Gündem üzerine

Mehmet SORAL

Türk milliyetçileri ve solcular artık akıllarını başlarına devşirmeleri gerekir.
Bugün geriye doğru ülkemizdeki siyasi mücadele tarihini analiz edip, günümüzle karşılaştırdığımızda; her ne kadar karşılıklı mücadele şekli ve üslubu tartışılabilir olsa da; yine ortak noktamız kişisel menfaatlerimiz için değil, bu ülke için bir şeyler yapabilmek adına inanmışlık ve adanmışlığımız üzerine olduğudur.
...
Peki, o yıllarda emperyalistler niçin Türk milliyetçileri ve sol'a musallat oldular da; kalanlara musallat olmadılar. Çünkü onları sünepe görüp, o günkü konjonktürde bir halt edemeyeceklerini görüyorlardı. Ülkücü ve Sol'un aksiyoner yönünü ne yazık ki hem devletimiz hem de içimize sızan emperyalistler zaman zaman kullandılar ve başardılar da.
...
O emperyalistler, 12 Eylül darbesine meşruiyet kazandırmak, zeminin uygun hale gelmesi için Türk solu ve Türk milliyetçisi, ülkücüleri (Sağcılar demiyorum. Sağcılık sünepe, çıkarları için her rezilliğe teşne, fırsat düşkünü ganimetçi anlayıştır) kendi aralarında mücadele içine sokarken, aciz kalan devlet de bu her iki dinamik unsuru zaman zaman kullanarak da kendisini koruyama çalışmıştır. Sonra, özellikle Türk milliyetçilerine; "Artık size ihtiyacımız kalmadı, bugün bana yardım eden yarın da baş kaldırır" diyerek; özellikle idamlar ile susturulduk, hapislere tıkandık, eğitimlerimiz yarım kaldı, devlete küsmemiz için her türlü yol denendi. Gün geldi küstürülenler olarak her şeyin farkına vardık ama bu sefer de kurumsal kimliğimiz olan partimizi devletin adeta resmi bir kurumu haline getirmişlerdi. Artık o milliyetçi Türkiye'nin inşası için değil, cumhuriyet hükumetlerine memurluk yapan bir kurumdu.
...
Sonuç itibariyle o yıllarda "Sünepe" gördüklerimizin bugünkü iktidarının tehdidine karşı hep beraber demokrasi mücadelesi vermek zorunda kalmışsak; ülke ve milletin sorununu aynı pencereden görür hale gelmişsek; ortak mücadele etmemiz gerektiği gerçeği ile baş başa kaldık.
...
Türk milliyetçileri devletin kendisine bakışını, özelikle de zaman zaman kullanıldığını çözdü ve arayışlar içine girerek; İYİ PARTİ projesini gerçekleştirmiştir. Sol'un da aynı sorgulamayı yaptığının farkındayım. Umarım CHP ayrışmadan kendi içerisinde bunu başaracaktır.
...
Şimdi yapılacak iş Cumhur ittifakı marifeti ile başarılmak istenen; T.C Devleti'nin siyasal İslam fantezileri ile dönüştürülmesi sürecine mani olmak için önümüzdeki mahalli seçimler dönüm noktasıdır. Türk solu ve Türk milliyetçileri İYİ PARTİ + CHP ittifakını gönülden destekleyip; Millet ittifakı'nı itip, kakarak umutları madara etmeyelim. Lütfen şunu aklımızdan çıkarmayalım ki; millet ittifakının meselesi kapımızdaki çöpün nasıl alınıp, alınmayacağı değil; ülkemizin geleceğidir. Her şey güzel olacak inşallah.

Çıplak yatmak kusur mu
Çıplak yatmak suç değil ki; önemli olan kiminle yattığınız dır(!) 
... 
Hak, hukuk, adalet ve demokrasi mücadelesine "soyunmak" İnsanlık onurunun gereğidir. Çünkü cennet, kendisine gelecek bu insanları bekliyor. Ya diğerleri; Onlar cehenneme gittiler bile...
...
Ölü de mezarda kefen içinde çıplak yatmıyor mu. Sakıncası olsaydı smokin giydirirlerdi, öyle değil mi.
...
Yeter ki; Allah kimsenin beynini sulandırıp, çırılçıplak etmesin. Neyse; biz işimize bakacağız, caymak yok; "soyunmaya" devam.

