KLİMİK’in 16’ncı Kongresi, Antalya Kervansaray Otel’de başladı. KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy, KLİMİK Kongre Başkanı Prof. Dr. Halis Akalın, Dernek ve Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. Önder Ergönül ile KLİMİK HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Uzman Dr. Muzaffer Fincancı, 13- 17 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek kongre hakkında basın toplantısı düzenledi.
KKKA, AIDS VE Domuz gribi KONUŞULACAK
Kongrede, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı, tüberküloz, domuz gribi, İnfluenza (grip) gibi önemli enfeksiyon sorunlarına çözüm üretmek için çalışmalar yapacaklarını söyleyen Kongre Başkanı Prof. Dr. Halis Akalın, bunların yanında Türkiye’de giderek önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen HIV/AIDS konusunu ele alacaklarını aktardı.
'İLAÇ ALMA EĞİLİMİYLE DOKTORA GİDİYORUZ'
Son dönemde antibiyotik kullanımı konusunda yaşanan tartışmalara değinen Prof. Dr. Halis Akalın, antibiyotiklerin mutlaka reçeteyle satılan ilaçlar arasına girmesi gerektiğini söyledi. Özellikle etkeni virüs olan grip hastalığında antibiyotiklere gerek yokken antibiyotik kullanıldığını dile getiren Prof. Dr. Akalın, "Genellikle toplum olarak ’bir ilaç alma eğilimiyle’ doktora gidiyoruz. İlaç yazmayan hekimi kabullenemiyoruz. Bu da doktoru ilaç yazma konusunda yönlendiriyor" dedi.
'YENİ BİR SALGIN BEKLEMİYORUZ'
KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy ise özellikle 2009 yılından sonra Türkiye de dahil dünyanın birçok ülkesinde görünen domuz gribindeki son durumu anlattı. Domuz gribine neden olan H1N1 virüsünün aslında kaybolmadığını, bu hastalıkla karşılaşan ve aşı olanların bağışık olduğunu ancak hastalıkla hiç karşılaşmamış kişilerin duyarlılıklarını korumaya devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Eraksoy, son dönemde yeni bir salgın beklenmediğini belirtti.
7 BİN KİŞİ KKKA’YA YAKALANDI
Dernek ve Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. Önder Ergönül de domuz gribinden çok daha önce ortaya çıkan ve yıllar boyunca çok sayıda kişinin ölümüne neden olan KKKA Hastalığı hakkında konuştu. Türkiye’de KKKA hastalığına yakalananların sayısının yaklaşık 7 bin olduğunu ve aralarında sağlık çalışanları da olmak üzere 400’e yakın hastanın hayatını kaybettiğini dile getiren Prof. Dr. Ergönül, Türkiye’deki sayının dünyada görülen vakalar arasında en önemlisi olduğuna dikkati çekti.
BİLİNÇLENME ÇOK ÖNEMLİ
KKKA hastalığının özellikle mart- nisan aylarında ortaya çıkıp eylül- ekim aylarına kadar sürdüğünü ve günümüzde hala mutlak bir çözümünün bulunamadığını vurgulayan Prof. Dr. Ergönül, Türkiye’deki Tokat, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Sivas başta olmak tüm illerde KKKA vakasının tespit edildiğini söyledi. KKKA hastalığına yakalanmama konusunda özellikle vatandaşların bilinçlenmesinin önemli olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ergönül, kene olabilecek ortamlarda uzun kollu giyinilmesi ve vücudun açık taraflarının mümkün olduğu kadar kapatılması gerektiğini ifade etti.
KENE BİR AN ÖNCE VÜCUTTAN ÇIKARILMALI
KKKA hastalığına neden olan kenenin vücuttan çıkarılması noktasına da açıklık getiren Prof. Dr. Ergönül, vücuda yapışan kenenin bir an önce çıkarılması gerektiğini anlattı. Kene vücuttan çıkarılırken, kenenin vücut kısmını sıkmadan, mümkünse bir pens ya da eldiven yardımıyla deriye en yakın yerden çıkarmak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ergönül, kenenin 12 saatten önce vücuttan çıkarılmasının önemine vurgu yaptı.
AIDS’LI VAKA SAYISI ARTIYOR
Türkiye’de ve dünyadaki HIV/AIDS vakalarını anlatan KLİMİK Derneği HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Uzman Dr. Muzaffer Fincancı da Türkiye’de 2012 yılının haziran ayı verilerine göre 5 bin 740 vakanın tespit edildiğini ifade etti. Dünyada 34 milyon insanın HIV/AIDS virüsüyle yaşadığı düşünüldüğünde Türkiye’deki sayının az olarak algılanmaması gerektiğini belirten Uzman Dr. Fincancı, son yıllarda vaka sayısının giderek arttığına dikkati çekti.
90’LARDA 100’DÜ, ŞİMDİ 700
Türkiye’de 90’lı yıllarda yılda 100, 2000’li yıllarda yılda 200 vaka varken, 2010 yılından itibaren vaka sayısının yılda 600- 700’e yükseldiğini kaydeden Uzman Dr. Fincancı, "Sağlık Bakanlığı’nın bildirimine göre 2012 yılının ilk 6 ayında sadece 700 vaka var. Bu rakam, yıllık sayının 1200’ü geçeceğini gösteriyor. Yeni vakaların ortaya çıkışında geometrik bir artış söz konusu" dedi.
YAŞ ORTALAMASI 20’YE KADAR DÜŞTÜ
Türkiye’de vaka artışının yanında tanı ve tedavi yöntemlerinin de geliştiğine değinen Uzman Dr. Fincancı, şöyle konuştu:
"Tanı- tedavi yöntemlerinde fazla bir değişiklik olmadı. Ama sayı artıyor. Bunun artmasında benim dikkatimi çeken, yaş ortalaması bundan önceki yıllarda 30- 50 aralığındaydı. Ama 2010- 2012 yıllarında 20 yaş civarında ciddi sayıda HIV enfeksiyonlu insan bulundu. Bu insanlar geldikleri zaman şaşırıyorlar HIV/AIDS olduklarına ve işin kötü tarafı bir kısmı bunu neredeyse ilk defa duymuş gibi. Bu insanlar Türkiye’de AIDS’in ciddi bir sorun olduğunun farkında değiller ve bulaşma yönlerinden biri olan korunmasız cinsel ilişkiye takır takır devam ettiklerini görüyorsunuz. Bu konuda bilinçsiz olduklarını farkına vardık. Özellikle bu farkındalığın genç kesimde olmadığını görüyoruz."
BİZE GELEN KÖYLÜ KADINLAR VAR
HIV/AIDS virüsü taşıyan yabancı uyrukluların sayısında da son dönemde ciddi azalma görüldüğünü aktaran Uzman Dr. Fincancı, "Çok sayıda evinde oturan, kendi eşinden başka hiç kimseyle cinsel ilişki kurmamış köylü bir kadının bize geldiğini görüyoruz. Çünkü eşi başka bir yerlerde bir şeyler yaparak gelmiş. Çoğu yerli vaka. Bunu sadece dışarıdan gelen seks işçilerine bağlamak çok da doğru değil" dedi.
KORUNMAK ŞART
HIV/AIDS hastalığına yakalanmamak için en önemli tedbirin ’korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmak’ olduğunu vurgulayan Uzman Dr. Fincancı, Korunmayı tavsiye ediyoruz. Kondom yüzde 95 koruyor. Kondomla bu iş çözülebilir ama bir kadın kocasına ’kondom kullan’ ne kadar diyebilir bu da ayrı bir sorun" ifadelerini kullandı.