Erdoğan ABD’nin Kudüs açıklamasına ilişkin şunları kaydetti: “Dün ABD başkanı Trump tarafından yapılan Kudüs’e dair açıklamaya değinmek istiyorum. Bu karar maalesef bölgemizin ve dünyanın barışı adına son derece talihsiz bir açıklamadır. Kudüs semavi 3 dinin kutsal bir mekanıdır. Müslümanların Hristiyanların ve Yahudilerin. Yapılan açıklamalar uluslararası hukukun açıkça ayaklar altına alınmasıdır. 1980 BM’nin bu konuda kararı var. Sadece Amerika ve İsrail’den başka o kararı reddeden yok. Tüm dünya o kararı sahiplendi. Şimdi farklı bir yöntemle ‘ben yaptım oldu’ demek suretiyle bir açıklama ve bu talihsiz adımla bölgeyi ciddi manada sıkıntıya sokacaklarına inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atina’da Yunanistan Başbakanı Çipras ile görüşmesinin ardındna ortak basın açıklaması düzenleyerek açıklamalarda bulundu. “Sizlerle 65 yıl aradan sonra resmi olarak Cumhurbaşkanı olarak ziyaret gerçekleştirmenin memnuniyeti içerisindeyim. Merhum Bayar’dan 65 yıl sonra ” diyerek konuşmasına başlayan Erdoğan, “Bugün tarihi bir gün yaşıyoruz. Bu ziyareti iki ülke diyaloğunda önemli bir adım olarak görüyorum. Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi’nin 5 toplantısını önümüzdeki dönemde Selanik’te düzenleyeceğiz.” dedi.
İki ülke arasındaki ticaret hacmine değinen Erdoğan, “2016 yılında ikili ticaret hacmimiz 2.6 milyar dolar. Bu rakam aslında aramızdaki hedefimiz 10 milyar dolardı. 2014’ten sonra bir geri gidiş oldu. Temennim o dur ki bunu yeniden toparlarız”
“İstanbul- Selanik hızlı tren hattı, İzmir Selanik feribot hattı, İpsala sınır kapısında 2. Köprü inşası ulaştırma projelerine önem vermeyi hedefliyoruz. Karşılıklı turist sayısında ülkemizden Yunanistan’a 800 bin, Yunanistan’da 600 bin turist ülkemize gelmiş bulunuyor. Bu da bu konuda ciddi bir alt yapının olduğunu gösteriyor.”
“Türkiye uzun yıllardır PKK DHKPC, DEAŞ ve FETÖ gibi eli kanlı çetelele mücadele ediyor: 17 kasım terör örgütü gibi bir terör örgütünün buralarda neler yaptığını biliyoruz. Bu açıdan bizimle en rahat empati kuracak ülkelerin başında Yunanistan geliyor”
“FETÖ’cülerin iadesiyle ilgili Sayın Çipras ile olaydan hemen sonra başlattığım görüşmede,bugün de bu basın toplantısı vesilesiyle Yunan yargısına benim bir çağrım var. Gecikmiş adalet, adalet değildir. Lütfen bu konu ile ilgili kararı gerekirse adalet bakanlarımızla devreye girmek suretiyle görüşerek, Türkiye’de biliyorsunuz işkence, idam böyle bir şey söz konusu değil, bunların Türkiye’ye iadesi mümkündür. Bunlar bir darbe gerçekleştiren kişilerdir.”
Batı Trakya Türk azınlığının, Müslüman azınlığının durumunda uluslararsı hukukun gerektirdiği iyileştirmelerin yapılmasını talep ettim. Son zamanlarda Yunanistan’da gündeme gelen Lozanla ilgili tanım ve Lozan’ı tanımlama şekli bu işi iyi anlamak gerekiyor. Lozan denince Türkiye ile Yunanistan arasında bir anlaşma değildir. Lozan 11 ülkenin katılımını kapsayan bir anlaşmadır. Lozan’da Japonya İngiltere, Bulgaristan, Fransa var. Bu ülkeler bu nalaşmanın içinde yer almışlardır. Lozan sadece egeyi mi kapsıyor. Batı Trakya’daki azınlıkların hukuku yok mu? Buradaki azınlıkların haklarını bu anlaşmayla biz nasıl teminat altına alacağız? Batı Trakya’da 150 bin Müslüman, Türk, Pomak azınlık var. Bunların hukukunu araştırmak korumak özellikle Yunanistan hükümetinin görevi olsa gerek. Şu anda 15 bin Euro kişi başına milli geliri var Yunanistan’ın ama Batı Trakya’da 2000-2200 Euro bu fark korkunç bir fark.”