İYİ Parti seçim arifesinde teşkilatlarında kongre kararı aldı
İYİ PARTİ tüm il ve ilçe teşkilatlarında seçimli kongre kararı aldı.
...
Cumhuriyet ile ve onun yarı yaşında olan partilerden beklenmeyen veya umut edilmeyen demokrasi temayüllerini, henüz kurulalı bir yıl olmuş İYİ Parti'den beklenir oldu. Demek ki demokrasi adına umut veren bir parti olarak görülüp, değerlendiriliyor. 
...
Özelikle İstanbul'da bir grup partili arkadaşımızın kongre taleplerinin temelinde; partinin iyi yönetilmemesinden değil, kuruluş amacı ve misyonuna dair eksik olanın parti yönetimine hatırlatılması amacını gütmüştür.
...
Şimdi bizim beklentimiz; yapılacak kongrelerde geleneksel Türk siyasetine tezahür etmiş kötü alışkanlık ve yarışma usulünün İYİ Parti'mize de nüfus etmemesidir.
...
Dolayısıyla, seçim arefesinde böyle bir süreci yaşamayı göze almış İYİ Parti Genel Merkez yönetimine ve ille de Meral Hanım'a teşekkür ederken; yaşanması gereken bu süreci partinin olası bir kalleşlikle karşılaşmaması için hatırlatmada ısrarcı olan arkadaşları tebrik ediyorum.

Bir ayrıştırma örneği
Ben AKP'ye muhalifim ya; AKP'li adam şehit emniyet müdürümüzün şehit edilmesi üzere görüşümü soruyor. "Elbette çok üzücü" derken, araya bir başkası giriyor "Her halde yani" diyor. Bu arada fikrimi soran kişi "Her halde" diyene "Bunlar sevinirler de ondan" diyor. Özelikle bir yandaş kanal var ki; taraftarlarına gün boyu kin ve intikam hırsı yüklüyor. 
...
Ortak acılarımızı bile paylaşamıyoruz, bizleri bu hale getirdiler. Yazıklar olsun size. Müsebbibi olanları Allah'a havale ediyorum. 

''Sarı yelekliler''
Cumhur ittifakının tarafları "Sarı yelekliler" üzerinden biz muhalifleri sürekli tehdit ediyorlar. "Aman aklınızdan bir şey geçmesin" diyorlar. 
... 
Çok arzu etseniz de; ben sarı yelek giyip senin karşına çıkacak kadar ahmak değilim. Boynuma kement atmanız için size hiç bir şekilde fırsat vermeyeceğim. Şimdi sarı yelekleri giyip meydanlara çıkmamızı seçim arifesinde ne kadar da çok istiyorsunuz değil mi. Sokağa çıksak, camı çerçeveyi kırsak, arabaları yaksak; ne kadar da çok hoşunuza gider değil mi.
...
Size muhalif olmanın hazzını yaşıyorum. Bu tarihi dönemeçte muhalif olmak; yarınlarda bizim torunlarımız için övünç, sizin torunlarınız için utanç vesilesi olacaktır.
...
Boşuna beklemeyin, sarı yeleği giymeyeceğim. 'Olduğu yere yığılıp kalacağı aşikar olana' ne diye yumruk sallayayım ki. 

Ekran başında CHP'lilere kumpas
CNN Türk'de; moderartörün de gayreti ile CHP'yi nasıl da kumpasa getirdiler
... 
İstanbul Belediye Başkanı adayları konuşuluyor. Aktroller işi İmamoğlu'nun yaptırdığı heykele getirdiler. Heykel 1974 Barış harekatı anısına yapılmış, kaidede Rahmetli Denktaş ile birlikte Makarios da varmış.
... 
Konu; Makarios'un o heykelde ne işi varmış? Oysa kendileri de Ermeni açılımı yaparak 1915 olayları için Ermeniler'den özür dilemişlerdi değil mi. İşte trollük böyle bir şey. Aman Allah'ım milliyetçi duygularla nasıl da tepki gösteriyorlardı. Adamları bilmesek, tavırlarını essah sanacağız. Program resmen İmamoğlu'nu yıpratmaya yönelik özel program gibiydi.
....
Aktroller başarılı oldular, ne de olsa moderator desteği vardı. Tartışma büyüdükçe müdahale etmeyi hiç düşünmedi.
...
CHP mensupları bence hiç TV'ye falan çıkmasınlar. Bu adamlarla başa çıkılmaz. Yandaş TV'ye çıkıp da sizlere hiç CHP'yi anlatma fırsatı verirler mi ki? Zaten lafı gediğine koyan hiç bir muhalif gazeteci veya parti mensubunu bir daha programlarına davet etmiyorlar. Hatırlayın lütfen; Av. Uğur Poyraz vardı, yine gazeteci İsmail Saymaz vardı. Şimdi onlar nerede?
...
Dolayısıyla, sanırım muhalefet partisi veya muhaliflik adına yandaş TV'lere çıkmamak daha hayırlı. Muhalif olarak bir yandaş TV'ye çıkınca; aktrollere konuşma ve iftira atma, algı oluşturma fırsatı verilmiş olunuyor. Oysa o programlara çıkmasalar izlenebilirlik oranı çok düşük olacaktır. Aynı ülke TV, TV Net, Kanal 24, A HBR, Beyaz TV gibi kendileri çalar, kendileri oynarlar. 

