Güçlendirilmiş parlamenter sistemde iki ilke...

Ruhittin SÖNMEZ

Millet İttifakı'nı oluşturan CHP, İYİ Parti, SP ve DP’nin yanında Deva ve Gelecek Partilerinin de dahil olduğu 6 partili muhalefet bloğu iktidar hazırlığı içindeler. 6 Siyasi parti, düzenli olarak iktidar olduklarında uygulamayı taahhüt ettikleri, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi'n esasları ve ayrıntılarını görüşüyorlar.

3 Yıllık “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” uygulamasının ülkeyi her bakımdan kötüye götürdüğünde herkes hemfikir. Ama eski parlamenter sistem uygulamalarında yaşanan sıkıntılar da istenmiyor.

Eski sistemde en çok yaşanan sorun koalisyon hükümetlerinin kurulmasındaki güçlük ve yıkılmasının kolaylığı sebebiyle hükümetsiz ve istikrarsız dönemlerin yaşanmasıydı.

Bu konularda dünyada parlamenter sistemi başarıyla uygulayan, koalisyonlar olsa bile istikrarlı olan ülkelerin getirdiği çözümler var. 

Hangi sistem olursa olsun güçlü bir parlamento desteği varsa zaten orada yönetim istikrarlıdır. Ancak bir parti tek başına meclis çoğunluğunu elde edemiyorsa istikrar sağlamak için ilave düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. 

Güçlendirilmiş parlamenter sistemin esası sağlam bir parlâmento çoğunluğuna dayanmayan hükûmetlere güç ve istikrar kazandırmaya yönelik hukuk kurallarını içinde barındırmasıdır.

Bu ülkelerde, anayasalara konulan hükümlerle, hükümetin kurulması kolaylaştırılırken, düşürülmelerini zorlaştırılmakta ve istikrar sağlanmaktadır. 

Sadece istikrar yeterli değildir. Yönetimin aynı zamanda etkin ve hızlı olması da gereklidir. Parlamenter sistemlerde hükümetin etkinliği anayasalara konulan “kanun çıkarılmasını kolaylaştırmaya yönelik araçlar” ve “hükûmetin kararname çıkarmasını kolaylaştırıcı araçlar” ile artırılmaktadır. 

*  *  *

YAPICI GÜVENSİZLİK OYU

Parlamenter sistemi isteyen 6 partinin görüşmelerinde, “Yapıcı Güvensizlik Oyu” denilen, istikrar sağlayıcı temel bir yöntemin öne çıktığı görülüyor.

Saygın Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler’in “Rasyonelleştirilmiş Parlamentarizm” adlı makalesinde yer alan Almanyaörneği ile açıklayalım:

“1949 Alman Anayasasına göre, Millet Meclisi'nin Başbakan'ı güvensizlik oyuyla düşürebilmesi için üyelerinin çoğunluğunun ilk önce yeni bir Başbakan seçmesi gerekir. Yeni bir Başbakan seçmedikçe, Millet Meclisi'nde hangi çoğunluk toplanırsa toplansın, Başbakan'ı düşüremez.”

“Görüldüğü gibi bu sistemde, yıkmak için önce yapmak gerekmektedir. Bu nedenle de bu tür güvensizlik oyuna “yapıcı güvensizlik oyu” denmektedir. Yapıcı güvensizlik oyu usulü, ülkede hükümet krizinin olmasını, ülkenin hükümetsiz kalmasını önlemektedir. Zira bir başbakanın düşürülebilmesi için, öncelikle yeni bir başbakan üzerinde anlaşmak gerekmektedir.”

Böylece “Hükümet gitsin” fikrinde birleşen fakat “yerine şunlar hükümet olsun” diye birleşemeyen çoğunlukları etkisiz bırakmakta ve mevcut hükümeti devirmeleri mümkün olmamaktadır. 

*  *  *

Millet İttifakı iktidarında “Yapıcı Güvensizlik Oyu” benimsenirse, AKP Genel Başkanı ve CB Tayyip Erdoğan’ın şu eleştirileri boşa çıkacak: 

“Parlamenter demokrasi artık bizim için mazi oldu. Hiçbir istikrarı olmayan koalisyonlarla iç içe dönemleri yaşadık biz. Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor, netice de alamıyor.” (Çok partili sistem istememesinin sürçü lisan olduğunu kabul etmek istiyorum. Herhalde çok partili iktidar demek istemiştir.)

Kaldı ki mevcut “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” de ülkeyi “koalisyonlara” mahkûm etti. Parlamenter Sistemden farklı olarak adına “ittifak” denilen “koalisyonlar” seçimden önce kuruluyor. Cumhur İttifakı'nı oluşturan AKP+ MHP+ Vatan P.+ BBP de bir koalisyondur. Dahası bu sistemde oyu yüzde 1 bile olmayan partiler yanında, cemaatler, tarikatlar bile hükümet politikasında ve devlet içinde kadrolaşmada etkili olabiliyor.

*  *  *

SİYASETİN FİNANSMANI

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” isteyen 6 muhalefet partisinin mutabık kaldığı ilkeler çok kapsamlı. Fakat bence en önemli başlıklardan biri “Siyasetin finansmanın şeffaflaştırılması ve parti içi demokrasinin güçlendirilmesidir.” 

Hazine yardımı alan partiler arasındaki uçurum bir yana, hiç hazine yardımı almadan seçime giren partilerin aynı kulvarda yarışması asla demokratik olamaz. 

AKP her seçime, gerek aldığı devasa Hazine yardımı ile gerekse uzun yıllar iktidarda olduğu için devlet gücünü ve belediyelerin imkanlarını kullanarak ve ayrıca devlete iş yapan iş adamlarından aldığı “bağışlarla” adeta sınırsız maddi imkanlarla girmektedir.

Buna karşılık hazine yardımı alamayan veya az yardım alan partiler ciddi finans sıkıntısı çekerler. 

Partilerde zengin olmayan veya birilerinden maddi kaynak desteği bulmayan adayların parti yönetimlerine gelmesi, milletvekili seçilmesi çok istisnai hallerde mümkündür. İstisna hali çok azdır ve ancak parti vitrinine konulması gerekli az sayıda kişi bu kapsamdadır. 

Bazıları da Sedat Peker gibi suç örgütü liderlerinden çantalar dolusu paralar alır. Bazıları iş adamlarından aldığı örtülü yardımla engelleri aşar. Ama milletin değil, yardım aldığı kişilerin vekili olurlar.

Türkiye’de siyaset çok pahalı bir iştir. Bu yüzden siyasi yarışta parası olan öne geçer. Böyle bir sistemde ehliyet ve liyakatin hâkim olduğu bir kadro çıkmaz, çıkamaz. Bu partilerde parti içi demokrasiyi işletmek mümkün olmaz.

Parası sayesinde öne çıkarılan; parti yöneticisi, milletvekili veya bakan olan kişilerde parti sadakati veya dava bilinci daha az olur. Layık olmadıkları makam ve mevkilere gelenlerin partilerine ve ülkelerine katkıları yetersiz, söylem ve eylemleri kifayetsiz, zararları faydalarından çok olur.

Bu bakımdan siyasetin finansmanının adil ve şeffaf olmasını sağlayacak düzenlemeler yapılabilirse bundan sadece Millet İttifakı değil, nitelik, ehliyet, liyakat ve sonuçta ülke kazançlı çıkar.