Enkaz Sever Olduk

Bahattin AYHAN

Enkaz Sever Olduk

 

TV’yi açtığımızda, gazete sayfasına baktığımızda, sosyal sitelerde gezindiğimizde hep enkaz karşımıza çıkıyor. 90 yıllık enkazı kaldırdık diyen mi ararsın, her gün yeni bir enkaz yaratan mı? İstiklal Savaşı’nda İzmir’i ateşe vererek yakıp, yıkarak kaçan düşman askerleri ile bu çağda memleketi enkaz yerine döndürenler arasında hiçbir fark yok.

 

Büyük kentlerde bombalar yüzlerce can alırken, meydana getirdiği enkaz, insanlık dışı manzara karşısında isyan etmeyen var mıdır? Ocakların yıkılmasına, çocukların annesiz, babasız kalmasına neden olan bu dehşet, sosyal dokumuzda da kendini gösteriyor. İnsanlar boş, ruhları yok olmuş. Yap de yapalım, öl de ölelim derken bunu vatan için söylemiyorlar. Sadece kendi çıkarları için söylüyorlar. Durum aksi olsa idi askerlik şubelerinin önü terörle savaşmak için sıraya girenlerden geçilmezdi.

 

Toplumumuzda ruh bırakmayanlar, sosyal gelişmişliğini en alt seviyeye çekenler huzurlu mudurlar. Huzurlular ki her gün yeni bir huzursuzluğa kapı arıyorlar. Gelişmekte olan Türkiye böyle giderse çok yakında beş sente muhtaç olursa şaşmamak lazım. Ülkelerde insanlar gibi onurları için vardır. İtibarsızlaşmış, sosyal yönü dibe vurmuş üçüncü sınıf ülkenin yeri dışlanmaktır.

 

Bir yetkili ‘’Ülkenin ortalama tahsili orta okul  iki seviyesindedir’’ diyor. Çok önemli bir tespitte bulunuyor. Dokuz yaşındaki kız çocuğuna evlenme yolu açan fetvacı ulemaların olduğu ülkede tahsil ortalamasının yüksek çıkması beklenemez, Kadınlarımız sosyal ve çalışma hayatından yavaş yavaş çekiliyor. Çok yakında sokaktan da çekilirse şaşmamak gerekir. Sistemin adı da İslami yaşam oluyor. Bilgiye, okumaya, yazmaya değer veren dinimiz, bu manzara karşısında birileri tarafından baltalanıyor.

 

Ortaokul seviyesinde okur yazar olan toplumunda yöneticileri ve yönetilenler de bu seviyenin üstünde olamaz. Olsa bu duruma düşülmezdi. Araştıranı, irdeleyeni, bilgisi olmayan toplumu uzaydan gelip kurtarmayacaklar. 90 yıllık birikimi yok edenler ise hiç kurtaramayacak. Fiziki, sosyal, ruhsal yönlerden deprasyona giren halk kendi kendini kurtarabilir mi? Bunu tartışmamız gerekiyor. Herkesin kendini kurtarmaya çalıştığı ortamda ne kahraman çıkar, nede kurtarıcı.

 

İş gene başa düşüyor. Memleketin daha fazla yangın yerine dönüşmesini önlemek için uyanalım. Körü körüne birilerinin/birinin arkasında durmayalım ki aydınlığa kavuşma şansını yakalayalım.