Ayak altında dolaşmayın işimize bakalım
Türk milliyetçileri olarak devletimize, bedel istemeden olan sadak atımızı ahmaklığımız şeklinde görenlerin oyununu; kurmuş olduğumuz İYİ Parti ile bozduk. 
...
Bu milletin hep çilesini çeken ama karşılığında hiç bir şey talep etmeyen tevazunun; ahmaklığa evrildiği bir anda Türk milliyetçileri tüm engellemelere rağmen İYİ Parti projesini gerçekleştirmişlerdir. Onun içindir ki; bir saman çöpü kadar siyasi mukavemeti olan sadist düşünceli zavallının biri sürekli "İP" deyip duruyor. Ne yani, senden icazet bekleyen ahmaklar mı olmalıydı?.
...
Her şey yolunda mı; elbette hayır. Siyasi ahlakın en dip seviyede olduğu bir anda kurulan İYİ Parti'ye bu seviyesizliğin nüfuz eden tarafı olmaz mı; olur elbette. Bir ayağım şu partide, 'Bir ayağım her ihtimale karşı da bu partide olsun' deyip; karısını o partiye, kendisini bu partiye, kızını da şu partiye üye yapan karakter yoksunu, çıkar müptelası adam menfaatini fazla bulduğu partiye demir atınca diğer aile efradını üyesi oldukları partilerinden istifa ettirebilir. Sonra bunun üzerinden ve de hiç utanmadan "Meral Akşener bu kızı partiye alırken öve öve bitirememişti" diye başlık atabiliyorlar. Adeta insana çarpan sürücü yerine, sürücünün yaraladığı insana "Sen niçin gelip de bu adamın arabasına çarptın?" demek isteniyor.
...
Siyasi partiler yasasına göre mevcut genel başkan sultası devam ettiği sürece; parti içi demokrasiyi sadece İYİ Parti'den değil, tüm siyasi partilerden beklemek lazım. Gönlümüzden geçen; Siyasi Partiler Yasası'nın değişmesini beklemeden, bunu İYİ Parti'nin kendi tüzüğünde uygulanabilir hale getirilmesidir.
...
Ancak bu bahane edilerek istifalar gündeme geliyor. Görevden istifa edilmesini anlayabiliyorum ama partiden istifa etmek de ne oluyor, anlamak mümkün değil. Eğer bu parti ilkesel bazda, kuruluş gerekçelerine tamamen ters bir sürecin içine girmişse; ancak o zaman istifa gündeme gelebilir. Mesela Meral Hanım kalkıp da; "Sayın Erdoğan'ın sonuna kadar arkasındayız" mı demiş veya "Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi anlaşılmıştır ki bizim için en ideal bir sistem" mi demiş, ya da; "Milliyetçilik denen şeyin miladı dolmuştur" mu demiş? Elbette yok öyle bir şey. Parti içinde seçim usulünün olmayışını eleştirenler elbette çok haklılar ama partiden istifa etmelerini gerektirecek bir mazeret olamaz. Bu sorunun hiç bir şekilde gündeme gelmemesi için İYİ Parti'nin tez elden parti içi seçim usulünün kalıcı hale gelecek şekilde; ne yapılması gerekiyorsa onun yapılması elzemdir. Basit bir teferruat partinin bütün sinerjisinin dağılmasına neden oluyor, buna başta Meral Hanım olmak üzere kimsenin hakkı yoktur.
...
İYİ Parti, ülkemizde olmayan parti içi demokrasi ve seçim usulünün en ideal uygulayıcısı olmayı misyon edinmelidir. Bunu başarabilirse büyük bir farkındalık yaratacaktır. 

Meral Hanım'a bir jest yapılamaz mıydı
Cumhur ittifakının demokrasiye zerre kadar inancı olsaydı bugün tarihin birinde Deniz Baykal'ın Recep Tayyip Erdoğan için yapmış olduğu jesti yaparlardı.
...
Neydi o; Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan'ın muhtar bile olamadığı bir siyasi süreçte "İktidar olmuş bir partinin liderinin başbakan olması gerekir. Gelin bu sıkıntıyı ortadan kaldıralım" diyerek, Siirt ara seçimlerinin önünü açmıştır.
...
Pekala, Deniz Baykal'ın benzer jestini Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e; bugün bütçe görüşmelerinde milletvekili olmaması nedeniyle çıkamadığı kürsüye çıkıp, partisi adına konuşma yapmasını sağlayacak bir teklifi grupları adına meclise sunamazlar mıydı.
...
Sunamazlardı elbette; böyle bir jest için demokrasiye inanmışlık ve adanmışlık adına yüksek vasıflar gerektirir çünkü.

MİT müsteşarı ABD'ye gitmiş muhteremin haberi olmamış
Muhtereme soruyorlar; "İstihbarat teşkilatı başkanı Kaşıkcı cinayeti ile ilgili olarak ABD'de brifing verdi, ne diyeceksiniz" dendiğinde; "Falanca yere kadar nerede olduğunu biliyorum ancak daha sonra nereye gittiğini bilmiyorum" dedi.
...
Bilmediğini söylemesi hiç de inandırıcı olmadığı gibi mümkün de değil. Zaten artık üslubuna vakıfız. Ne zaman kıvırmak isterse; dudaklarını fazla haraket ettirmeden, kelimeleri tam çıkarmaz, mırıltı şekilde telaffuz eder.
...
Mesela "Parrllalrı sıfrllaaa" dediğinde de kelimeleri tam telaffuz etmemeye özen göstermişti değil mi

Ah başörtüsü ah gene mi sen?
Ah başörtüsü ah; sen nelere kadirmişsin. İçine koyup, şöyle bir düğüm atarak neler neler saklamadılar ki? Her şerri seninle paketleyip, sonra pazarladılar; namussuzluk mu desek, şerefsizlik mi desek, haysiyetsizlik mi desek. Akdeniz'de seyrüsefer eden gemiler dolusu günahların üzerini bile seninle örttüler. Günün bir gecesinde; aşikaren bilinen hırsızlıkların üzerine seni silkeleyerek muhataplarına 'masumdur' hükmünü bile giydirdiler. 
...
Ha bir de; darbeye doğru giden güzergahları seninle kapatıp, bütün puştlukları görünmez kıldılar.
...
Velhasıl kelam; senin asıl misyonunu unutturdular şerefsiz, imansız münafıklar.
...
Ne diyelim artık; Allah seni, bütün bunların müsebbibi olanların gün gelip de terk-i diyar ettiklerinde; kısa gelen kefenlerine parça eylesin inşallah. 
...
Bir hanımefendi diyor ki; "Allah'ın emri diye başıma bağladığım başörtümü, bunların yüzünden ağırlık olarak hissetmeye başladım, Allah'ın affedeceğini bilsem hemen sıyırıp, götürüp önlerine atacağım."
...
İşte bu hal kadınlarımıza yaşatılan bir züldür. Birileri birilerine üniversite köşelerinde, ikna odalarında psikolojik zulüm yapmışlarken, bu gün bir benzeri insanların kendi hanelerinde yapılıyor.
....
Demek ki hak aramanın zulme dönülmesi böyle oluyormuş. 

