Her şeyin bir tuhafını yaşamaktayız.
1974 ‘de Kıbrıs görüşmeleri yapılırken, o günün başbakanı ne Ecevit nede Dışişleri bakanı Güneş, asla ve asla “geliyoruz, geleceğiz, bir gece ansızın “demedikleri gibi, “Kıbrıs Barış Harekatını” başlatma emri bile şifreliydi: “Ayşe tatile çıksın”
Ve Ayşe tatile çıkmıştı. Kıbrıs semalarına dalan Türk jetleri, barış olup “Beşparmak Dağlarına, Lefkoşe’”ye” saldırmıştı. Netice çok az bir kayıpla Kıbrıs Türkleri devlet kurmuştu.
Lefkoşe’de gardiyanlık yapan ve Çanakkale sokakla Anafartalar sokağın köşesinde oturan rahmetli Ömer Zeki: “Nazım Bey tam kahvaltı edecek idik, güneş yeni doğmak üzereydi. Aniden Türk jetleri Lefkoşe semalarını kapladı. Panikleyen Rumlar, ocakta çaydanlıklarını bilem bırakarak evlerini terk etmişler idi.” diye anlatmıştı.
Savaşta baskın, gayet gizli ve aniden yapılır ki, netice alınsın.
Fatih Sultan Mehmet emir verir, “Orduyu hazır edesünüz sefer var.” Ordu hazırlanır, fakat merak zirve yapar. Vezir dayanamaz sorar, “Hünkarım sefer nereye?” Bu sözü duyan Fatih küplere biner ve “Bire gafil! Seferin nereye olduğunu şu sakalımdan bir kıl bilse idi vallah billah onu yolar idim.”
Bilmem anlatabildik mi?
Günümüze gelince, Fırat’ın doğusuna haklı ve milli güvenliğimizi ilgilendiren nedenlerle müdahale edeceğiz. (Buralara neden ve hangi yanlış politikalarla geldiğimizi anlatmaya gerek yok.)
Sn. Erdoğan başta olmak üzere kimi AKP kurmayları akşam sabah tv’lerde: “ Geldik, geliyoruz, o hendeklere onları gömeceğiz” diye adeta haber göndererek, dünyanın da, teröristlerinde dikkatini üzerimize çekmekteyiz.
Sonuca bakınca:
Geldik, geliyoruz derken; yeni siperler kazıldı mı? Kazıldı. Geldik, geliyoruz derken; yeni ittifaklar yapıldı mı? Yapıldı. Geldik,geliyoruz derken ABD ayak sürümekte mi? Sürümekte. Geldik, geliyoruz derken YPG ve PYD meşru hükümet Esad’la anlaşıp iş birliği yaptı mı? Yaptı. Geldik, geliyoruz derken; Esad’ın meşru güçleri Menbiç’e girdi mi? Girdi.
“Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok” derken toprağın sahibi Esad’la neden iş birliği yapmaktan özellikle kaçmaktayız? “Biz o topraklarda huzur ve dirliği sağlayacağız” derken çok haklıyız da, toprakları kime bırakacağız?
Böylesine çapraşık ve anlamsız bir politikaya, bizden başka inanan bir Allah’ın kulu var mıdır acaba?
Hiçbir ön hazırlık yapmadan: sırf iç siyasete yönelik, “Geldik-geliyoruz” çıkışlarımızla; diplomasimizi zora sokmadık mı? Soktuk.
“Bir gece ansızın” diyerek, ordumuzun ve Hava Kuvvetlerimizin işini zorlaştırmadık mı?
Oradaki terör unsurları ile onlara destek veren dış güçlerde aptal değildir sanırım değil mi?
Ve Esad, hiçbir şey demeden, Menbiç’e giriverdi.
Emevi Camii’inde namaz kılmak da bir başka bahara mı kaldı? Böyle bir diplomasiyi tarih nasıl yazacak merak ediyorum.
Bir Atasözümüz: “Aynası iştir kişinin lafına bakılmaz.”
Esen kalınız.