Furkan...

Bahri YILDIZBAŞ

“Yaz tatilini, nerede geçirdin? 
“Baban ne iş yapıyor?” 
“Çocuğunuz zeki, fakat çalışmıyor!” 
"Beslenme çantanızda, .......’lar olacak!"
"Okuma bayramı yapacağız ve erken okuyanlara kırmızı kurdela takacağız."

"….. ……., sınıfın yıldızı ve herkese örnek olacak çocuk.” gibi akılları zorlayıp, ruh sağlığını bozan sözler; eğitim psikolojisi, pedagojik yaklaşımlar, öğretim yöntemleri ve 1739 sayılı kanuna aykırıdır. Öğretmenler ve eğitim yöneticileri bu tür olumsuz davranışlardan uzaklaşmadıklarında, suç işlemiş oluyorlar. 

MEB, il, ilçe ve okullarda, 1739 sayılı kanuna ve yönetmeliklere göre komisyonlar vardır. Ayrıca; iktidarlar, ana muhalefet partileri, muhalefetler veya tüm siyasi partiler ile sendikaların; eğitim politikaları başkanlığı veya eğitim bölümleri olmasına rağmen, sadece vardır. Ne acıdır Kİ, kendi arızalı sistemlerimiz, eğitim ve öğretmen yetiştirme politikalarımızın eksikliğinden, her yıl on binlerce çocuğumuz ve gencimiz; cezalar, notlar ve devamsızlıklarından dolayı okullardan uzaklaştırılarak, okul fobisi ile sanayilerde, açık öğretim okullarında ve de sokaklarda. 

Unutulan bir gerçek var. “En kötü okul ortamı ve öğretmenlerin, nedenini bilmeden ve niye uyuyor demeden,  ‘beni dinlemiyor, başını kaloriferin üzerine bırakıp uyuyor’ diyerek şikayet ettiği ve ceza aldırdığı çocuğun başını koyduğu o petekler, sokaklardan, yüzbinlerce kat güvenlidir.” 

Sınıf ortamlarında; eşitlik, sabır ve nezaket davranışlardan uzaklaştığımızda, algısı güçlü çocukların motor gelişim süreçlerini engellemiş oluruz. Alıcılarını kapatıp, öğrenmeyi red eden çocuklar, öz güvensizlik ve a sosyal kişilik kazanırlar. Yukarıda belirttiğim gibi, homojen sınıf ortamı oluşturamayan öğretmenlerimiz, ileriki sınıflara giden öğrencilerinin, kendilerini ve diğer öğretmenleri dinlemediklerini fark ettiklerinde, “saygısız, sorumsuz, tembel” ve “sıkıntılı öğrenci” oldukları dillendirilerek, potansiyel suçlu organizasyonu yaratırlar. Sınıfın yıldızı yerine, öğrenemeyen bireyler ile öğrenemeyen organizasyonunun sebeplerini kurullarda tartışmalı ve çözüm üretmeliyiz. O zaman küsen ve okuldan atılan çocuklar yerine, bilim üreten çocukları çoğaltabiliriz. 

Sorumsuz yönetici ve komisyonların, çocuklardan ve gençlerden taraf olmayıp, güçten taraf olmaları ciddi sorun. 

Daha beteri ise; dinlemeden, savunması alınmadan, sorgulamadan ve hiç rehberlik yapılmadan, tehditle ve yargısız okuldan kovulan çocuklar. 

Dinlemiyor gibi görünen, öğrenme ortamlarında sürekli gezen, bir taraftan tahtaya yazılanları defterine geçirmeye çalışırken, diğer taraftan başka bir işle uğraşan çoğu öğrenciye anlattığımız konudan soru sorduğumuzda, tak diye doğru cevap alırız. Aynı anda bir kaç iş ve işlemi yapabilen, öğretmen ve aileden ileride bir zeka sahibi çocuk. Tam tersini de düşünebiliriz. Hani kırmızı kurdele taktığımız, “sınıfın yıldızı, çalışkan, tembel, baban ne iş yapıyor?” kötü örneklerimiz vardı ya? Evet, işte o çocuklara söylediklerimizi, diğer çocukların çoğu unutmamış. Okuldan soğuyarak, ruhsal nefret taşıdıkları İçin, “saygısız ve dinlemiyor” dediklerimizin, ince (yazı) ve kalın (oturma) kasları İLE motor (uzun süre dinleme) gelişimlerini engellediğimizden; okulu, sınıf ortamını, öğrenmeyi ve öğretmeni RED ettiklerine şahit oluruz.

