Aslında bugünkü yazım bir öncekinin devamı olacaktı.
Tarihten bir yaprak - 2’yi şimdilik erteliyorum.
Güncel olaylar insanları o kadar çok etkiliyor ki ben de bigane kalamadım.
Yazdıklarım; ülkesini, ülke insanını seven, nesillerin geleceğe güvenle bakmasını arzulayan, politik, bürokratik hiçbir beklentisi olmayan bir kişinin ifadesidir. Bu nedenle kimse sağa sola, ileriye geriye çekmesin.
İnanıyorum ki politik mülahazaları ağır basan, olayları görmek istemeyen azınlık dışında, endişelerime büyük çoğunluk katılacaktır.
Şöyle ki, etkili ve yetkili çevreler kabul etse de etmese de ülkemizde hali hazırda bir mülteci sorunu var.
2010’dan itibaren ülkemiz düzenli düzensiz göç istilasına uğradı uğruyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi’nin raporuna göre en fazla kayıtlı mülteci alan ülkeyiz. Dikkat ederseniz ‘kayıtlı’ ibaresi var. Ya kayıt dışılar !
Açık ve net, bu ülkenin demografik yapısını tehlikeye düşürecek bir durum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, mazisi 50, 60 yıla dayanan köksüz, medeniyetsiz, tarihsiz, yavan bir devlet değil, bu nedenle komşularında tehlikeye maruz kalan zavallı insanlara elbet de yardım elini uzatacaktır. Bu asaletinin büyüklüğünün gereğidir.
Fakat kabul etmek gerekir ki bunun bir süresi ve sayısı olur. Yoksa rahatsızlık yaratır, bugünkü gibi.
Düşünebiliyor musunuz, dili, kültürü ,ananesi, anlayışı, hayat felsefesi hatta inancı değişik insanlar her an karşımıza çıkıyor, büyük şehirlerde gettolar oluşturuyor.
Bazı yörelerimizde istenmeyen olaylar oluyor ki bunu asla tasvip etmiyoruz. Kanunsuz hiçbir eylem normal karşılanamaz, kitlesel hareketler Allah korusun facia yaratır.
Yıllardan beri içimizde barınan bu insanlar medeni ölçüler içinde yurtlarına dönmelidir. Hiç kimse vagonlara doldurup sınır dışı edelim demiyor, devlet gerekli tedbiri alsın ama göndersin.
Yetkili kişilerin, muhalefetle, göndereceğiz/yok göndermeyeceğiz şeklindeki inatlaşması kuşku yaratıyor.
Bir durum daha var ki değinmeden geçemeyeceğim. Bazı yetkililerimiz gönüllülük esasına bakarız diyorlar. Yani gönüllü olanlar gider olmayanlar kalır.
Açık ifade edelim kişiye eğitim, sağlık, barınma, iaşe ,iş, aş, verirsen hatta market alışverişleri için kart lütfedersen adam gitmeye gönüllü olur mu?
Yine bir parlementer ‘mülteciler araba alıyor devlet MTV,ÖTV hatta KDV dahi almıyor,’ diyor ,bize ise katlama yapıyor ki doğruysa bu ne iş arkadaş!
Caddelerde görüyoruz, adamın yanında bir hanım ikisinin de eli ayağı kucağı çocuk dolu, fabrika gibi imalat. Onların doğurganlık yüzdesine bakarak istatistikler maazallah ‘yirmi otuz senede bize yetişecekler’ diyor. Bunlar abartı falan değil maalesef gerçek.
Hiç kimse Ensar /Muhacir güzellemesi de yapmasın. Mekke’den Medine’ye göç eden Peygamberimize ve o Müslümanlara hakaret olur.
Kadim Devlet gücünü göstermeli ,sınırlarımız kontrol altına alınmalıdır. Hepimiz basından takip ettik.Milletvekili Selçuk Türkoğlu Bey elini kolunu sallayarak sınırı geçti,döndü.
Vatandaş olarak şunu bekliyoruz: İktidar muhalefete de bir çağrı yaparak ‘gelin vatandaşımızı rahatlatacak mülteci sorununun çözümünü beraber konuşup değerlendirelim ,insanlarımız da yarınlardan emin olsun’ desin artık!
Biz ülkemizi seviyoruz, başka ülke insanlarına düşman da değiliz ama milli varlığımız ve demografik yapımız için de kuşku duymak istemiyoruz, bu en basitinden her ülke vatandaşında olan milli bir refleks değil mi?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEN