Siyasi tartışmalardaki seviyesizliğin, özellikle de sosyal medyada iğrenç yorum ve paylaşımlarla rakipleri sindirme çalışmalarını biliyordum.
İYİ Parti Kurucular Kurulunda görev alırken benzer çirkinliklerle karşılaşmayı göze almıştım. Bu sebeple böyle saldırılara muhatap olunca şaşırmadım.
Bu tür saldırılara cevap vermeyi yersiz ve lüzumsuz buluyorum. Zaten o seviyede cevap vermek bana yakışmaz.
Hz. Mevlana gibi “Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?” deyip geçiyorum.
Fakat neredeyse tamamının kendini dindar olarak tanımlayacağından emin olduğum bu vatandaşlarımızın psikolojisini değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu yazımda bir yanlış haber paylaşımının altına yapılmış iğrenç saldırıları tahlil ederek trolleşmiş partizanların bireysel ve sosyal psikolojisini değerlendirmeye çalışacağım.
Ancak öncelikle ifade edeyim ki, böyle taraftarları olduğu için Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan adına üzüldüm.
Üzüldüm, çünkü bu kadar ağzı bozuk, iftiradan, kul hakkından çekinmeyen, küfürbaz taraftarın Sayın Erdoğan’ın kendisine faydası değil, zararı olacağını biliyorum.
“Sen kimsin ki, reis zorlansa senin kadar b. sıçar” diye savunulduğunu görse Erdoğan bunları herhalde sopayla kovalar.
GAZETECİLİK ETİĞİ
21 Ocak’ta İYİ Parti’nin Kocaeli İlçe Teşkilatları Tanıtım Toplantısında bir konuşma yaptım. Bu konuşma yerel medyada geniş yer aldı. Ancak birkaçında haber eksik ve yanlış başlık ve değerlendirmelerle çıktı.
Engin Şahin’in yönettiği ve başyazarı olduğu enkocaeli.com adlı internet gazetesi de “Ruhittin Sönmez’den Ağır İtham- En Nefret Edilen Lider Erdoğan’dır” başlığıyla verildi. Ben de derhal bir düzeltme yazısı yazdım.
Bu arada Engin Şahin (21 Ocak’ta) eksik ve yanlış haberi Facebook’ta, hem de “Ruhittin Bey’in Erdoğan Öfkesi Bitmiyor” yorumuyla, paylaşmış.
Benim açıklamamı görünce enkocaeli.com bir gazetecinin yapması gerekeni yapmış. Yaptığım açıklamayı ve düzeltmeyi (22 Ocak’ta) yayımlamış.
Ancak bu arada ilk haberin altına bazı kişiler hakkımda çok sayıda hakaret, iftira ve küfür içeren yorumlar yapmış.
Ben bunları beş gün kadar sonra gördüm. Yorum kısmına “düzeltme” yazımı koydum. Engin Şahin de yorum kısmına 22 Ocak’ta yayımlanan düzeltme haberinin linkini koydu. Hızını alamayan iki üç kişi haricinde yorumlar (hakaret, iftira ve küfürler) kesildi. Fakat iğrenç saldırıların sahipleri özür manasına gelecek bir şey yazmadılar.
HEM SÖZDE “DİNDARLAR”, HEM DE İFTİRACI VE KÜFÜRBAZLAR
Üşenmedim 60 civarındaki hakaret, iftira ve küfür içeren sözde yorumu tek tek okudum. Kimler yazmış inceledim. Hangi psikoloji ile yazmış olduklarını anlamaya çalıştım.
Hakaret, iftira ve küfür edenlerden çoğunun beni tanımadığı belli oluyordu. Hiç tanımadıkları birisi hakkında neden bunca çirkin yorumlarda bulunmuşlardı?
Benim siyasi analiz yaptığım cümlelerimin tamamını, hatta eksik ve yanlış haberin metnini dahi okumamış olduklarını sanıyorum. Sadece “Erdoğan en nefret edilen liderdir” cümlesi onları öfkelendirmişti.
Oysaki biraz okuma alışkanlıkları olsa çok sayıda yazarın ve anket firmalarının benzeri değerlendirmeler yaptığını bilirlerdi.
Gerçekten Tayyip Erdoğan “hem en sevilen ve hem de en nefret edilen” liderdir. Zaten bu durum Erdoğan’ın bilinçli bir tercihidir.
Ak Parti ve Erdoğan’ın seçim kazanma stratejilerinin omurgasını kutuplaştırma ve ayrıştırma oluşturmaktadır. Böylece kendi taraftarlarını konsolide eder, kemikleşmiş bir taraftar kitlesi yaratır.
