Ekonomi için muhalefetin çözümü var

Ruhittin SÖNMEZ

Bazıları “ekonomi konusunda muhalefet hep kötü yapılan şeyleri sıralıyor, kendi çözümlerini anlatmadığı için güven vermiyor” iddiasındalar.

Bir bakıma bu iddia aşı karşıtlarının “içinde ne olduğunu bilmediğim sıvıları vücuduma almam” savunmasına benziyor. Aşı karşıtları sanki şimdiye kadar kullandıkları ilaçların içeriğindeki maddeleri tanıyor mu? Bırakın ilaçların içeriğini, yedikleri içtikleri gıdanın vücutlarına taşıdığı nice zehirli veya zararlı maddeleri bilmeleri mümkün değil.

Ama sıra aşıya gelince nedense içeriğini bu kadar merak ediyorlar.

Bunun gibi, iktidara soru soramayanlar muhalefete “çözüm ve modeliniz var mı?” diyor.

Millet İttifakı şemsiyesi altında toplanan 6 partinin her birinin ekonomi konusunda yaptıkları hazırlıklar ve açıklamaları var. “Kendi çözümlerini söylemiyorlar” diyenlerin bu açıklananları dinleyip okumadığı anlaşılıyor.

Ayrıca ben AK Parti ile MHP’nin tüzük ve programlarını okudum. Bugün AKP’nin yaptıkları her iki partinin tüzük ve programlarında vaat ettikleriyle alakası yok.

İktidarın dün söylediği ile bugün söylediği çözümler 180 derece değişirken, buna itiraz etmeyenlerin muhalefetten “hap gibi çözüm” istemelerini anlamak mümkün değil.

İktidar daha Aralık ayında “döviz kurları serbestçe artsın, ihracatımız artar, cari açığımız düşer ve üretim, istihdam odaklı kalkınma gerçekleşir” diyordu. Şimdi sadece kur artışını önleyebilmek için “kur garantili hesap, garantili altın hesabı” gibi sonu çok sıkıntılı olabilecek yollara sapıyor.

Her gün “şapkadan tavşan çıkarır gibi” yeni model çıkaran iktidara güvenelim ama daha tüzük ve programlarında ve güncel konularda vaat ettiklerini okumadığımız muhalefeti “modelleri yok” diye suçlayalım mı?

Yine de bu tür eleştiriler muhalefetin bu algıyı değiştirecek bir iletişim dili geliştirmesi gerektiğini de gösteriyor.

Aslında model ve çözüm önerisi yazmak kadar yapılan vaatlerin uygulanacağına dair güven vermek gerekiyor. İktidar yazdıklarını ve söylediklerini uygulamıyor. Ama hala görevde.

İktidarın pusulası yok, nereye gideceği belirsiz. Muhalefete vaatlerini uygulaması için şans vermek gerekiyor.

*  *  *

YAPISAL SORUNLAR VE ÖNCELİK BELİRLEME

Ekonomimizin içinde bulunduğu kötü durumun sebebi yapısal sorunlar ve kötü yönetimdir.

Yapısal sorunlarımız deyince aklımıza çok şeyler geliyor. Mesela Türkiye üreten, ürettiğini satıp cari fazla veren bir ülke değil. Aldığımız sattığımızdan fazla. Hep cari açık veriyoruz ve bunu borçla kapatıyoruz.

Eğitim kalitemiz çok kötü. İhracatımız içinde yüksek teknolojili ürün oranı çok düşük. İşin kötüsü bu oran artacağı yerde düşüyor. Yani yükte ağır, pahada hafif ürün üretebiliyoruz.

Tarımda kendi kendine yeten bir ülke iken samandan buğdaya, etten meyveye, o kadar çok gıda ürünü ithal ediyoruz ki şaşırmamak elde değil.

