Makedonya’nın bağımsızlığı İçin, hep birlikte mücadele etmişler ve ediyorlar. Makedonya’da, farklı ırklar ve dinlerden insanların yaşadığı şehirler ile bölgeler vardır. Gostivar ili, Kalkandelen ile Manastır arasında, Vardar Nehri’nin doğduğu çağlayanın ve kocaman dağların eteklerinde, bağımsızlık İçin; Türkler, Makedonlar ve Arnavutlar, Sırplar'a ve siyonist güçlere karşı, birlikte savaşarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Kültürleri ve değerleri ortak olmuş. Düşünün, Türk müdür tüm törenlerde üç dilde konuşma yapıyor ve tüm kültürler görev alıyor.
Bölgenin köylerinde yaşayanların çoğunluğunu Türkler oluşturmakla birlikte, bölge okullarının tümünde üç dilde eğitim yapılmakta ve sınıflar dillere göre ayrılmaktadır. Herhangi bir sorun olmamakla birlikte, hangi dilde öğrenci sayısı fazla ise, belediye komisyonu o dilden bir müdür ve diğer iki dilden birer müdür yardımcısı atamaktadır. Buraya kadar ve şimdiye kadar her şey demokratik kurallarla devam edip gidiyordu.
Birdenbire, Gostivar Belediyesi ve Lisesi’nde uygulamada haksızlık başlamış.
Şöyle ki; Lisede her yıl, öğrenci sayısına göre Türk öğrencilerinin şube sayısı 3*4=12 olması gerekirken, bu yıldan başlayarak 2*4=8 olarak uygulanmaya çalışılmaktadır. Eğitim ve istihdam haklarının gaspının öylesine planlı ve organize çalışması Kİ. Tüm ülkeyi ve sonrasında Balkanlar’daki Türk’ler ile diğer azınlıkları olumsuz etkileyecek bir plan.
Şubelerdeki Makedon öğrenciler 8, Arnavut öğrenciler 14.6 ve Türk öğrencilerin sayısı: 27 olmasına rağmen, Türk öğrencilerinin şube sayıları azaltılıyor. Buradaki birinci amaç, okullardaki Türk öğretmen sayısını azaltarak, gençleri ötekileştirmek, yalnız bırakmak ve diğer dil öğretmenlerinden ders alarak, dillerini unutmalarını sağlamak. İkincisine şahit olmuştum. Asimile etmek ve seçimlerde parlementodaki Türk vekil sayısı ile beldelerdeki belediye başkan ve encümen sayılarını azaltmak.
Makedonya’daki öğretmen, öğrenci, belediye, parlemento ve hakla 2007 yılında başladığımız “KÜLTÜR ve DİLLER” projemiz öylesine güzel giderken, orada yaşayan her dilden ve dinden insanlar, kardeş gibi yaşayıp anlaşırken, dostluklar oluşurken, birileri dediklerimiz bunlardan rahatsız oldu galiba. Oldular… Çünkü, 2007 yılında Skopji (Üsküp) havalimanından şehire doğru giderken, gördüğümüz kocaman güzel bir bir dağ vardı. 2009 yılında gittiğimizde, o dağın tüm eteklerine, çelikten öylesine büyük bir haç dikilmişti ki… Hemen yanı başına ABD ve CIA binası, her şehirde ve köyde ajanlar gezerken, sahte tarikatlar ve işbirlikçilerin maaşlarla çalıştığını görmüş ve şahit olmuştuk.
O güzelim tarih, doğa ve İskender’in ülkesi Makedonya’nın adı önce “Kuzey Makedonya” yapıldı, bundan sonra olacakları yazmaya sayfalar yetmez.
Bizim yörede, seyyar arabasıyla sebze satan bir adam, Celal diye birinin dükkanın önündeki yola arabasını çekip sebze satarken, trafik polisi “Sebze arabası orada sebze satamazsın, derhal yolu boşalt. Yoksa ceza yazarım.” diye bir anons yapıyor. Satıcı “Burası, Celonun dükkanının önü. Celo bir şey demiyor, sana noluyor.” diye cevap veriyor. Oradaki halklar bu kadar samimi yaşarken, dostluklarına can kurban iken,çoğu birbiri ile kader arkadaşı ve akraba olmuş iken; “Sizlere noluyor ulen, avcıya av taşıyan siyonist işbirlikçileri.”
Demokratik haklar, demokratik ortamlarda ve bu günkü dünyada, sosyal medyada oluşturulacak kamuoyu ile elde edilebilmektedir.
Din, dil, ırk, mezhep, çoğunluk ve azınlık DEĞİL; insan gibi, insanca… Dini, dili, ırkı ve mezhebiyle gurur duyularak yaşayacak bir dünya, bir Türkiye, bir Makedonya ve eğitimden eşit yaralanacak çocuklar ile gençler için, tüm yürekler bir olmalı.
Vrapçişte’ye, Makedonya’daki dostlarımız ile kardeşlerimize ve herkese; selam, sevgi ve saygılarımla...