Etik yenilenmeye ihtiyacımız var

Bahattin AYHAN

Namusu şerefi üzerine yemin ediyor. Yeminin gereklerini yerine getirmiyor. Namusu üzerine verdiği sözleri kenara itiyor çıkarı, ikbali, istikbali için her türlü melaneti yapıyor. Allah korkusu yok dinden imandan bahsediyor. Eline kutsal kitabımızı alıyor olur olmaz konuşuyor, Kur’an a el basarım diyerek yemin ediyor. Allah’a şirk koşuyor. Felakete bakar mısınız lütfen.  Bu sözlerimle kimseyi hedef almıyor ve göstermiyorum. Toplumumuzun tepeden tırnağa etik ve kültürel evrensel normlardan çok uzaklaştığını, yozlaştığını, dejenere olduğunu anlatmak için yazıyorum. Önceki yazılarımda konu etmiştim. Milletin anasına diyerek küfür eden, hakaret eden güruh el üstünde tutuluyor. Bu millet bunun hesabını mutlaka sormalıdır. Sormak zorundadır.

Tıp fakültelerinden mezun olan gençler Hipokrat yemini ederler. Türkiye'de Hipokrat yemininin değiştirilmiş bir formu olan Hekimlik Andı kullanılmaktadır. İçeriği şudur: Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda, hayatımı insanlık yoluna adayacağımı açıkça bildiriyor ve söz veriyorum. Hocalarıma saygı ve gönül borcumu her zaman koruyacağıma, sanatımı vicdanımın buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğime, hasta ve toplumun sağlığını baş görev sayacağıma, benden hizmet bekleyen kimselerin sırlarına saygılı olacağıma ve onları saklayacağıma, hekimlik mesleğinin onurunu ve temiz töresini sürdüreceğime, meslektaşlarımı kardeş bileceğime, din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime, insan hayatına kesinlikle saygı göstereceğime, baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve yasalarına karşı kullanmayacağıma, açıkça, özgürce ve namusum üzerine and içerim.

Çoğu mesleklerin ‘’and’’ ları vardır. Hekimlik andı beşeri ilişkileri açık ve net anlattığı için örnek verdim. Askerin, polisin, diğer mesleklerin yanında mebus efendilerinde andı vardır. Sonu namusum şerefim üzerine diye biter. Organ kaçakçılığı yapan sağlıkçı, rüşvetle iş gören memur, Vatanımı, milletimi koruyacağım diyen güvenlikçi, dürüstlükten, namustan dem vuran değişik meslek mensuplarının hızla çoğalması etik olarak çöküntü içinde olduğumuzun göstergesidir. Gayrimeşru yollara asla tevessül etmeyenleri tenzih ederim. Biliyorum ki dürüst insanlar yeminine sadık kalmayan meslekdaşlarından, iş arkadaşlarından muzdaripler. Ama arsızlar, arsızlıkları ile prim yapıyorlar. Susmak zorunda kalıyorlar, bırakılıyorlar.

Bazıları ise dine sarılarak, etik eksikliğini tamamlamaya çalışıyor. Heyhat bu gaflettir. Sen her türlü günahı işleyecek mübah diyeceksin. Eline Kur’an alıp başına götürecek sonrada dürüstlükten bahsedeceksin. Cevahiri o an kurtaracaksın ama kutsal Ayetlere bakara makara diyecek hakaret edeceksin, rabia işaretini de hiç eksik etmeyeceksin. Günahların bu dünyada bedelini çoğu kişi öbür dünyaya göçmeden öder. Göçenler ise asıl hesabı orada öder. Nasıl öder bilinmez ama zebani, cehennem sözcükleri nasıl ödediği hakkında fikir verir. Kula zulmeden, kul hakkı yiyenin cezası öbür tarafta görülür.

Her ne hikmetse Yeni Türkiye’de çok hızlı etik ve inanç erozyonuna uğradık. Din konusunda söz sahibi olanlar bile dinin içini boşalttık, özünden uzaklaştık, şekilci olduk diyorlarsa işin vehametini iyi kavramamız gerekiyor. Yeni Türkiye toplumsal yükseliş değil adaletsizliği, çöküşü hızla yaygınlaştırıyor. Başta diyanet işleri olarak bilinen kurum siyasi söylemlerde bulunuyor. İnsanların iyi birer birey olması, dünyayı yaşanabilir kılmak için yol gösterme yerine basından takip ettiğimiz kadarıyla absurd konularda fetva veriyor.

Hukukçu ne diyor? Ceple vicdan arasında kaldık diyor. Adalet dağıtan, dağıtmaya çalışan bir hukukçu bunu söylediğinde etik erozyonun ne denli kurumları çürüttüğünü de ortaya çıkarıyor. Türkiye’de A dan Z’ye etiksizliğin, yozlaşmanın örnekleri o kadar çok ki. Kadın cinayetleri, çocuk gelinler gibi sosyal yaralar her ne hikmetse Yeni Türkiye’de önü alınamaz bir şekilde yükselişte. Neden mi? Birtakım kişi, kurum ve kuruluşlar buna prim veriyor. Suçlu ortada ama suçluya suçlu denilemiyor, yapanın yanına kar kalıyorsa o toplumun sağlıklı olduğu söylenemez. Nitekim evrensel değerler önünde hasta bir toplum olduğumuz ayan beyan ortada.

Yok 4 lü sistem, yok dershaneli okullu, yok KPS hileli vesaire vesaire ile uğraşmakta olan eğitim sistemi onurlu, çağdaş, etik, namuslu, dürüst, haktan ve halktan yana olan nesiller yetiştirme ile uğraşacağına dikiş tutmayan bir neslin yetişmesi için çaba sarf ediyor. Aileyi dejenere ettikten sonra, toplumun dejeneresi kaçınılmazdır. Bu bağlamda etik ve kültürel yenilenmeye ihtiyacımız var. Hem de çok acil. Bunu kim yapacak? Elbette ki yozlaşmamış haktan ve halktan yana olan donanımlı kadrolar yapacak. Öyle bir kadro var mı? Dersiniz. Şimdilik ufukta gözükmüyor. Olanlarda ata binip gittiler.

(*)  http://www.delinetciler.org/saglikli-yasam/57681-hipokrat-yemini-turkce.html