Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu yıllarca beraber çalıştığı CB Erdoğan’a yönelik bir tivit paylaştı: “Sn. ‘ekonomist’ Cumhurbaşkanı, üniversite birinci sınıf öğrencilerinin bildiği faiz-enflasyon-kur ilişkisini ne zaman öğreneceksin? Her açıklamandan sonra üçü birden aynı anda fırlıyor! Susarsan ülke rahat edecek! Amacın ne? Milleti ağlatıp, küçük bir zümreyi zengin mi etmek?”
Bu sert eleştirinin sebebi CB Tayyip Erdoğan’ın faiz hakkında yaptığı son konuşma ve bunun üzerine kurların zıplaması olayı.
Erdoğan, TRT’de yandaş gazetecilerle yaptığı programda, “Faizleri düşürmesi için Merkez Bankası Başkanımla görüştüm” dedi. Dolar kuru 8,8’e kadar yükseldi ve gün sonunda 8,60 oldu.
Bir günlük kur artışının maliyeti milyarlarca lira.
Dünya Gazetesi yazarı Özcan Kadıoğlu çok karamsar. “Ekonominin düzelebileceği konusundaki ümidimi kaybettim” diyor.
Ben de kötüleşmeye yol açan aynı şeyleri yaparak, iyileşme bekleyen bir yönetim anlayışını tekrar tekrar gözlemlemekten dolayı tuhaf duygular içindeyim. Karamsarlık, üzüntü ve öfke duyguları arasında geziniyorum.
Cumhurbaşkanı benzeri konuşmaları her yapışında ekonomik parametrelerin kötüleştiğini unutmuş olamaz. Gerekli şartlar oluşmadan, riskleri azaltmadan faizleri düşürmekten bahsetmek, faizleri düşürmeye yetmediği gibi, aynı anda kurların ve enflasyonun da artmasına yol açıyor.
Üstelik Merkez Bankası yönetiminin bağımsız olmadığı ülkelerde ekonomik istikrar olamayacağını öğrenmiş olmalı. 20 ayda 3 Merkez Bankası Başkanı değiştirmenin maliyetinin ne kadar ağır olduğunu sade vatandaş bile anladı.
Naci Ağbal’ın görevden alınmasından sonra yaşanan kur artışının maliyetini, Özcan Kadıoğlu geçen hafta şöyle açıkladı:
“Kur artışı (8,53-7,22) 131 kuruş oldu. Kamu dış borç stoku TL olarak 138 Milyar TL arttı. Bu para ile KAMU 1 Avrasya Tüneli, 1 tane Atatürk Barajı, 1 tane Marmaray, 2000 km hızlı tren hattı, 50 tane 500 yataklı Devlet Hastanesi yapabilirdi.”
CB Erdoğan son konuşmasıyla bu maliyeti daha da artırdı.
Erdoğan’ın verdiği hasarı azaltmak için, MB Başkanı reel faiz vermeye devam edeceğini açıklamak zorunda kaldı.
* * *
“FAİZ SEBEP ENFLASYON SONUÇTUR” TEZİ
Avrupa’nın en hızlı değer kaybeden para birimi Türk Lirası. Göstergelerden TL’nin değer kaybının süreceği anlaşılıyor.
TL’nin değer kaybı ile üretim maliyetleri azalsa, ihracatta rekabetçi olma şansımız olurdu. Fakat üretimimiz büyük oranda ithalata bağımlı. Kurlar arttıkça maliyetler artıyor ve ÜFE düşürülemiyor.
Elbette faiz ne kadar düşük olursa o kadar iyidir. Ancak riskleri azaltmadan, enflasyonu düşürmeden faizi düşürmek ters tepiyor.
Erdoğan her defasında bunu görüyor fakat “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinde ısrarcı oluyor. Kendisi ve danışmanları haricindeki ekonomistlerin saçma bulduğu bu tezin ülkemize maliyeti çok ağır oldu.
Bu sebeple Merkez Bankası’nın 128 Milyar dolar rezervi heba edildi. Kur artışlarına karşı ülke savunmasız ve silahsız kaldı. Dünyanın en yüksek faizini versek de, enflasyonu düşüremediğimiz için, bu faize döviz gelmiyor.
Sadece MB değil, diğer bağımsız olması gereken kurumların durumu da önemli. Kimsenin bağımsız diyemediği TÜİK’in büyüme ve enflasyon rakamlarına da inanan yok.
Bütün bunların üstüne Sayıştay denetiminden kaçırılmış Varlık Fonu; Sözleşmeleri “ticari sır” denilerek açıklanmayan Kamu Özel İşbirliğiyle yapılan Gelir Garantili Projeler; kamu mallarının ihalesiz satışı, kişiye özel şartnamelerle yapılan kamu ihalelerini ekleyin. Kanal İstanbul inadını da üstüne koyun.
Ekonominin düzeleceğine dair inancınız kalır mı?
* * *
2023 HEDEFLERİ NE İDİ
AKP'nin 2011 yılında açıkladığı, 2023 yılı ekonomi hedefleri ne idi? Bugün ne durumdayız?
- GSYH açısından dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olmak. (17. sıradan 20. sıraya düştük. 2023’e kadar kalan 1,5 yıl içinde, bir mucize olsa da GSYH’yı iki katına çıkarsak bile, 10. sıraya çıkmamız mümkün olmayacak.)
- Enflasyon ve faiz oranlarını kalıcı bir şekilde tek haneli rakamlarda tutmak. (2021 yılında Enflasyon yüzde 30’larda, faizler %19 mertebesinde, dünyada en yüksek oranlardan biri.)
- İhracatımızı 500 Milyar dolara çıkarmak. (2020 yılı ihracatımız 187 milyar dolar açıklandı. 2021 en iyi ihtimalle 200 milyar dolar olabilir.)
- Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolara yükseltmek. (2013 yılında 12.614 dolar iken şimdi 8 bin dolara düştü. Hedefin üçte biri seviyesindeyiz.)
- En az 2 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmak. (800 milyar dolar civarındayız.)
- İşsizlik oranını yüzde 5’e düşürmek. (TÜİK’e göre işsizlik oranı yüzde 13,1 fakat geniş tanımlı gerçek işsizlik oranı yüzde 30 mertebesinde.)
Bu kadar fahiş planlama hatasını nasıl başardılar bilemiyorum.
AKP ülkenin bedeninin XL olacağı hesabıyla elbise dikti. Fakat beden S olduğu için, dikilen elbise ülkenin üstünde durmuyor, her yönüyle dökülüyor. Ülkenin ayaklarına 45 numara olduğu tahminiyle aldığı ayakkabı, 40 numara ayağa büyük geldiği için ülke yürüyemiyor.