3-Devam
Mehmet Dereli ÇANDEF başkan vekili… Benim bu etkinliğe katılmamı sağlayan kişi. Beni Vali yardımcımız Ömer Bedrettin Sağsöz’le tanıştıran da o… Ömer bey bir yakınını yitirdiği için gelemedi. Üzüldüm. Mehmet bey beni yalnız bırakmadı. Bir akşam Savaş, eşi Emire, oğlu Utku, Narinç Kaşkalı ve beni yemeğe götürdü. Beyoğlu’nda gezdik. Gözlerim muhteşem sanat işçiliği olan tarihi binalarda…
Çalışma hayatımda da pek çok kez geldim İstanbul’a. Hatta bir keresinde bankanın düzenlediği kursta Beyoğlu’nda bir otelde tam bir buçuk ay kalmıştık. Çeşitli illerden gelen tam 45 arkadaştık. Aynı otelde kalıyor, kurslardan kalan boş vakitlerimizde buralarda geziyorduk. İstanbul’un altını üstüne getirmiştik.
O zamanlar elbet başta gençlik var, gözüm hep vitrinlerde idi. Hatta hiç unutmuyorum Afyon’dan Arif diye bir arkadaşımız vardı “Hülya kaybolursa korkmayın. Nerede kırmızılı bir vitrin varsa kesin oradadır, hemen buluruz .” diye şakalaşmıştı. Şimdi sanata daha yakın olduğumdan kırmızılı vitrinlere değil muhteşem binalara bakıyorum. Çünkü onların değerinin bilincindeyim. Ondan gözlerim hep tepelerde gezdim. Vitrinler ne renk görmedim. İşte o yüzden İstanbul’da veya başka bir yerde gözbebeğimiz gibi korunması gereken bir tarihi bina yanarsa ya da bakımsızlıktan yıkılırsa benim içim yanar… Çankırı’mızda da pek çok güzel evler, hamamlar vardı…
Rahmetli babamın teyzesi Zela nenemin evi ve halamın evinin olduğu sokak (sanırım Buğday pazarı mahallesi incili çeşme sokaktı) ne güzel, ne sıcak bir sokaktı. Orası işte koruma altına alınsa, turizme açılsa… yaşayan müze haline getirilip gelenlere Çankırı kültürü tanıtılsa… oooof…of…
Neyse biraz gezindikten sonra girdik Çiçek pasajına… yer gök insan dolu… Bir kalabalık, bir uğultu… insanlar mutlu oturmuşlar bir şeyler yiyip içiyor, sohbet edip gülümsüyorlar. Biz bahçeli daha sakin bir yer seçtik. Keyifli bir sohbete koyulduk… Savaş asker emeklisi olduğundan pek çok yer gezmiş, görmüş. Bir tek Çankırı’yı görmemiş. Mehmet bey Kurşunludaki kaplıcalara davet etti. Gelin sizi gezdirelim dedi. Çankırı ve yaren kültürü hakkında pek çok şey anlattı.
Güzel yurdumun doğu Anadolu hariç pek çok yerini gezdim, gördüm. Şimdilerde bir tatil gezisi düşünsek Tur listesinde artık görmediğimiz yer kalmamış deyip caydığımız bile oluyor. Öyle sanıyorum ki pek çok kişi benim gibi “Değişik bir yer yok! Buraları hep gördüm.” diyordur. İşte bu aşamada ben pek üzülüyorum. İzmir’de arkadaşlarımla “Nerelisin?” konusu olduğunda “Çankırılıyım.” Cevabıma “Ora nere?” der gibi bakıp sonra da “Haaa Ankara’nın kazası değil mi?” diye soruyorlar ya! İşte o zaman kahroluyorum. Oysa Çankırı’mız hâlâ Anadolu kültürünü bozulmadan yansıtan, gezilesi-görülesi bir yer. Osmanlı mimarisi o güzel evleri, Tuz mağarası, Ilgaz’ı, Eldivan’ı, Bayramören’i, Kurşunlu’su…
Siz elinizdeki pırlantanın değerini bilmezseniz ve vitrin yerine tezgâh altında tutarsanız yazık olur… kimse görmez, bilmez, almaz, sormaz…
Mehmet Dereli bana ve Savaş’a birer tuz lambası hediye getirdi. Tuz lambaları televizyon veya başka elektronik aletlerin yaydığı zararlı radyasyonları nötralize ediyormuş. Hatta atom çöpü radyasyon artıkları bile artık tuz depolarında saklanıyormuş… Çankırı kristal tuzu astımdan tutun da cilt bakımına kadar pek çok şeye iyi geliyormuş. Faydalı mineral açısından zengin ve asit-baz dengesinin oluşumunu dengeliyor, sinirleri ve kasları çalıştırıyormuş. Göl ve deniz tuzları içerisinde görülebilen kimyasal atıklar kaya tuzunda bulunmamakta imiş. Tuz mağaraları ise astım, polen alerjisi, üst solunum yolları rahatsızlıkları, kalp-damar ve obezite gibi pek çok rahatsızlıkların tedavisinde olumlu sonu veriyormuş.
Çankırı valiliğinden de bol bol Çankırı kaya tuzu aldım. Tuzumuz bile başlı başına bir değer. Bana sorarsanız her derde deva diye son günlerde yüksek fiyatla pazarlanan Himalaya tuzu ile Çankırı kaya tuzu eşdeğer. Belki de daha iyi, daha sağlıklı…
Neyse artısıyla eksisiyle çok güzel geçti bana göre Feshane. Dilerim uzun yıllar hep daha iyiye, daha güzele doğru gidilerek tekrarlanır. Beni ve arkadaşlarımı konuk ettikleri için; hemşehrilerimle buluşma, tanışma imkanı sağladıkları için; Çankırı Valiliğine, Ömer Bedrettin Sağsöz’e, Demet Bostancı, Nusret Acer ve Kezban Gür ‘e, ÇANDEF’e, Vahap Yartaş’a, Mehmet Dereli’ye, Cenk Ünlü’ye emeği geçen, beni yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ediyorum…
Ne umuyorum, biliyor musunuz? İnşallah rahmetli annemle babamın ruhu beni yukarılardan bir yerden izlemişlerdir. .. Kızları Çankırı tanıtım günlerinde yer aldı ve Çankırı için bir şeyler yapmaya çalışıyor diye mutlu olmuşlardır...
Bitti…
Hülya Sezgin/ Kültür sanat yönetmeni
www.haberhurriyeti.com
ORTAKSES'İ FACEBOOK'TA BEĞENİN *
ORTAKSES'İ TWITTER'DAN İZLEYİN *