Hayır Mansur Yavaş, sen ya özgüven eksikliğinden ya da korkaklığından cumhurbaşkanı adayı olmadın. Türk milliyetçileri aday olmanı çok istediler, üstelik CHP tabanı de bunu kabullenmişti, fark etmemiş olman mümkün değil. Türk milliyetçilerinin beklentilerini boşa çıkarman yüzünden o samimi insanlar siyasi dolandırıcıların oyununa geldiler, ülkücü hareketin hafızası konumundaki saygın bir çok Türk milliyetçisi sebep oldukları yönlendirmelerden dolayı da özür dilemek zorunda kaldılar.
Sokak bas bas "Millet İttifakı'nın adayı Mansur Yavaş olmalı, daha ne aday arayışındasınız" derken Meral Akşener de seni çok istediğinden değil bu gerçeği gözlemlediğinden dolayı aday olman gerektiğine inandı ve adaylığın üzerine siyaset üretmeye çalıştı. İYİ Parti sözcüsü, zamanın İstanbul İl başkanı bizatihi isminizi vererek aday olmanız doğrultusunda bir anlamda İYİ Parti'nin tercihini ima yoluyla kamuoyuna duyurdular. Ancak bir defa olsun "Olur mu efendim, benim genel başkanım aday olmak istiyor, lütfen ismim üzerinden siyaset yaparak partimle aramda sıkıntı yaratmayın" deyip net bir tavır ortaya koymadınız, ta ki; 5'li WhatsApp kumpas grubunun İYİ Parti'yi 6'lı masanın dışına atana kadar.
Meral Hanım masadan ayrıldığının ertesi günü veya sizin henüz cumhurbaşkanı yardımcılığınız gündeme gelmeden az önce gerek siz gerekse İmamoğlu "Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmüyorum" şeklinde ayrı ayrı net ifadelerle twet mesajı attınız. Peki aynı netlikte aynı mesajı niçin Kılıçdaroğlu'nun adaylığı kesinleşmeden önce atmamıştınız.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Mansur Yavaş ve diğer 5'li WhatsApp kumpas grubu danışıklı olarak Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konusunda önceden mutabık kalarak son güne kadar Meral Akşener'den gizli tuttukları bir süreci beraber yönettiklerini düşünüyorum. Çünkü Meral Akşener adaylık konusunda Kılıçdaroğlu'nun kararlı olduğunu fark edecek olursa kendisi de aday olabilirdi. O nedenle bilinçli bir süreç yürütülerek ön aldılar, Akşener'in muhtemel adaylığına fırsat vermediler, o nedenledir ki; yukarıda ifade ettiğim gibi masadan kalkıldığının ertesi günü İmamoğlu ve Yavaş aynı saatlerde "Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmüyorum" twet'ini atarak bilinçli şekilde Kılıçdaroğlu'nun adaylığını önce dayatıp sonra da tescillediler.
Meral Akşener'in genelde tespitleri doğruydu, nitekim sonuçlar bize onu gösterdi ancak tespitlerine ilişkin kurguladığı stratejiler yanlıştı. İşte o yanlışların getirdiği sonuçlar bugün partiye yapılan kumpaslar için malzeme olarak kullanılmak isteniyor.
Ne tuhaf şey; İYİ Parti Ankara milletvekilleri, Türk milliyetçileri ve CHP'lilerin ortak mutabakatı ile kazanabilecek adayken; kendisine olan bu teveccühü ret ederek cumhurbaşkanlığını Edoğan'a armağan eden, Erdoğan karşısında konsolide olmuş muhalefetin beklentilerini boşa çıkaran Mansur Yavaş'a öfke duymaları gerekirken, aksine partinin tek başına seçime girmesine yönelik GİK kararını kabul etmeyip itiraz ederek Mansur Yavaş'a desteklerini açıklayıp istifa ediyorlar.
Vay be; İYİ Parti'nin misyonu CHP'ye ve Mansur Yavaş'a seçim kazandırmakmış da haberimiz yokmuş.