İlhan Kesici "Millet ittifakı"na en uygun isimdir.
...
Sadece bir ilçede başarılı olmuş ve sadece de o bölgenin ve CHP'lilerin tanıdığı Sayın İmamoğlu'nun adaylığı CHP'lileri tatmin eder ama kazanabilmesi için yeterli olmayacaktır.
...
CHP artık bilmelidir ki; apursa da, köpürse de maksimum oyu yüzde 30. Peki geriye kalan yüzde 21 oyu mezardaki solculardan mı alacak? Dolayısıyla, eğer ittifakın ruhuna sadık olacaklarsa; "sosyal demokrat aday" inadından vaz geçip, yine kendi partilerinden olan İlhan Kesici'yi millet ittifakının adayı olarak göstermeleri lazımdı.
...
Meral Hanım henüz İYİ Parti kurulmadan önce "Ben siyasette Cumhurbaşkanı olmak için olacağım" demiş olmasına rağmen, CHP Cumhurbaşkanı adayı çıkardı da ne oldu? Oysa millet ittifakı kurulduğu gün CHP Abdullah Gül'ün peşinde dolaşacağına "Bizim de adayımız Meral Akşener'dir" demesi gerekirdi. CHP'ye sormak lazım, Abdullah Gül'e razı olurken, Meral Hanım'ı düşünmemenize engel olan neydi?
...
Dolayısıyla, CHP'nin İlhan Kesici gibi bir adayı varken; hala İstanbul için aday arayışında olması; olsa olsa CHP'nin de aynen MHP gibi Saray'ın kontrolüne geçtiği gibi bir anlam çıkar ki; bunu düşünmek hiç de zor değil.

Gezi Parkı üzerinden tehdit
"Alabora" üzerinden dalavere. Toplumu; önce algı oluşturup, sonra üzerinden tehdit etme yöntemi; "Aklınızdan geçeni biliyorum, sakın geçmesin" deniyor. 
...
Elbette 'evime giri'n diye anahtarımı görebileceğiniz yere bırakmayacağım ama size ne söylemek istiyorsam onu da bir şekilde yolunu bulup söyleyeceğim.
...
Biliyor, inanıyor ve iman ediyorum ki; Cennet sadece namaz kılanı, oruç tutanı, Hac'ca gideni, zekat vereni değil; aynı zamanda zulüm karşısında susmayan haysiyetli, şerefli onurlu insanları da bekliyor.

Kahrolsun biatcılık yaşasın şahsiyetçilik
Üniversitede doğmuş Türk milliyetçiliği fikir hareketini; otobüs garajında yağlama yıkama yapanlara. bez uzatan ellere teslim edip boğdurmak "isteyene" fırsat vermeyeceğiz.
... 
Azatlık kabul etmeyen iflah olmaz kölelik sona ermiştir.
... 
Kahrolsun biatcılık, yaşasın şahsiyetçilik. Herkesi partili olmadan önce şahsiyetli olmaya çağırmak isterim. Zira; şahsiyetli olmayanın ne devleti, ne milleti ne de; zerre kadar kıymeti vardır. Bunlar var ya; bunlar, umutlara çelme takan kahrolasıcalardır. Biat insanlık onuruna musallat olan en tehlikeli mikroptur. Biatcılık; acizliktir, korkaklıktır, sünepeliktir. Kısaca fikri anlamda bir hiçliktir. 

İYİ Parti başarılı bir siyaset yürütüyor
Her geçen gün, İYİ Parti'nin gerek meclis çalışmaları ile gerekse Türk Dünyasının sorunları ile ilgi ve alakasının ne kadar isabetli ve yolunda olduğunu; Türk milliyetçiliği inisiyatifini her geçen gün üzerinde topladığını; Devlet Bahçeli'nin grup konuşmasında İYİ Parti'nin üzerine boca ettiği kin ve öfkesi ile yüzünün kızıla bürünmesinden anlayabiliyoruz.
...
Artık yirmi yıl boyunca aklımız, fikrimiz, izan ve irfanımızla izah edemediğimiz klasik Devlet Bahçeli tarz, tutum ve davranışlarına kutsiyet atfedip, ulvi anlamlar yükleme saflığımız sona ermiştir. Onun da ilk nişanesi Türk milliyetçilerinin bir projesi olan İYİ Parti'nin kurulmuş olmasıdır.
...
Artık Türk milliyetçileri kendi gücünü başkalarının iktidarı için kullanarak; taşeronluk yapmayacak, düşüncelerini iktidara taşıyacak, kendi evlatları ile de bu devleti yönetecektir.
...
Üniversitede doğmuş bir fikir hareketini; otobüs garajında yağlama yıkama yapanlara bez uzatan ellere "Boğdurmak isteyene" fırsat vermeyeceğiz.
...
İYİ Parti icraatlarını sergilerken, diğer yandan da MHP'nin er veya geç kurumsal iradesi "Gasp"tan kurtarılacak ve nihayetinde tüm Türk milliyetçileri bir "Otağ"da buluşacaklardır. Buna dair umudum daima var olacaktır. Dolayısıyla hiç bir İYİ Partili'nin MHP kurumsal kimliği ile herhangi bir probleminin olması düşünülemez. Zira hangimizin "adam oluşumuz"da MHP'ye olan aidiyet duygusu ve kültürünün katkısı yok ki?