“Hala bir baş müftü meselesi çözülememiştir. Seçimle değil atamayla geldiğini görüyoruz Lozan ne diyor seçim diyor. Türkiye’de patrik seçimle gelir Sen Sinot meclisi seçer.”
“Ben 15 yıldır buradaki arkadaşlarıma hep bunu söyledik bugüne kadar hiçbir netice alamadık, Lozan’ı Egeye hapsedip edip işini bitirmeyelim.”
“Bizim toprak bütünlüğü ile ilgili bir sıkıntımız yok. İnanç hürriyeti deniyor. Burada bir Fethiye camii sorunumuz var ama Türkiye de bugüne kadar Hristiyanların klişeleriyle ilgili bir sıkıntı yaşamadık. Şu an mesela biz Sümena Manastrını yapıyoruz. Patrik yurt dışına çıkmak istese Lozan'a göre Eyüp Kaymakamlığı'nın izni ile çıkabilirdi, biz bunu bir tarafa koyduk, önünü açtık. Batı Trakya'da atanmış bir baş müftü var. Biz seçilmiş ile yapıyoruz. Ben 15 yıldır bütün buradaki arkadaşlarımıza hep bunu söyledik. Ama bugüne kadar hiçbir netice alamadık. Lozan'ı hemen Ege'ye hasredip işi bitirmeyelim. Bizim toprak bütünlüğü ile ilgili sıkıntımız yok.
Ocak ayının 7'sinde, Balat'ta patrikhanenin kısa bir mesafede demir kilise namı ile maruf bir kilisesi var. Bitiyor, 7 Ocak'ta Boyko ile birlikte oranın açılışını yapacağız. Biz inanç hürriyetinden korkmuyoruz ki. İnancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz.”
“Anavatan ve garantör Türkiye olarak Kıbrıs meselesi bir diğer konu. Kofi Annan benden rica etmiştir, ben size soruyorum, işi beraber eli alalım dedi. Dedi ki ben 3 kere teşebbüs ettim başarısız oldum. Beni bir hafta sonra aradı ben görüşmelerimi yaptım başlayabiliriz dedi. Yunanistan, Türkiye, İngiltere garantör ülke. Çalışmalarımıza başladık, final çalışmasını da İsviçre'de yaptık. Kofi Annan ve Başbakanlar bir araya geldik. O zaman Karamanlis Başbakan'dı. Görüşmeler bittikten sonra son ana geldiğimizde, hatta Güney Kıbrıs tarafı masadan çekilmek istedi. Kofi Annan ben söz verdim, işi bitireceğiz dedi. Referandum safhasına geldi. Türkler evet dedi ama güney bir o kadar tam ters hayır dedi. Oradan AB'ye Güney Kıbrıs girdi. Bize de orada söz verdiler. O süreci de ben yaşadım. Yine en son Cenevre'de bir araya geldiler. Sonunda masadan kim çekildi. Güney Kıbrıs çekildi. Biz istiyoruz ki adil bir çözüme kavuşturalım ama Güney Kıbrıs'ın böyle bir derdi yok. En kısa yoldan hep kaçamak bazı yollara başvurup yine olmadı diyorlar. Aynı şekilde Ege'deki meselelerde biz bunlardan kaçmıyoruz gene varız. Genelkurmay Başkanım burada biz bu görüşmeleri yürütürüz. Adil olalım. İşin üzerine gidelim. Çözüme odaklanalım. Bardağın boş tarafı ile uğraşmayalım. Dolu tarafı ile uğraşmazsak zaman kaybı diye bir şey olmaz. Yeni bir dönem diyorsak yeni dönemi de bizim bu şekilde, adanın gerçekleri ile ilgili olarak adımları atmamız lazım.
3 milyonu aşkın mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz. 30 milyar dolar harcama var. AB ise bize şu ana kadar verdiği destek bizim milli bütçemize değil, Kızılayımıza. Verdikleri söz 6 milyar avro, ve bu gelmedi. Sözü veren AB, yerine getirmeyen AB. “