katlayarak kalabalık sınıf sorununu çözüme kavuşturduk" diyor.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Okul öncesinden ortaöğretime, ortaöğretimden yükseköğretime bu ülkenin evlatlarının eğitimin tüm kademesine çok rahat bir şekilde erişebilmeleri için devasa yatırımların yapıldığı bir dönem. 300 bin civarındaki dersliklerimizin sayısı bugün itibarıyla 857 binlere çıktı. Yani bir milyona yakın" diyor.
Erdoğan’a göre derslik sayısı 2 katına, Bakan Özer’e göre de 3 katına çıkmış. İki açıklama birbiriyle çelişiyor olsa da iktidar cephesinde her şey yolunda. Hiçbir eksik yok. Ders kitaplarını da yardımcı kitapları da devlet veriyor.
1970’lerde nüfusun yüzde 76’sı köylerde yaşıyor ve Türkiye gıda üretiminde kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Özellikle son 20 yılda yanlış tarım ve hayvancılık politikaları yüzünden köyler giderek daha fazla boşaldı. Fazla geriye gitmeyelim. 2000’lerin başında tam kadro eğitim veren yüzlerce köy okulu bu gün kapalı. Eğitime ulaşamama ve köylerde hayatın giderek zorlaşması sonucu köyden şehre göç iyiden iyiye arttı.
Şehirlerdeki nüfus artışına paralel olarak da okul ihtiyacı arttı. İlkokulun 4, ortaokulun 4 ve liselerin 4 yıl olarak eğitim vermeye başlaması, yeni okulların açılması ihtiyacını ortaya çıkardı. Öte yandan depreme dayanıksız riskli okulların yıkıldı. Yerlerine yenileri yapılmadı. Bursa’da 4 yıldan beri inşaatı başlamayan okullar var. Çelebi Mehmet Lisesi bunlardan biri. Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde zor şartlarda eğitime devam ediyor. Öğrenciler okula ulaşım konusunda maddi ve manevi olarak zorlanıyor.
Merinos İlkokulu Atatürk Lisesi'nde eğitim görüyor. 6 yaşındaki bir çocuk ana yolu aşarak okula gidiyor. 18 yaşındaki gençlerin oturduğu sıralarda oturuyor, onların kullandığı tuvaleti kullanıyor. Bir başka konu 35 kişilik sınıflarda 25 Suriyeli öğrenciye karşılık 10 Türk öğrenci. Veli itiraz ettiğinde yönetici, "İyi ya kaynaşır, birbirlerinin kültürlerini öğrenirler" diyor. Bu durum ve yaklaşım pedagojik ve fiziki açıdan bakıldığında doğru mu?
Esenevler Mahallesindeki ilkokul yok. Okula yeni başlayan çocuklar ya Erikli Caddesi'ni geçerek batıdaki Şehit Bülent Aslan İlkokulu'na ya da doğudaki Yiğitler Mustafa Dörtçelik İlkokulu'na gitmek zorundalar. Her iki okula trafiğin yoğun işlediği caddeleri geçerek ulaşmak zorundalar. Veli ve çocukların mağduriyeti diz boyu.
Okul ve derslik sayısının 2’ye 3’e katlandığı söyleniyor ama dün Bursa’da bir öğretmen arkadaşım, "2016 doğumlular çok, bire başladılar. Mevcutlar 40’a dayandı. Eski günlere döndük sanki. Okullara çok ihtiyaç var" diyor.
Velev ki derslik sayısını ikiye üçe katlayarak nicelik olarak büyüdük. Nitelik açısından neredeyiz? Çocuklarımız 20 yıl öncesinden daha mı iyi yetişiyor? 20 yıl öncesine göre mesleki açıdan daha donanımlı daha nitelikli insan yetiştirebiliyor muyuz?
Mesela, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) "Tek Bakışta Eğitim" adlı yıllık raporund;
- Türkiye, OECD ülkeleri arasında geçmişe göre daha üst sıralarda yer aldı mı?
- En altta kaçıncı sırada?
- Türkiye hangi ülkeleri geride bıraktı?
- PISA testi sonuçlarına göre neredeyiz?
- Okuma, matematik ve fen bilimleri gibi temel alanlarda daha yukarılara çıktık mı?
- Okuduğunu anlayan çocuklarımızın sayısı arttı mı?
Üniversite sınavlarında 96 bin 500 kişi sıfır çekti.
- Öğrenciler daha önceki üniversite sınavlarında bu oranda sıfır çekmiş miydi?