Ben şaşırmadım ya siz...
Devlet Bahçeli bugünkü grup toplantısında Fransa'da olup bitenleri konu edip, fikrini beyan etti ama "Ergenekon terör örgütünün olmadığı görülmüştür" şeklindeki mahkeme kararını konup edip, söz konusu davanın zulmünden hiç bahsetmedi.
... 
Bu zulme 'Oh olsun' diyenlerin bile vicdanları dile gelip, yapılmış olan haksızlıkları ifade ettiler ama Bahçeli; 'Duymadım, göremedim, bilmiyorum' tavrını takınmayı tercih etti.
...
Devlet Bahçeli gün gelip de "Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde belediye başkanları ve valilerin görevlerinde yetki kargaşası oluyor; yeni sistemin ruhuna uygun olarak iller eyaletler başlığında bir araya getirilerek, eyalet merkezli yönetimler oluşturulmalıdır" derse ben hiç şaşırmayacağım.
...
Şunu hiç unutmayalım ki; ülkemizde özellikle son yirmi yılda yaşanmış bütün kırılmalarda Devlet Bahçeli'nin dahli vardır. Yaşanan kırılmaları inceleyin, fark edeceksiniz. Ama yaşanan bu kırılmalar sonrası ülkücü hareket hiç bir zaman gün ışığını görüp, Türk milliyetçilerine umut olamamıştır. 

Kandırılmak kişinin bir zaafiyetidir bedelini başkaları ödeyemez
Siz, aklı şeyinde gezen bir erkeğin bir kadının tuzağına düşüp, onu hamile bıraktığını; gün gelip kucağına tutuşturulan çocukla fark edip, sonra babalık testi de pozitif çıktığında; 'Hakim bey kandırıldım' dediğinde hakimin; 'Bu çocuk babasız dünyaya gelmiştir' diye karar verdiğine şahit oldunuz mu.
...
Tarih er veya geç şehvetin zirvesinde peydahlanan çocuğun babasını bulup, yargılayacaktır. Kendisini 'dokuz ay on gün'ün dışında görmeye çalışması masumiyetini sağlamayacaktır. Bütün mesele gen testini açıklayabilecek yürekli bir hekimin varlığına olan ihtiyaçtır.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Binali Yıldırım'ı ziyaret etmesi
Sayın Binali Yıldırım'ın ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaretini şahsen nezaket ziyareti olarak görmüyorum. Çünkü liderlerin birbirlerini ziyaret edecek kadar nezaketlerini koruyabilecek bir sınır bırakmadılar ki. Sadece Sayın Meral Akşener Hanım bir kadın zarafeti ile usturuplu konuşmaya özen gösteriyor. 
...
Sanırım söz konusu buluşma; Fransa'da olup bitenlerin ülkemizde kelebek etkisi yapmaması için düşünülmüş bir buluşma. Bu anlamda çok yerinde ve anlamlı bulurum. Özellikle Erdoğan yurt dışındayken bu görüşmenin yapılmasını; Binali Yıldırım'ın sağ duyusuna bağlıyor bir çok gerçeği; güç zehirlenmesi yaşamadan, sağ duyusu ile farkında olduğunu düşünüyorum.

Ozan Arif
Ne dediyse haklı çıktı. Herkes 'höt' korkusu ile oraya buraya sinmişken; malum sünepenin de ismi, esamesi bile okunmazken; o koca yüreği ile sazı elinde, sözü dilinde; basınımız yokken, ismimize dahi sansür konduğunda; yorganımız altında kasetlerini dinledik, yüreklerimizde heyecanımızı diri tuttu. Allah ondan razı olsun. 
... 
Allah'tan sağlık, sıhhat, afiyetler diliyorum. İnşallah er veya geç 'Bu sefer biz kazandık çocuklar' şiirini yazacaktır. 

soralmehmet@hotmail.com