Değerli okurlarım,
Bu yazımda mevcut iktidarın ve yanlılarının Türkiye’nin şu anki konjonktürünü nasıl etkilediğini ve toplumun dinamikleriyle nasıl oynadıklarını, insanların ve globalleşen dünyanın birbirine neden tahammülü kalmadığını sizlere anlatmak istiyorum. Durumumuz pek de iç açıcı değil bence; fakat biz iyimser olmayı Türkiye’de yaşayarak yıllardır çok iyi öğrendik. Elimizden geldiğince çabalayıp iyimserlik ceketiyle faaliyetlerde bulunduk. Sonu yine hüsran olsa da davadan dönmek bize değil; her zaman başkalarına yakışmıştır…
Şu anki Türkiye ve Ortadoğu coğrafyası yüzyıllardır çeşitli ülkelerin kesiştiği noktalar olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan tutun, günümüz Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar bu hep böyle olmuştur. Birileri bazı senaryoları yazmış, birileri o senaryoları oynamış ki birileri de oynamak zorunda bırakılmıştır. Türkiye’nin makûs kaderi mevcut iktidarın elinde değildir, tam tersi alternatifi olarak görülen, toplumda kısa sürede yer edinmiş güruhun elindedir; çünkü mevcut iktidar, senaryoların yazıldığı karede yer almaktan yıllardan beri vazgeçmemiştir. Belki de o senaryoyu oynamak zorunda bırakılmıştır. Kim bilir...
Türkiye’de mevcut iktidar görevini yerine getirememek konusunda ısrarlı tavrını sürdürmektedir. Alternatiflerinin önünü bir şekilde kapatıp “siyasal İslam”ında desteği ile toplumu yontmaktadır. Mevcut iktidarın bu yontma faaliyeti uzun yıllar önce yazılmış bir “emperyal güçlere hizmet etme durumudur”. Şöyle derinlere inelim…
Güzel ülkemizi ve “muhafazakâr sağ” toplumumuzu yöneten(!) mevcut iktidar lideri, zamanında “BOP’ un eş başkanıyım” gibi bir ifade kullanmıştı da bizim halk olayı anlamamıştı. Tepkim şu olmuştu:
“Ajanlık faaliyetlerimizi yürütüyoruz!” demek istedi…
Bunu anlamak için önce BOP’ u biraz inceleyelim. Olay örgüsü çok basit. Hammadde ve kıt kaynaklarını sömürge ülkelerinden karşılamak isteyen emperyal güçlerin, Körfez savaşından sonra, Afganistan-Hindistan-Pakistan üçgenine demokrasi getirmek adına çıkartma yapması ilk faal durum olmasa da bunu anlamamız için ilk basamak…
Aynı emperyal güçlerin, 2001’de Irak’ta Saddam rejiminin sivillere “sözde kitle imha silahları kullanımı“ ile alakalı yaptırımı sonucu, Irak’a girmesi de daha önce yukarıda belirttiğim Afganistan-Pakistan-Hindistan üçgenine yaptığı çıkartma sonrasını destekler niteliktedir. Küçük bir bilgi daha şu an günümüzde Amerika ile kriz yaşamamıza sebep olan “sözde Rahip Brunson” da bu çıkartmada büyük rol oynayanlardan birisidir ve şu an Irak yönetimi ikiye bölünmüş, Irak Halkı Saddam rejimini mumla arıyor hale gelmiştir.
Ardından geçtiğimiz yıllarda Kuzey Afrika ülkelerinden Cezayir, Tunus, Fas, Mısır, Libya gibi ülkelere demokrasinin bu emperyal güçler tarafından getirilmesi ve Kaddafi’nin sokakta kendi halkı tarafından terlikler ile öldürülmesi de BOP’ un bir ürünüdür.
Sizce geriye hangi ülkeler kaldı “demokrasi” getirilecek?
*Suriye, İran ve Türkiye…
Şu an Suriye’nin halini görüyoruz. Binlerce Suriyeli başta güzelim ülkemiz Türkiye olmak üzere birçok ülkeye sığınmış, Suriye’de taş üstünde taş kalmamış, siviller öldürülmüş ve otuz iki millet askeri Suriye topraklarına kamp kurmuş. Bu durumun demokrasi ile bir alakası yok. Unutmayın zalim yalnızca zulmeder. Size hiçbir iyiliği dokunmaz…
Gelelim İran’a… Molla devriminden sonra kültürel yapı kökten değiştirilmiş bu merkantilist ülkede…
Merkantilist yani anaparan ne kadar çok ise sen o kadar hayatta kalabilirsin demekmiş, ekonomist değilim; fakat İran’ın içinde bulunduğu duruma bakarak bunu net anlayabiliyorum. Bahsi geçen ülkenin hammaddesi yeterli kadar var ki o kadar yaptırıma hala ayakta durabiliyor. Hammaddelerin ve ülke dinamiklerinin kontrolü emperyal güçlere geçtiği an İran’dan da eser kalmayacaktır. Hâlbuki emperyal güçler “demokrasi” (!) getiriyordu bu ülkelere… BOP’ un son kalesi, Türkiye. Ekonomi çökmüş, ordusu dağılmış, yargı bağımsızlığını yitirmiş, korku medyası oluşturulmuş, halk neye inanacağını şaşırmış…
Ah ülkem vah ülkem! Canım ülkem de düşerse BOP tamamlanacak ki biz buna izin vermeyeceğimize ant içtik!
BOP tamamlanırsa, tüm dünya demokratik bir hal alacak (!).
“Ona ahkâm keserim, buna ahkâm keserim. Ona “Ey!” derim, buna “Sen kimsin ya!” derim…
Dış politika umurumda değildir; iç politikada kendi halkımdan bu şekilde oy alırım, halkı kandırırım ki bu halk zaten bana tapar vaziyette… Dış güçlere kafa tutarım ki benim halkım beni kahraman sayıp beni bu tahttan indirmesinler(!) Ülkemizin vaziyeti ortada. Cahil bırakılmış bu toplumu ben böyle yontarım, böyle satarım! Ekonomimiz harika, halk kıraathanelerde çay ve kek yesinler, evlerinde buzdolaplarına bakıp refah düzeylerini ölçsünler. Ülkemizde kriz yok, Norveç bile halt etmiş bizim yanımızda. Heeeey Türk halkı! Siz kimsiniz ya(!)” Diyen bir iktidar liderimiz var bizim güzelim ülkemizde de. Durum hiç iç açıcı değil. En nihayetinde kendileri yukarıda belirtmiş olduğum BOP ( BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ) un “Eş Başkanı”.
Bu iktidar halkı yontar, bu iktidar halkı kullanır. Ne demişler yontan kesim her zaman sevilir, değer görür. Sonuçta bu halka demokratik yollarla geldi hem de defalarca seçilerek…
Bu halka demokrasi getirdi. Aynı emperyal devletler gibi… BOP’ un “Eş başkanıyım” derken çok doğru bir cümle kurmuş yani. Ben buradan bunu anlıyor ve siz değerli okurlarıma saygılarımı iletiyorum.
Ülkenin havasını daha iyi koklamamız dileklerimle…