İki kutuplu bu ucube sistemde her yapılan seçimde partileri ittifaka iterek onları iki büyük parti etrafında konsolide etmeye zorlamak; anasını babasını bildiği halde bir çocuğa menfaati için "Ben pçm" dedirterek aslını inkar ettirmektir.
Siyasi dolandırıcılıklara teşne, aşağılık süreçlere gebe böyle bir yapıya teslim olmak değil karşı koymak için verilen her türlü mücadelenin içinde olmak gerekir.
Belediyeler, kazanan partilerin ileri uçlarının rant paylaşımı dışında, hele ki tek adam rejiminde biz sıradan vatandaşlar için hiç bir anlamı yoktur. Hatta tek adam rejiminde, belediyeyi muhalefetin kazanması açıkça söylemek lazım; bir yerde o yerel halkın kendi kendisini cezalandırmasıdır. Eğer yandaş güruh İzmir'de, İstanbul'da, Ankara'da yağmur yağıp, sel basınca sevinip mutlu oluyorlarsa, düşünün; onların ağa babaları merkezi hükümet kendisine ait olmayan belediyeler için ne düşünür, ne yapar...
Ülkemizin asli sorunu tek adamlı keyfi yönetimdir. Yapılması gereken bu keyfiliğe karşı ittifak oluşturmaktır. CHP bunun arayışında değil, çünkü bu ucube sistemi meşrulaştıran iki kutuplu siyasetin bir tarafı kendisi de ondan. O nedenledir ki; Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez cumhurbaşkanı olamayacağına dair bir itirazı olmamıştır.
CHP ile yapılacak her türlü ittifak bu tek adamlı ucube sistemin meşrulaştırılmasına yarayacak, daha da öteye gidemeyecektir. Samimi muhalefet bu iki kutbu dağıtacak üçüncü bir yolu bulmak zorundadır. Bu ülkede Anayasamıza, yargıya darbe yapıldı ve maalesef kanıksandı; kan akmadığı için mi...böyle bir hal içindeki ülkede her türlü seçimin galibi tek adamdır vesselam.
İYİ Parti gerekirse bir tane dahi belediye başkanlığını kazanmamaya ve hazır yeter ki tarifi belli kurumsal kimliği ile örtüşen siyaset yapabilsin, buna öncelik vermiş durumda.
İYİ Parti belki de aldığı kurumsal kararlarla bile bile kısa vadede kendisini yıpratan bir sürece sokmuş olabilir ama niyet başarılı olursa uzun vadede siyaset kurumuna çok faydaları olacaktır.
50+1 gibi kazanma barajının neden olduğu "siyasi dolandırıcılık"ların doğal gereği parti kimliklerinin inkar edilerek ittifak usulü ile elde edilen sonuçlar için "Bu çocuk kimden oldu" şüphesine yer vermeyecek bir güncellemeye ihtiyaç var. İYİ Parti böyle bir şüpheye yer vermeyecek namuslu bir siyaset kurumunun inşasında öncü olmak istiyor. İdealler böyle olunca kimlik inkarı ile doğan çocuğun/siyasi sonuçların kimden olduğunun sorgulanacağı bir akıbete hayır denmesi kadar doğal ne olabilir ki.
Anladığım o ki; İYİ Parti kurulduğundan bu güne CHP'ye eklenme, ona sürekli kazandırma gibi seçim süreçlerinde siyasi konjonktürlerin kendisine dayattığı fiili durumlar nedeniyle anlatmaya ve tanıtmaya fırsat bulamadığı kurumsal kimliğini yeniden yapılanma ile inşa ederek hür ve tek başına hareket etmeyi benimseyerek siyaset yapmaya karar vermiş, o minvalde siyaset üretiyor.
Peki bu usul ve tercih mahalli seçimlerde başarı getirir mi; yine anladığım o ki "Hür ve tek başına" olmak adına muhtemel başarısızlık riski de göze alınmış durumda...