Ey çocuk, sen yaşadın mı?

Nazım PEKER

Ey çocuk sen! Bahar yağmurlarında sucuk gibi ıslanıp, tezek kokan sobanın yanında kururken; uyuya kalmanın zevkini tattın mı? Çember çevirdin mi hiç?   

Gazyağı tenekesi kapağından araba, çamurdan tekerler yapıp neşeyle sürdün mü? Gazete kâğıdından rüzgârgülü yapıp çevirdin mi? Yağlı helva kâğıdından uçurtma yapıp uçurdun mu hiç?      

Söğütten düdük yapıp öttürdün mü? Tahtadan araba yapıp bindin mi? Kamıştan kaval yapıp yanık yanıp öttürdün mü? At arabasının dingilinden inleyen nağmeleri dinledin mi hiç?   

Sen hiç yüzün koyun yatıp içinde sülük ve iribaşlar dolanan pınardan sular içtin mi? Belki hiç ağaca da çıkmadın düşerim diye korkarak. Çay başındaki yaşlı iğde ağacının üzerindeki karga yuvasına erişmek için uğraşırken aşağıdaki akara düştün mü? Düştüğün o sudan çırpınarak kenara çıkıp, elbiselerini kuruturken anadan üryan kaldın mı hiç?

Sen çeyrek yufkayı yavan yedin mi? Sen yufka ekmeğin içine çarşı somununu dürünerek yeme zevkine vardın mı hiç? Ey çocuk! Sen yufka ekmeğin içine kuru soğan doğrayıp, acı pul biber katıp, tuzlayarak yemenin tadına vardın mı?   

Yer sofrasında yemekte yemedin belki. Kuzuların arkasında çobanlık yaparken, ananın çıkınına koyduğu kayısıların ezilerek, bozduğu kumanyayı yedin mi acep?

Boğuşan köy köpeklerinin arasında kalıp, ayağın, bacağın ısırıldı mı hiç? Hırsızlığa gittiğin bostan bekçisine yakalanıp, bir güzel dayak yedin mi?

Ey çocuk, sen deliklerine su döküp fare çıkarmaya çalışırken içerden çıkan yılanı görmenin heyecan ve korkusunu da yaşamadın değil mi?

Sen, söbük söküp, sakız akıttın mı? Çiğdem de çıkarmadın çiğdemlikten. Teke sakalı, madımak, kuzukulağını da bilmezsin elleham!..

Ananın nasırlı elleriyle ördüğü yün çorabı, kazağı da giymedin. Çerçiciyi bilir misin, tanımadın değil mi? Çerçi’den yün, arpa, buğday karşılığı, ağırlığınca tak leblebi, kınalı şeker, yuvarlak ayna, dudağının çatlağına sürecek krem de almadın değil mi.   

Tommiks, Teksas okumadın, Yüzbaşıyı, Çelikbilek’i hiç tanımadın değil mi? Kolsuz kahraman’ı da okumadın he mi? Çaşıt’ı,  Çin’e baskınları da bilemezsin.

Ata hiç binemedin. Eşekten düşmedin ama: Bufalo, Bizon bildin ama bizim Kömüş'ü, Camışı, sıpayı, tayı, malağı, oğlağı, kuzuyu, tosunu, düveyi, horozu, iti tanımadın hiç!..  Sen Kılan böreği, çömlekte kaburgalı kuru fasulye yemedin hiç. Köyün akarsuyunda arkadaşlarınla suya çimmek nedir bilemezsin değil mi?

Pantolonu bayramdan bayrama giydin mi hiç? Pantolonuna ütüyü, sabaha kadar başıyın altına aldığın yastıkla yapmadın değil mi?

Sen çocuk oyunlarını da bilmezsin. Körebe, sütlü kemik, Birdirbir, yastık oyunu, aşık oyunu nedir bilemezsin. Çamurdan oyuncak yapmayı bilmezsin. 

Hayvan da gütmedin. Kuzuların ardında, açık alanda güneş altında, buram buram terleyerek; öğlen uykusunun tadını da bilemezsin değil mi? 

Ey Çocuk! Ve sen, çocukluğunu yaşadın öyle mi?

Yaşadım diyorsan; bu stres, bu huzursuzluk, bu tatminsizlik niye?

Esen kalınız.   

            NOT: Türk ve İslam aleminin Ramazan Bayramı ile Cumasını kutlar, esenlik içinde nice bayramlara erişmemizi Tanrı’dan dilerim.