Dünyanın en bereketli topraklarına sahibiz. Ama Trakya kadar arazilerimiz ekilip dikilmiyor. Tarım ve hayvancılıkta teknolojiyi kullanamıyoruz. Çiftçiler doğru şekilde desteklenmiyor. Elektrik, gübre, akaryakıt gibi dövize endeksli girdilerin maliyete etkisi çok yüksek. Bu yüzden tarım ve hayvancılıkta ithalata bağımlı hale geldik.

Son 20 yılda Türkiye sanayi ve tarımını geliştirerek büyümedi. Dışarıdan sermaye girişlerine paralel olarak büyüdü. Bu girişler azaldığında da GSYH düştü.

Bu sürede devlet borçlarını artırdığı gibi, özel sektör ve vatandaşlar da borçlandılar. Borç aldığımız parayla üretim tesisleri yapmadık, Ar-Ge’ye yatırım yapmadık, inşaat ve lüks tüketime harcadık. Böyle bir büyüme sürdürülebilir değildi. Şimdi yediğimiz hurmaların bedelini ödeme zamanı.

Demek ki yapılmaması gerekenler yapıldı ve bunların neler olduğu belli.

Yapılması gerekenler de ekonomiden anlayan herkesin bildiği konular. Fakat uygulanabilir olması önceliklerin iyi belirlenmesine bağlı.

*  *  *

ÖNCELİKLER BELİRLENMEZSE YAPISAL REFORMLAR YAPILAMAZ

İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bilge Yılmaz siyasete yeni kazandırılan bir değerimiz. Prof. Yılmaz ABD’nin Finans Eğitimi veren en prestijli üniversitesi Wharton School’da finans profesörü. ABD’de ve dünyada alanının en iyilerinden bir ekonomist. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in davetiyle partinin ekonomi kurmayları arasına katıldı.

Prof. Dr. Bilge Yılmaz İYİ Parti’nin “Kalkınma Kongresinde” nitelikli bir sunum yaptı. Şu cümlelerini önemli buldum:

“Yapısal reformların yapılabilmesi için önceliklerin iyi belirlenmesi gerekir. Birçok ülke yapısal reformların teşhisini ve tedavi yöntemini doğru belirliyor. Fakat önceliklerini tespit edemedikleri için uygulayamıyor. Uygulayabilmek için hangi problemlerin hangi sırayla çözüleceğini belirlemeniz gerekir.”

“Yapısal reformların her birinin ülke içinde ve dışında muhalifleri olabilir. Siz hepsini birden ortaya koyarsanız bütün muhalifleri bir araya getirirsiniz.”

*  *  *

Prof. Dr. Bilge Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre, İYİ Parti’nin finansal alanda ilk yapılacaklar listesinde şunlar var:

“Merkez Bankasının bağımsızlığı ANAYASAL GÜVENCE altına alınacak.”

“Merkez Bankası’nın güvenilirliği, saygınlığı yeniden tesis edilecek. Bilanço yapısı ve uluslararası rezerv pozisyonu güçlendirilecek, döviz müdahaleleri hakkında kapsamlı rapor sunulacak. Merkez Bankası enflasyonla mücadele görevini bağımsız olarak ve tüm silahlarını kullanarak yürütecek. Döviz swap işlemlerinin seviyesi kademeli olarak düşürülecek.”

Bunlar yapılırsa enflasyon düşer. Arkasından faizler de düşer.

“Düşük faiz enflasyonu düşürmenin bir ödülüdür.”

Görünen o ki, İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bilge Yılmaz “Ekonomist” olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinin tam tersini savunuyor.

Erdoğan “söz dinleyen Merkez Bankası Başkanı” istiyor.

İYİ Partili Prof. Dr. Bilge Yılmaz “bağımsız ve liyakatli Merkez Bankası Başkanı ile çalışılırsa enflasyon düşer” diyor. (Nitekim Merkez Bankasının bu nitelikteki başkanları Durmuş Yılmaz ve Erdem Başçı döneminde enflasyon en düşük, MB rezervleri en yüksek seviyede idi.)

Hangi “ekonomiste” inanacağınıza elbette siz karar vereceksiniz...