Bu yüzden bizde mesela Avrupa’daki gibi medeni bir siyasi rekabet, rakibe karşı saygılı bir ilişki yoktur. Bu yüzden rakip partilerin taraftarları O’ndan nefret ediyor.
ERDOĞAN ELEŞTİRİLEMEZ Mİ?
Hakkımda çirkin yorumlar yazanların kurdukları cümleler de aynı ayrıştırıcı zihniyetin yansıması. Hoşuna gitmeyen bir siyasi tespite karşı beni tanımadığı halde “fetöcü …” iftirası atabiliyorlar. (Bu davranışın kendilerini gizlemeye çalışan kripto fetöcülerde yaygın olduğunu biliyoruz.)
“Erdoğan’ı sevmeyenler vatan hainidir, teröristtir, fetöcüdür, komünisttir, faşisttir” gibi kin ve nefret tohumları eken garip bir anlayışa sahipler.
En çok ilgimi çekenler ise Erdoğan’dan nefret edilebileceğini tasavvur dahi edemeyenler.
“Reis’e en nefret edilen gözü ile nasıl bakılabilir acaba?” diye hayret ediyorlar.
Aslında pek de güzel olmayan Leyla’ya Mecnun’un gözüyle bakınca Leyla dünyanın en güzel kızı gibi görünürmüş. “Aşkın gözü kör olur” derler. Erdoğan’ı aşk derecesinde sevenlerin de gözleri kör olmuş.
TV’lerde O’nun bir cümlesini dinlemeye tahammül edemeyenler olduğunu; hatta “O Müslümansa ben değilim” diyenler, hatta bu yüzden Deizm’e, Ateizm’e kayanların da var olduğunu göremiyorlar.
Oysa Erdoğan bir siyasi liderdir. Siyasi kararlar alır. Doğru aldığı kararlar da, yanlış aldığı kararlar da vardır. Her vatandaşın sevmek hakkı da vardır, nefret etme hakkı da vardır.
Muhtemelen beni dinlemezler ama dilerim kendi mahallelerinden Abdurrrahman Dilipak’ın uyarısına uyarlar: “Kimse liderlerini, din büyüklerini, Şeyhlerini İlah ve Rab makamına yüceltmemelidir. Her kişi hata yapabilir. Nefs taşıyan herkesin nefsinde Şeytanın bir yeri vardır.. Allah kitabında "Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin" der! Kimse eleştirilmez değildir.. Kimse la-yüs'el değildir.."
CİNSİYET AYRIMCILIĞI: Bunların bir kısmı tam bir cinsiyet ayrımcısı. Bir nefret suçu işliyorlar. İYİ Parti liderinin bir kadın olması sebebiyle bizleri “bir kadının eteğinin altına sığınmakla” suçluyorlar.
Hatta adı Asuman olan bir kadın İYİ Partililere “etekli itler” diyebilecek kadar şuursuz. Kendi cinsine saygı gösterenlere hakaret ve küfür edebiliyor.
SAVAŞ ZAMANINDA ELEŞTİRİ OLMAZMIŞ: Erdoğan’ın eleştirilmemesi gerektiğini düşünenlerin bir kısmı, “Ruhittin Beyler kime hizmet ediyorlar bu savaş zamanında. Başkomutanımıza kimse dil uzatamaz” gerekçesine sığınıyor.
Erdoğan’ın çok sevilen fakat aynı zamanda nefret edilen bir lider olduğunu bilmiyorlar.
Bunu bilseler ve nefret edilmesinin sebebini merak etseler belki öğrenecekler:
Sizler böyle olduğunuz için, sizleri bu hale getirdiği için Erdoğan’ı sevmiyorlar.
HEPSİ DE DEVLETTEN GEÇİNENLER
Hakkımda pespaye yorumlarda bulunanların üç ortak noktasını tespit edebildim.
Bunların çoğu 1- Kendini dindar olarak tanımlayanlardır, 2- Devletten geçiniyorlar ve 3- Okuma özürlüler..
Trolleşen partizanların içinde bu kadar çok Belediye çalışanı olması tesadüf olmasa gerek.
Ak Parti döneminde devlet imkânlarından faydalanarak zenginleşenler, makam mevki sahibi olanlar da şükran borçlarını böyle ödüyor olmalılar.
İçlerinde geçmişte belli yerlerde yolumuz kesişip de saygı duyduğumuz kişiler olması da hayatın bir cilvesi. Demek ki, hak etmeyene saygı göstermenin bir bedeli olabiliyor.