Göçmenlere dair son uyarı

Murat YAZAN

Toplumu toplum yapan temel öğelerin başında "ortak hedef ve anlayışa sahip olmak" vardır. Bu yoksa orası "toplum" değil, "yığın"dır.

Türkiye uzun zamandır göç almamıştı. Son toplu göç Bulgar mezaliminden kaçan Bulgaristan Türkleri'ydi. Trenlerden indikleri zaman toprağı öpecek kadar vatan aidiyetleri vardı. Onlara göçmen konutları inşa edildi. Hemen yerleştiler, çalışma hayatına katıldılar ve çalışkanlıklarıyla da dikkat çektiler. Gerek ülkenin, gerekse ailelerinin ekonomilerine katkı verdiler.

Türkiye son yıllarda yaşadığı Suriye, İran, Pakistan ve Afgan göçlerini tarihi boyunca yaşamadı.

Türkiye, defalarca yazdığım gibi büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bu konuda bir dernekte de lideri olduğum bir çalışma yapmıştık. Konuya çok hâkimim.

Düzenli göç, zamanında Almanya’nın davetiyle ülkemizden giden gurbetçilerin durumudur. Sağlık taramasından geçirildiler, kaç kişi olacakları belliydi, vasıflı ve vasıfsız kimlerin gideceğini Alman ve Türk hükümetleri isim isim biliyorlardı.

Bizim sınırlarımızdan ceylan gibi atlaya zıplaya insanlar giriyor. Kamyonlar bazı şehirlerde duruyor, kasadan altı patlamış leblebi kese kâğıdından dağılır gibi insanlar inip sokak aralarında kayboluyorlar. İlgili bakanlık sayılar veriyor ama hiç inanmıyorum. Kimse de inanmıyor. Gelenler de genelde serseri takımı.  

Konunun çok boyutu var.

İktidar göz yummasa, sınırdan serçe bile giremez. Ancak “iktidarda kalmak için her şey mubah” görüşüne sahip oldukları için toplumsal düzeni umursamıyorlar. Hatta gelenlere "ensar" falan dediler. O "ensar"lardan biri Şanlıurfa’da bir çocuğu istismar ettiği için ilçe ayağa kalktı, neredeyse karakolu basıp o şerefsizi linç edeceklerdi.

O "ensar"ların bazıları metrolarda, otobüslerde kızlarımızın, kadınlarımızın fotoğraflarını çekmeye çalışıyorlar. Geçenlerde bir kızımız o itlerden birine güzel bir dayak attı. O "ensar"ların bir kısmında mahremiyet duygusu olmadığı için uluorta sağa sola işemeye, pislemeye başladılar. Çocuklarını metro durağının ortasında çişe tutuyorlar. Bizim ahlak anlayışımızla, örf ve adetlerimizle asla bağdaşmayacak davranışlar sergiliyorlar. Hepsi böyle değil ama çoğunluğunun durumu bu.

Kimseyi hedef göstermek gibi bir niyetim yok. Bir sosyolog olarak tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyorum.

Çeşitli ilçelerde çeteleştiklerini duyuyorum. Bacak kadar çocukların harçlıklarını almak için tepelerine çöküyorlar. Birileri "örnek ver" derse önlerine emniyet tutanaklarını koyarım!

İktidara seslenmek istiyorum.

Sizler ümmetçi olduğunuz için milliyeti, milliyetçiliği bilmezsiniz. Şimdilik MHP ile kol kola olduğunuz için hafiften milliyetçiymiş gibi yapıyorsunuz.

Milliyetçilik şuuru bu millet için çok değerli, hatta kutsaldır. Bu millet evlatları istismar edilince, ortak ahlak anlayışına aykırı işler yapılınca sokağa da dökülür, fazlasını da yapar. Siz yeni türeyen “ensar”ları oy deposu ve Avrupa’yı tehdit malzemesi olarak gördüğünüz için kapıyı pencereyi açtınız. Bunun toplumsal bedeli ağır olur. Yarın parti kurarlar, barajı geçerler. Yarın Hatay, Kilis vs. de Belediye Başkanı olurlar.

Ortalıkta ellerinde palalarla, silahlarla topluca gezen sığınmacılar var. Bu millet sabırlıdır ama o sabır taşarsa olacakları kimse kestiremez. Toplumda tansiyon yükseliyor. Asla istemediğimiz toplumsal şiddete ramak kaldı.

Çok beğendiğim ve gerçekliği olan bir cümleyle yazımı bitirmek istiyorum.

"Bir gün bütün Türkler delirecektir. O gün Tanrı Türk’ü değil, sizi korusun"

Uyarı görevimi yerine getirdim...