Son zamanlarda stres yükünüzün arttığını, eskisine göre daha çabuk öfkelendiğinizi, hayattan daha az keyif aldığınızı ve daha az gülümsediğinizi fark etmiş olabilirsiniz.
Bu konuda yalnız değilsiniz. Bütün dünyada son bir yılda ülkelerin yarıdan fazlasında stres oranlarının arttığı görülmüş. Amerikan araştırma şirketi Gallup’un 2020 yılı için 116 ülkede yapılan araştırmasına göre stres, endişe ve öfke artışının temel sebepleri Covid-19, gelir adaletsizliği ve yolsuzluklar.
Dünyanın genel duygu durum haritası böyle olsa da elbette bu olumsuzluktan ortalamanın çok üzerinde etkilenenler ve çok az etkilenenler de var.
Bizim için şaşırtıcı olmayan ama üzücü olan sonuç Türkiye’nin durumu.
- Türkiye dünyada en öfkeli, en stresli, insanların hayattan en az keyif aldığı ve en az güldüğü ülkelerden biri.
- Türkiye “Öfke duygusunu en çok yaşayan” ülkeler sıralamasında Irak’tan sonra ikinci.
- “En stresli” ülkeler arasında dördüncü.
- Hayattan en az keyif alan ikinci ülke.
- Ve sıkı durun, “en az gülümseyenler” endeksinde birinci ülke olduk.
"Bir gün önce herhangi bir şeye gülümsediniz veya kahkaha attınız mı?" sorusuna en çok ‘hayır’ cevabı Türkiye’den çıkmış.
Ankete göre, en çok gülümseyen ülkeler Senegal, Paraguay, Sri Lanka, İzlanda ve Güney Afrika olurken, en az gülümseyen ülkeler ise Türkiye, Bangladeş, Nepal, Lübnan ve Sırbistan olmuş.
Gallup’a göre hayattan en çok keyif alan ilk beş ülke Danimarka, İzlanda, Yeni Zelanda, Paraguay ve Norveç.
* * *
İki hafta önce yazdığım bir köşe yazısında "Türkiye Mutsuz İnsanlar Ülkesi" alt başlığı altında iki uluslararası araştırma sonucunu paylaşmıştım.
Birleşmiş Milletler'in hazırladığı Dünya Mutluluk Raporu'nda, 93. sırada olan Türkiye’nin 104. sıraya gerilediği bildirilmişti.
Saygın tıp dergisi 'The Lancet'te yayınlanan araştırmaya göre ise 2020'de, Avrupa'da depresyon vakalarında en fazla artışın Türkiye'de olduğu tespit edilmişti.
Mutlu ülkeler sıralamasında ilk on şöyle idi: 1. Finlandiya, 2. Danimarka, 3. İsviçre, 4. İzlanda, 5. Hollanda, 6. Norveç, 7. İsveç, 8. Lüksemburg, 9. Yeni Zelanda ve 10. Avusturya.
* * *
Gallup’un araştırması da Birleşmiş Milletler raporu ve The Lancet’teki araştırma ile uyumlu.
Bütün raporlar birbiriyle uyumlu. Ama bizler dünya, çevremiz ve birbirimizle uyumlu değiliz.
Mutsuz, stresli, öfkeli, hayattan keyif almayan ve gülümsemeyi unutmuş bir toplum haline geldiğimizin zaten herkes farkında.
Bahsi geçen her üç rapor da 2020 yılına ait. 2021 raporlarında bu yıl yaşadığımız ekonomik, sosyal ve psikolojik travmalardan sonra daha da beter sonuçlar çıkacağını öngörebiliriz.
Bütün dünyanın etkilendiği "Covid-19, gelir adaletsizliği ve yolsuzluklardan" herkesten daha fazla etkilenmemizin sebeplerini ve bize özel etkenlerin neler olduğunu öğrenmek zorundayız.
* * *
KÖTÜ YÖNETİLEN HALKLAR MUTSUZ OLUR
Dünyamızı bizim için cehenneme çeviren faktörlerin tamamına yakını kendi karar ve eylemlerimizin sonucudur.
Salgın ve afetler ise engellenemez ama zararları en aza indirmek için yönetilebilir faktörlerdir.
Gallup araştırmasında en çok öfke hisseden ülkeler Irak, Türkiye, Lübnan, Tunus ve Mısır olarak sıralanıyor.
Kötü yönetilen ülkelerin halkı mutsuz, öfkeli ve gergin olur.
Salgın yanında sel veya orman yangınları gibi yönetilebilir afetlerde Türkiye son derece başarısız oldu.
Diğer faktörler ise doğrudan yönetimin kendi karar ve eylemlerinin sonucudur.
Gelir adaletsizliği insanımızın gittikçe derinden hissettiği bir vakıa. Ehliyetli, liyakatli işsizler, dar gelirliler, sıradan memur ve işçiler kendi hallerini biliyorlar. Ancak eş dost kayırmacılığı, partizanlık gibi etkenlerle haksız kazanç sağlayanların, makam mevki işgal edenlerin görgüsüz ve nobran hallerini görüyorlar. Bunlar öfke biriktiriyor.
Sayıştay’ın raporladığı, bazı gazetecilerin yazdığı ve Sedat Peker’in ifşa ettiği yolsuzluklar, rüşvetler, uyuşturucu dahil kaçakçılıklar o kadar büyük hacimli ki. Fakirleşmemizin bu gibi sebeplerini öğrenmek elbette stres ve öfke yaratıyor.
Suriye sınırımızda bir terör devletinin kurulmasına engel olamıyoruz. Hala sınır dışından ve içinden şehit haberleri geliyor. Ülkemizin hava sahasını koruyacak bir sistemimiz yok. Yunanistan hava kuvvetlerini F35’lerle güçlendiriyor. Biz F16 filomuzun bakım ve yenilemesini bile yapamıyoruz. Bu ortamda 10 büyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan etme restinin yarattığı riskleri düşünüyoruz.
Tabii ki bunlar hepimizde endişe yaratıyor.
Dahası Türk Lirası'nın değeri her gün düşüyor. Başta akaryakıt, elektrik, gıda olmak üzere her türlü mal ve hizmete gelen zamlar herkesi bunaltıyor. Nasıl bunalmasın ki? İnsanlarımızın üçte ikisinin geliri asgari ücret seviyesinde. Üstelik asgari ücretimiz Avrupa’nın en düşük asgari ücreti. Evlerde kaynamayan tencereler mutsuzluk, stres, öfke kaynağı oluyor.
Bütün bu sıkıntıları gidermesi gereken Cumhurun Başkanı milleti rahatlatmalı, muhalefetle iş birliği yaparak sorunlara çözüm üretmeye çalışmalı değil mi? Ama O, muhalefet liderlerine hakaret ve tehditler savurarak gerilimi artırıyor.
Tek adam yönetimi, parti devleti uygulamaları, "yürütme ile uyumlu yargı" adalete güven duygusunu aşındırıyor. Merkez Bankası ve TÜİK Başkanlarının "söz dinleyen adamlar" olmaları devlete güveni sarsıyor.
Öfkeli, bağıran çağıran liderler ve stresli, bunalmış bir halk yerine espriler yapan, gülümseyen insanlarımızı özlüyoruz.
İnsanlarımız da mutlu olmalı, huzur içinde gülümseyerek yaşamalı.
Ama doğru tercihler, doğru kararlar vererek, iyi yöneticiler seçerek bunu hak etmeliyiz...