Aradan çok yıllar geçti. Fakat İlhan Kesici’nin (belki de daha siyasete atılmadan) Kocaeli MÜSİAD’daki konferansında, kendine has üslubu ile anlattığı fıkrayı unutmadım. Ne zaman mübalağalı (abartılı) bir övünme duysam aklıma gelen o fıkra şöyleydi:
Amerika’da yaşayan bir Türk bir nehir kenarındaki ormanlık alanda piknik yapmaktadır. Nehir kenarında oynayan 5-10 yaşlarındaki dört çocuk bir anda akan suya kapılarak sürüklenmeye başlar. Herkes çığlıklar içindeyken bizim Türk orada bulduğu kesilmiş bir ağaç gövdesini suya atar, çocuklara yaklaşıp onları ağacın üstüne alarak karaya çıkarır. Çocukları boğulmaktan kurtarır.
Bu olay sonrası ABD’de “kahraman” ilan edilir. Hayatının geri kalanında bu kahramanlık hikayesini anlattığı konferanslardan elde ettiği gelirle, geçim sıkıntısı yaşamadan ömrünü tamamlar.
Vefatından sonra ruhlar aleminde diğer insanlarla beraber hesap verme sırasını beklemektedir. Bu arada büyük kapının arkasındaki hesap verme mahallinde neler olacağını öğrenmeye çalışır.
Görevli meleğe hesap verme yerinde neler sorulduğunu, neler anlatması gerektiğini sorar. Melek O’na “dünyada yaptığın önemli iyiliklerini düşün ve onları anlat” der.
O da çocukları kurtarma hikayesini anlatıp “bu yaptığım iyilik hikayesi işe yarar mı?” diye sorar.
Melek “tamam tamam anlat da fazla abartma. Çünkü içeride Nuh peygamber de var” der.
* * *
ERDOĞAN BU ENFLASYONLA BİLE ÖVÜNDÜ
Partili Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan icraatlarını, sonucu iyi de olsa kötü de olsa, övünçle anlatmayı seven ve bunlara halkı inandırmayı başaran bir politikacıdır.
Erdoğan yüksek enflasyonun halkımızı kasıp kavurduğu ortamda bile övünecek bir şeyler buldu.
“Son 21 yılın enflasyon ortalaması yüzde 15’in altındadır. Bu ortalama rakamın 1970’lerde yüzde 34, 1980’lerde yüzde 44, 1990’larda yüzde 74 seviyelerinde olduğunu unutmayalım. Bugün çok tartışılan enflasyon konusunda en büyük başarı bizim dönemimize aittir” dedi.
Bu övünmeyi yapabilmek için dünyadaki çoğu ülkenin yüksek enflasyon içinde olması gerekirdi. Oysaki dünyada birkaç ülke hariç, yıllık enflasyonu yüzde sıfır ile 10 arasında olan ekonomisi gelişmiş veya az gelişmiş devletler dolu. Hatta savaş halinde iken bile bizdeki enflasyonun dörtte birine bile ulaşmamış devletler var.
RTE biraz fazla abartmış değil mi?
Diyelim ki çok yüksek enflasyon devralıp bunu makul sürede tek haneli rakamlara düşürse, belki övünmeyi abartısız sayabiliriz. Mesela Brezilya’da solcu lider Lula da Silva Ekim 2022’de iktidara geldi. Aldığı rasyonel tedbirlerle (ortodoks yöntemlerle) Nisan ayında yüzde 12 mertebesinde olan yıllık enflasyonu yüzde 3,2’ye düşürdü. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını sağladı, ekonomi çevrelerine güven veren bir programı uygulamaya başladı. Geçen yıl 91 Milyar dolar doğrudan yabancı yatırım alan Brezilya dünyada en çok yatırım alan 5. Ülke oldu.
Bir yanda Brezilya örneği var. Diğer tarafta dünyanın en yüksek enflasyonlu devletlerinden biri olmayı “başarmış” bir başkan.
Bizimki 5-10 milyar dolarlık Arap sermayesini çekmek için, milli onuru incitici U dönüşleri yapmakta olan ve ülkenin değerli varlıklarını haraç mezat satışa çıkarmış bir devlet başkanı.
Karnesi böyle zayıf olan Erdoğan’ın sözde “ekonomik başarısıyla” övünen sözleri için “abarttığını” söylemek herhalde fazla olmaz. Hatta çok naif bir değerlendirme olur.
* * *
DOĞRU MUKAYESE
Erdoğan ülkeyi kendi yönettiği ilk on yıl ile mukayese etmek yerine istikrarsız dönemlerin on yılları ile kıyas yapmaya çalışıyor.
Bu kıyas birçok yönden haksız ve yanlış. Yaptığı yanlışları görüp düzeltmek istiyorsa kendisinin yönettiği ilk on yıl ile Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçildikten sonraki yılları kıyaslamalıdır. Bu kıyaslamayı yaparsa durumun her geçen yıl gittikçe kötüleştiğini ve ülkeyi yönetemez hale geldiğini görecek.
Bir kere başarısız olduğunu söylediği eski on yıllarda uzun süreli iktidarlar mümkün olmamıştı. Buna rağmen devletin kurumları ve özellikle TÜİK (eski adı DİE) çok güvenilir bir kurumdu. Verdiği enflasyon rakamları da herkes tarafından doğru kabul edilirdi. TÜİK’in rakamları diğer kurumların (mesela İTO) yayınladığı enflasyon oranları ile uyumlu olurdu. Gerçek enflasyon rakamları ile geçen on yıllar mukayese edilse Erdoğan mahcup olur sanıyorum.
Eskiden TÜİK’in verdiği enflasyon oranları civarında verilen maaş artışları ile alım gücü korunabilirdi.
Erdoğan "Tek adam" gücüne ulaştıktan sonra, devlet kurumlarına ve bilhassa TÜİK’e güven kalmadı. Hiç kimse TÜİK’in enflasyon rakamlarına inanmıyor. TÜİK’in enflasyon rakamları ile İTO ve ENAG’ın rakamları arasında uçurum var. Aslında TÜİK enflasyonunun üzerinde zam verildiğinde dahi ücretlilerin alım gücünün düştüğünü biliyorlar. Bu yüzden ilave olarak “seyyanen” zam yaptılar. Yine de alım gücü düşmeye devam ediyor.
AKP iktidarı devraldığında Kemal Derviş reformlarıyla ekonomi rasyonel bir zemine oturtulmuştu. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanmış, güçlü bir bankacılık alt yapısı oluşturulmuş ve AB hedefiyle uyumlu hukuk düzenlemeleri yapılmıştı. Bunların sayesinde yabancı sermayenin yatırım için tercih ettiği ülkelerden biri olmuştu.
Şimdi ekonomistler Kemal Derviş’in “Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” gibi bir programa ihtiyaç olduğu kanaatinde. Ekonomiden sorumlu Bakan Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın da böyle bir program uygulamak istediği anlaşılıyor.
CB sistemine geçtikten sonra, 3 Sayılı CB Kararnamesi ile Cumhurbaşkanına ‘sınırsız’ atama yetkisi verilerek Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sona erdirilmişti. Şimdi enflasyonla etkili bir mücadele için yeniden Merkez Bankası’na bağımsızlık verilmesi gerekiyor.
Mehmet Şimşek’in “yapısal reformlar” için elinin serbest olması lazım.
Ama bunlar için Erdoğan’ın mevcut yetkilerinden vaz geçmesi gerekiyor ki, bunu yapacağına inanan pek yok.