Farkederek yaşamak!

Bahri YILDIZBAŞ

- Kendi ülkemizin ve memleketimizin tozunu elbette ki dünyanın en gelişmiş ülkesine değiştirmeyiz.

- Ancak; dünden bugüne yaşadığımız gerçek konuları veya hiç kimseye iftira atmadan, kimsenin aleyhinde konuşmadan kişiselleştirilmeyen konuları, gerçek yaşanmışları, öyküleri, övgüleri makale olarak yazanlara, olayların tasvirini yapanlara ateş açmak saygı ile ilgili bir kusurdur. Gerçekler bilinmeli ve yazılmalı.

- Elazığ depremi, tüm depremler, doğal afetler, trafik ve iş kazaları haberlerini duyduğumuz anda, hepimiz tek yürek olup, acılarımızı paylaşarak, imkanlarımız ile mağdurların yanında olmak isterken, birileri en güçlü iletişim kanalı olan sosyal medyadan hemen; din, dil, kültür ve mezhep ile ortalığı karıştırmaya çalışıyor. Ahlak ve vicdan yoksunlarına; Adem ile Havvanın ırkları,İslamiyeti yayan Hz.Muhammed’in mezhebi mi vardı?” diye sormuyoruz bile.

- Afetlerde hayatını kaybeden herkese, özellikle Elazığ (Gakkoş)’lı kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Depremi duyar duymaz, Elazığ’a giden ve Elazığ'da bulunan tüm görevlilerin gösterdiği üstün başarılara minnet duyuyoruz.

- Özellikle; depremden önce yapılması gereken dönüşümleri sağlamayan, yetkililerin uyarılması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca; yıkılan binalardaki inşaat hataları ve ihmalkarlık, geçmişten günümüze ülkemizin bir gerçeğidir ve 1. deprem bölgelerinden başlanarak tedbirlerin artırılması, kentsel dönüşümlere hızlı ve kontrollü bir şekilde geçilmelidir.TV kanallarından izlediğimiz yıkılan bina kolonlarını; yapan, yaptıran, denetlemeyen kontroller ile yapılmasına göz yuman, vicdansız, paragöz, sorumluluk duygusu gelişmemiş kimler var ise teşhir edilerek cezalandırılmaları gerekir. Artık bu ülkede inşaat sektörünün; TMMO’sına kayıtlı, sadece okul bitiren değil, eğitimlere katılmış tecrübeli mühendisler (mimar, inşaat, elektrik, jeoloji) ile gerçekleştirilmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizmek istiyorum.

- Biz toplum olarak, gerçekleri öğrenmeden ve görmeye çalışmadan, her şeyi yaradana havale ederek göçüp gideceğiz.

Ne ilimi öğrenebildik Ali’yi analım, ne hakkı öğrenebildik Ömer’i bilelim, ne Muhammed’i anlayabilmişiz kölelikten kurtulalım, ne Muaviyeyi tanıdık hurafeyi fark edelim, ne Firavunu bildik zulme dur diyelim. Özellikle Atatürk’ü tanıyamadık ki; bilimi, sanatı, sanayiyi, eğitimi, icat etmeyi ve hurafelerin dinimizde yerinin olmadığını fark edelim. Elini duvara vurarak “böyle derseniz, bu bina yıkılmaz” diyen, İslam dinini küçültücü demeçler veren ve videolar çekerek, temiz yürekli insanların duyguları ile oynayanların derhal cezalandırılması ve paylaşımlarının sosyal medyadan kaldırılması gerekir.

- O gün ağlayan, yarın alkışlayan olmamalıyız. “Bizim tuttuğumuz takım İçin ofsayttan verilen tüm goller gerçek, rakibin attığı gollerde kesinlikle ofsayt veya faul vardır.” zihniyeti bizi haktan uzaklaştırır. Aslında ilkokula başladığımız ilk yıldan itibaren, büyük sınıflardaki abiler ile ablaların farkına varmadan bıraktığı kötü miras. Düşük not aldığımızda “öğretmen verdi” yüksek not aldığımızda “ben aldım” algısını yaratmasıdır.

- Son Peygamber’imizin torunları Hasan ile Hüseyin’i çok severiz. Ateş körüklerinden çıkarılan nallar ile sırtlarından nasıl dağlandıklarını, iç organları patlatılarak işkence ile nasıl öldürüldüklerini ve o günkü imamlara namazdan sonra tespih çektirerek isyanları nasıl durdurduklarını ve 13 yüzyıldır İslamiyeti Kuran’dan öğrenmemizi engelleyenleri bilmek bile istemiyoruz.

- Hiç değişmek istemiyoruz. Hayvanlara zulmediyoruz (depremde ve afetlerde onlar bizi kurtarıyor) doğayı katled.iyoruz, oksijen istiyoruz, “göklerde istikbal aramak yerine” göklere çıkan 50. katta oturuyor, saygıdan bahsediyoruz. Sevginin gücünün farkında olmadığımız gibi, konuşulan ve yazılanlara gösterdiğimiz olumsuz tepkilerle, hakaret dilini meşrulaştırıyoruz.

- Bizlere yaşatılan veya kendimize uygun görüp yaşadığımız tüm haksızlıklara “kader” diyor, Allah’a havale ederek kendimizi rahatlatarak, kadercilik oynuyoruz. Gerçekleri konuşanların fikirlerini, görüşlerini, kişiliklerini bilmeden ve gözünün yaşına bakmadan; Vatan haini, din düşmanı diye damgalayarak, linç etmeye çalışıyoruz. Hani biraz okumuş olsak, sadece duyduklarımızla fevri hareketler etmeyecek ve gönülleri kırmayacağız. Anlayıp, dinlemeyi ve saygı duymayı öğrenebilsek, bir çok konu kendiliğinden anlaşılacak, yazılanlar ve konuşulanların ortak değerlerimiz olduğunu fark edeceğiz.