Furkan da, o binlerce bazı öğrencilerden biriydi. Furkan’ın en büyük şansı; öğretmeni, müdür amcası ile anne-babası iken, en büyük şanssızlığı da; bazı öğretmenler, rehber öğretmen, müdürcük yardımcıkları ile okulun müdürcüğü. 

Öylesine zeki ve çalışkan ki... Katlarıyla da enerji dolu, sevimli, adaletli ve haksızlığı kabul etmeyen bir çocuk. Yaramaz olmasına rağmen, kesinlikle şımarık ve terbiyesiz değil. Bir çok öğrenci, öğretmen ve velinin günü birlik değil; ders birlik şikayet ettiği, tek çarenin müdür amcasının, Furkan’a dayı ve veli olması. Furkan’ı hayata hazırlama süreçlerinin yorucu ve başarılı yolculuğunda, ilerleyen zamanlarda Furkan’ın sadece zeki değil, aynı zamanda dahi olduğunun keşfedilmesi. 

Furkan, ülkemizde yetişecek beyin ve lider takımından biri olacak düzeye geldiğinde, mahalle iç turizmini canlandırmak için, sekizinci caddeden yedinci caddeye sürgünlü terfi ettirildim. Zeynep öğretmenim ve ailesiyle birlikte, uzakta da olsam, bazı öğretmen arkadaşlarla Furkan’ın ufak tefek hatalarını uyararak ve konuşarak yoluna koyuyoruz. 

Bir sabah, telefonumda, "Müdür amca, arkadaşlar kavga ederken ayırayım dedim ve birisinin kafası tören demirine çarpınca kanadı. Ne kadar anlatsam da, benden bildiler ve ailemi çağırarak, 'okuldan alın, yoksa disipline vereceğiz' dediler. Okuldan, öğretmenlerden ve derslerden soğudum. Çok sevdiğim arkadaşlarımdan ve okulumdan ayrılarak, Çiğiltepe Ortaokuluna kaydımı yaptılar. Sizin ve Zeynep öğretmenimin iyiliklerini hiç bir zaman unutmayacağım. Sizi çok seviyorum, teşekkür ediyorum ve ellerinizden öpüyorum.”

Derken, ortaokul bitti. Matematik ve Fen Bilimleri derslerinde, konu anlatılmaya başlayınca problemi çözen, İstanbul Erkek Lisesi ve Ankara Fen Lisesi hayalleri olan Furkan, toparlanmakta zorlandı ve Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. "Spor yapacağım, okumak istemiyorum." diyerek, YKS’na  girmedi. İlerleyen zamanlarda kendisine geldi ve çalışmaya başlayarak, bu yıl YKS’na girdi. Geçenlerde beni aramış, konuşamayınca yazmış. 

- “Hocam, ben Furkan. Sizi rahatsız ediyorum, teşekkür etmek için aramıştım.” 

“Merhaba yakışıklı ve vefalı Furkan. Nasılsın?” 

- “Müdür amca, bende emekleriniz çoktur. Hakkınızı helal edin, sınav sonuçları açıklandı. ODTÜ İnşaat Mühendisliğine yerleştim, teşekkür ediyorum.” 

”Sadece sevinmedim, çok duygulandım ve bana 'yeğenini koruyor', 'öğrencileri şımartıyor', 'odasına giden öğrencilere şeker veriyor, çay ikram ediyor', 'ödev ve kötü not vermemizi engelliyor' diyenlere, verdiğin ve verdiğiniz cevaplardan dolayı, ben teşekkür ediyorum, yürekli ve çalışkan öğrencilerim...” 

Kırk yıl; hiç bir öğrenciyi sınıfta bırakmadım, devamsızlık dahil bıraktırmadım, disiplin cezası vermedim ve verdirtmedim. Ne kadar yaramaz, çalışkan, sessiz, pısırık, yalnız, kimsesiz, yetim, öksüz ve mağdur öğrencim olduysa, hepsine; dayı, amca, baba ve veli oldum.

Furkan ile hafta içi Emek’te buluştuk. Eskimeyen okulumuz ile Bahçelievler Ankaray durağının arasındaki Yunus Emre Parkında. Çimlere uzanarak sohbet ederken, iki öğretmen arkadaş da parka oturmaya geldiler. Birlikte oturduk, getirdikleri nefis aşureyi içip, termos çayı ile Furkan’ın pastalarını yedik. Afiyet olsun. 

Tüm öğrencilere, öğretmenlere ve Furkanlar'a; sağlıklı ve başarılı, eğitim-öğretim yılları diliyorum.