AKP iktidarı olayların akışına kapılmış gidiyor. Olaylar olduktan sonra günü kurtaran işler yaparak, devletin işlerini yönetiyormuş gibi yapıyor.
Son örnek Giresun'da 22 Ağustos 2020 tarihinde yaşanan selden en çok etkilenen Dereli ilçesinden geldi. Selden sonra devlet yaraları sarmak için afetzedelere ev ve iş yerleri yaptı. İlçe merkezi de yeniden düzenlendi. Ancak karların erimesi ve yağmurların başlamasıyla birlikte yapılan işin foyası ortaya çıktı. Debisi yükselen derenin yanından geçen yeni yapılan yolun ve istinat duvarının bir kısmı çöktü.
Yapılan işler Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından büyük bir övünçle 29 Ocak 2022 günü açılmıştı.
Yıkılan yolun hemen bitişiğinde ilçe merkezinde yüz yıllardır ayakta duran bir tarihi köprü var. Bu köprüye bir şey olmazken, 21. Yüzyıl teknolojisi ile yapılan yeni yol ve yapıların 3 ay bile geçmeden yıkılması tesadüf değildi.
Felaketlerden bile rant devşirmek isteyen bir zihniyetin eseri bu. Devleti yöneten ehil olmayan insanların, işi doğru yapan değil, iş kapmayı bilen, "iş bilir" yandaşlara vermesi... Yandaş müteahhidi işi veren devletin kontrol etmemesi, hırsızlıklara göz yumması... Bunların el ele milleti soyma düzeninin sonucu bu.
Bir tane örnek olsa "istisnai bir durum" der geçeriz. Ama o kadar çok benzer örnek var ki.
20 gün önce Bolu Dağı tünelinin Düzce girişi tarafında, heyelan sonrası tünel girişi toprak yığınlarıyla doldu. Yol çift yönlü olarak kapandı.
Ocak ayında AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açılışı yapması planlanan Zonguldak Kilimli Sahil Yolu, dalgalar tarafından dördüncü defa yutuldu.
Yine Ocak ayında, "son teknoloji ile yapılan" İstanbul Havalimanındaki kargo terminali binası kar ve fırtınaya dayanamayıp çöktü. Kar yağdığında Ankara’dan İstanbul’a uçakla gelmeye çalışan 2 bakan İstanbul Havalimanı'na inemedi; Bakanlar, bir pistine hastane yapılan, Yeşilköy Atatürk Havalimanı'na inebildi.
Bunun gibi yüzlerce örnek sayabiliriz. AKP iktidarının bilime, uzmanlığa, liyakate, akla aykırı yaptığı işlerin somut olarak görünebilen bu gibi örnekleri kadar sadece uzmanların görebildiği işleri de var. Bunların ülkemize verdiği zararın maddi boyutunu ne kadar milyar dolar olduğunu hesaplamak bile mümkün değil.
Bu anormal yüksek enflasyona rağmen, emeklilere verilen 1.100 TL’lik bayram ikramiyelerine zam yapılamamasında, bu tür verimsiz ve kalitesiz yatırımlara yapılan harcamaların payı büyük.
* * *
DERİN YOKSULLAŞMANIN SEBEBİ
Ülkemizde asgari ücret 4 kişilik ailenin açlık sınırının altında.
Türkiye’de 10 milyon işçi asgari ücret civarında ücretlerle çalışıyor! 3,4 milyon işçi (bütün ücretli çalışanların yüzde 18’i) asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyor.
Asgari ücret seviyesinde ve daha düşük ücret alanların oranı genelde yüzde 34 iken, kadınlarda yüzde 43.
Giderek artan bir biçimde daha çok çalışan asgari ücrete yakın ücretlerle çalışır hale geliyor. Türkiye hızla bir asgari ücretliler ülkesine dönüşüyor. Orta kesimin ücretleri enflasyon oranında artmadığı için asgari ücreti ortalama ücret haline geliyor.
Özel sektör işçilerinin yüzde 70’i asgari ücretli.
Vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu en temel ihtiyaç maddelerine erişmede sıkıntı yaşıyor. Süt, simit, domates, salatalık, marul, patates gibi gıdalar bile büyükçe bir kesim için lüks haline geldi. Taneyle ve dilimle satılan sebze ve meyve dönemine girdik. Artık dar ve orta gelirli kesimin ev ve araba alması hayal. Hatta kiralar ödenemez boyuta geldi.
Bütün bunların sebebi kötü yönetim.
Bu derin yoksullaşmanın temel sebebi milli servetin yandaş bir kesime aktarılmasından dolayı geniş halk kesimlerinin payının küçülmesi...
Yatırımlarda akıl ve bilimin rehberliği yerine, sırf yandaşa rant aktarmak ve iktidarlarının devamını sağlayacak kaynakyaratmak için verimsiz ve gösteriş yatırımlara öncelik verilmesinden ibaret.
İdeolojik saplantılarla Türkiye’yi düzensiz göçmen ülkesi haline getirilmesi de bu yoksullaşmanın sebeplerinden biri. Sadece ülkemizdeki Suriyeliler'e harcanan 80 milyar dolar harcanmamış olsa ekonominin dengeleri bu kadar bozulmayacaktı. Kurları tutmak için Kur Korumalı Mevduat tedbirine ihtiyaç olmayacaktı. KKM sahiplerine bu yıl 25 milyar TL ödenmeyecek, bu para Hazine'de kalacaktı. Bu para ile çiftçilere yapılan devlet desteğini yüzde 150 artırmak mümkün olacaktı. Çalışanların ve emeklilerin maaşları iyileştirilebilecekti.
Temel gıda malzemeleri bu kadar pahalılaşmayacak ve taneyle, dilimle sebze ve meyve almak zorunda kalmayacaktık.
Yine ideolojik saplantılarla Eylül ayından bu yana, Cumhurbaşkanının talimatıyla, Merkez Bankası politika faizlerini düşürmemiş olsaydı kurlar 8 ay öncesine göre yüzde 100 artmayacak, enflasyon patlamayacaktı. Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatları AB ülkelerinde olduğu gibi sadece yüzde 25 civarında artacaktı.
Devleti yönetenlerin israfı, Yap - İşlet - Devret projelerinin külfeti de yoksullaşmamızın diğer sebeplerindendir.
Herkesçe kabul edilen, aklın ve bilimin doğruladığı çözümler yerine AKP iktidarının "günü kurtaran işler" yapma zihniyetinin maliyeti çok ağır oldu.
Bu zihniyetin verdiği hasarın farkında olmak ve bu sorunlu zihniyetin sahibi AKP’yi seçimlerde iktidardan uzaklaştırmak tek çözüm yolu.
Derin yoksullaşmadan şikayetçi olan bütün vatandaşlarımızın bilmesi gereken şey şudur: Yaşadıklarımız seçimlerde yaptığınız tercihlerin sonucudur.