Her vesile ile otuz altı etnik kimlik niçin dile getirilir
Hakim kimlik "Türklük", anayasamızda da "Türk milleti" diye tarifinin yapılmış olmasına rağmen; her vesile ile otuz altı etnik kimliği saymak neyin nesidir. Kavga yok, gürültü yok; hangi ihtiyacı binaen bu kimlikleri sayma ihtiyacı duyuyorsun muhterem.
Anlaşılan o ki; bu hal tamamen ve tamamen bir türlü ismini söylemekten imtina ettiği "Türk milleti"ne ait olamama hissiyatının dışa vurma halidir.
...
Her şeyi vesile kılıp, sözü otuz altı etnik kimliği saymakla bitirmek; bundan sonra ki; hele ki 2019 seçimlerinden sonra, "Tek adamlı düzen"in devam etmesi durumunda başımıza nelerin geleceğinin habercisidir. "Her ne kadar anayasada Türk milleti diye tarif yapılmış olsa da; Laz, Çerkez, Abaza, Gürcü, Arnavut, Roman olduğunuzu sakın aklınızdan çıkarmayın" demenin başka bir şekilde ifade edilişidir.
...
Güya etnik ayrımcılık OLMAMASI adına söylenen bu sözler, milli bütünlüğün altına azar azar yerleştirilen dinamit lokumu gibi gün gelecek patlatılacak gibime geliyor. Resmen zihinlere ayrımcılık zerk ediliyor.
...
Ciddi şekilde endişeliyim. Endişemin en büyük nedeni, bu etnik kimlikleri sayan muhteremden ziyade; Türk milliyetçiliği kurumsal kimliğinin temsil makamında(Gasp etmiş olsalar da) olanların da; "Etnikci" muhteremin arkasındaki en büyük destekçisi olmalarıdır. Müthiş şekilde "Kuşatılmışlık" hissi taşıyorum ama asla ümitsiz değilim, mücadeleye devam.
MHP'nin muktedir olduğu yıllar
MHP'nin rahmetli Başbuğ'un zamanındaki %3'lerde ki oy bandında bile hangi hükumet olursa olsun; iç işleri ve milli eğitim bakanlıklarında muktedir olan Türk milliyetçileriydi. MHP adete koalisyonların görünmeyen ortağıydı. Hele ki ANAP dönemi tamamen böyleydi. DYP'de ki Meral Akşener ve rahmetli Ayvaz Gömdemir, yine ANAP'ta Halil Şıvgın, rahmetli Mustafa Taşar sanki koalisyon ortağı MHP'nin bakanları gibi görev yapmışlardı. Lidere saygının sağladığı otorite ile mümkün oluyordu bütün bunlar.
...
Ve sonraki yıllarda Başbuğ'suz MHP de %9-18 bandında gidip gelindi, koalisyon ortağı oldu; gücünün artması gerekirken, maalesef %3'lerdeki yaptırım gücünü bile yitirdi ve nihayetinde bugün güçlü bir partinin kanatları altına sığınarak, durumu kurtarma aşamasına gelindi.
.. .
Yıllarca değişmezlik üzerine süregelen bu kısır döngü parti yönetimince kabullenildi, yetmedi vatandaşa da kabul ettirildi. "MHP devletin sigortasıdır" diyen vatandaşa; Sayın Devlet Bahçeli'nin her zaman mevcut duruma razı olup, "İlle de kalfa olmamıza gerek yok, iyi bir fayans ustası olmamız da bize yeter" anlayışı nedeniyle umut olunamadı.
...
Ve gün geldi öyle bir tezgah kuruldu ki; MHP seçmeninin %85'nin itirazına rağmen, yine MHP'nin meclisteki matematiksel konumu, "Tek adamlı otoriter partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne giden yolda maymuncuk olarak kullanıldı ve murad edilen kapı da aralandı.
...
Türk milliyetçileri; hiç de murat etmedikleri, dayatma ve siyasi entrikalarla, 35 MHP milletvekilinin katkılarıyla getirilen sistem değişikliğinin müsebbibi yapılıp, vebal altına sokulmasına; yine Cesurlar Hareketi bünyesinde bir araya gelinerek itiraz edildi. Bunun mücadelesinin meşru zeminde olabilmesi için de kurumsal bir kimlik gerekiyordu; o da İYİ PARTİ projesi ile sağlanmış oldu.
...
Türk milliyetçilerini "Onlar birşey istemezler; aslanlar, kaplanlar deyin yeter" algısına mahkum edenler ne haber; İYİ PARTİ'yi kurduk mu, kurduk; yüz bin kişiyi Ankara'da topladık mı; topaldık. Demek ki Türk milliyetçileri de isterse başarabiliyormuş, isterse elde edebiliyormuş.
...
"Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönebilmeyi de; iktidar olmayı da başaracağız ancak bunu yaparken, aramıza diğer kesimlerin tüm vatanseverleri de alarak.
Eskişehir'deki katliam üzerine
Eskişehir'de yaşanan katliamın başından sonuna kadar bu sürecin muhatabı olan; şehit akademisyenlerimiz de dahil olmak üzere yaşanan sürecin analizinin çok iyi yapılması gerekmektedir.
...
Verilmiş dilekçelerden, kabul edilmeyen dilekçelerden, sümen altı edilen dilekçelerden, iftira niyetine verilen dilekçelerden bahsediliyor. Bence hukukun icrası kendi haline bırakılıp, bağımsızsızlığı sağlanırsa; fetö'ye dair, siyasi ayağı da dahil olmak üzere bir çok karanlık noktalar aydınlığa çıkabilir ama açıkcası pek umudum da yoktur.
....
Anlaşıyor ki; fetö üzerine sürdürülen araştırma, soruşturma gibi hukuki süreçlerde sebep olunan yine hukuki zafiyetler, hak ihlalleri masum insanlar için kripto fetöcülerin kumpaslarına zemin hazırlayıp, sulandırmalarını sağlamıştır.
Ülkemiz müstemleke bir devletmiydi ki; Derviş görevli gelmişti
Sahi, öyle ya; adını devletin bekası koyup, Türk milliyetçiliği hareketinin varlık nedenine rağmen, iddialarını riske sokan Devlet Bahçeli; özelikle yüzde yüz somut bir gerçek olan ABD memuru Derviş'in, ekonomimizin başına memur tayin edilmesini niçin kabul etmiştir. "Biz müstemleke bir devlet değiliz" diyerek, koalisyonu niçin bozmamıştır.
...
Çünkü o gerekçelerle koalisyonu bozmuş olsaydı; MHP çok güçlenecek, Erdoğan'ın kuracağı siyasi partinin besleneceği alan kısmen daralacaktı. Oysa murad edilen, güçlü bir AKP'nin kurulmasıydı. Hatta merkez sağın liderleri Mesut Yılmaz ve Tansu Çiler de Devlet Bahçeli'nin istifası karşında kedilerinin de siyasete devam etmelerinin etik olmayacağını düşünmek durumunda kaldılar veya kurgulanan BOP projesi gereği istifa ederek, Türkiye'nin siyasi arenası istenen kıvama sokulmuş oluyordu; Devlet Bahçeli de istifa etmekten vaz geçiyordu; bizleri kıramamıştı(!)