Yeni dünyanın yükselen belirleyici değerlerine baktığımızda en başta güvenlik ve ona paralel giden milliyetçilik anlayışıdır. Değişen şartlarda Milletlerin kendilerini koruma güdüsü güvenlik tedbirlerini en üst seviyeye çıkarmış, milliyetçilik duyguları ise bu süreçte toplumlarda tavan yapmıştır.
Avrupa’da ve ülkemizde son 10 yıldır siyaset bu kavramlar üzerinde belirleyici olmakta ve bu değerler üzerinde siyaset yapan partiler ülke yönetimlerinde söz sahibi olmaktadır. Dolayısıyla bu değerleri merkeze almayan, politikalarını buna göre şekillendirmeyen siyasi hareketlerin iddiaları ne olursa olsun toplumda karşılık bulmaları mümkün değildir ve olmamıştır. Ülkemizde "DİP DALGA" olarak sürekli gündeme gelen bizlerin de alanda tanıklık ettiğimiz bu değişim ruhu, 24 Haziran seçim sonuçlarını çok net bir şekilde etkiledi.
Türkiye’nin terör saldırıları ve darbe teşebbüsü yaşamış bir ülke olması, güney sınırlarımızda bölücülerin kuşatması ile karşı karşıya kalması, Türkiye’deki siyaset dilinden politikalarına, önceliklerine kadar her şeyi belirlemektedir. Diğer yandan müttefiklerimizin ülkemize karşı düşmanca bir tavır takınmaları FETÖ terör örgütünün darbe teşebbüsünü dolaylı olarak desteklemeleri ve bölücü teröre her türlü desteği vermesi haklı olarak sadece iç düşman değil dış düşman algısı da toplumda infiale, beka meselesine sebep oldu.
Ekonomik kriz ve bu arada “soğan- patates” muhabbeti toplumda oluşan tehditler karşısında detay kaldı. Ülkede adalet, bürokrasi, eğitim, sağlık gibi felç olmuş alanlar vatandaş nezdinde ikincil önceliklere dönüştür. Haklı olarak belki “ülke elden giderse bunların ne önemi olur ki”. Öncelik vatanın bölünmezliği olmalıdır anlayışı baskın hale geldi.
Haklı olarak ekonomiden, adaletten, sağlık, eğitim ve terörden rahatsızlık duyan bu DİP DALGA SEÇİCİ davranmaya yöneldi. İlk öncelik terör belasından kurtulma ve ülkenin güvenlik bekasının sağlanmasından yana tavır koydu. GÜVENLİK endişesi, MİLLİYETÇİLİK duygularının üst seviyeye çıkmasına ve diğer sıkıntıların detayda kalmasına sebep oldu.
24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARININ BU AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR
Eğer AKP, 16 yılın bütün hatalarına, gafletlerine rağmen pragmatist davranarak bu dip dalgayı iyi okumasaydı bugün Cumhurbaşkanlığı sisteminden bahsedemeyecektik. Aynı şekilde MHP hiçbir çalışma yapmadan konjonktürü iyi kullandığı için bütün anketörleri ters köşe ettiği gerçeğini de göremeyecektik.
Evet, GÜVENLİK ve MİLLİYETÇİLİK yükselen değerlerdir, dip dalgalardır.
Cumhur ittifakının başarısı; dip dalgayı iyi okumaları ve ona göre politikalar üretme ihtiyacı dahi duymadan sadece tavır takınmaları başarıları için yetti. Çok ucuz ve alt yapısı olmayan sadece stratejik özellikte bir başarı.
CHP; Türk solunun gücü oranında oy alarak özellikle Muharrem İnce’nin iyi performansı ve AKP’nin rakip olarak onu seçme stratejisini başlarıyla uygulaması CHP’nin alabileceği oyların alınmasını sağladığı gibi İYİ Parti’nin devre dışı kalmasına da sebep olan nedenlerden sadece biridir.
İYİ Parti; için çok söylenecek, yazılacak şeyler vardır. Detaya girmeden belirgin yanlışlıkları kısaca özetlemek gerekirse;
Bu arada İYİ PARTİ; tarihte görülmediği kadar baskı, algı operasyonu, saldırı, iftira ve sansürleme ile karşı karşıya kaldı. Bunlar dış kaynaklı sıkıntılar olarak karşımıza çıktı. Ancak toplumda da oluşan bir "DİP DALGA" İYİ PARTİ ile bütünleşme yolundaydı.
DİP DALGA; dediğimiz toplumsal istekleri karşılama adına siyaset sahnesine toplumun çıkardığı bir partidir. Kavgasını verdiği değerler, toplumun genel istekleri ve evrensel değerler olarak kabul ediliyordu. MHP içinde başlayan bu mücadele yaklaşık 20 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Bunun sonucunda fikri alt yapısı oluşmuş bir paradigma halini almış bir değişim hareketi olarak toplumda DİP DALGA ile özdeşleşen bir yapıya büründü. 25 Ekim’de bu değişim ruhu partiye dönüştü. O ana kadar hareketin temsilcileri ile değişim ruhu bire bir örtüşüyordu.
Partileşme ile birlikte istişare, ortak akıl, demokrasi, ahde vefa, emeğe saygı gibi evrensel değerlerden yavaş yavaş uzaklaşmalar başladı. Özellikle teşkilatların oluşmasında ilk kırılmalar başladı. Bütün uyarılar maalesef karşılık bulmadı. Divanın seçiminden belirlenen öncelikli politikalara kadar DİP DALGA ile örtüşmeyecek tercihler öne çıkarıldı.
MİLLİYETÇİLİK VE GÜVENLİK zamanın en baskın değerleri iken parti içinde “ESKİ MHP’liler" gibi absürt ve onur kırıcı söylemler dilendirilmeye başlandı. (Oysa bu arkadaşlarımız muazzam bir birikime sahip, teşkilatçılığı çok iyi bilen ve ülke sosyolojisini çok iyi okuyan entelektüel bir gruptu.) Bu anlayış hala devam etmektedir. Oysa Milliyetçiler, bu hareketi öncüsü ve taşıyıcı kolonlarıydı.
21 Mayıs günü asıl kırılma su yüzüne çıktı. Milletvekili aday listelerinde yukarıda saymaya çalıştığımız ve bizim yaklaşık 20 yıldır kavgasını verdiğimiz değerlere ve ilkelere göre olmadığı gibi konjonktürel yapıyı dikkate almadan hazırlanmış olan listeler bizi DİP DALGADAN tamamen uzaklaştırdı.Bütün olumsuzluklara rağmen Sayın Meral AKŞENER figürü değişim sürecinin ve DİP DALGANIN asıl sahibi olmaya devam ediyor. Eğer gerekli tedbirler alınıp parti, fabrika ayarlarına döndürülebilirse başarı da kendiliğinde ortaya çıkacaktır.
Bizimle ivme kazanan DİP DALGA maalesef başkalarının arkasına aldığı, sörf yaptığı bir dalgaya dönüştü. Bu arada kazanan GÜVENLİK VE MİLLİYETÇİLİK DEĞERLERİ OLDU. Onların kimin temsil ettiği ya da hakkıyla temsil ettiği değil toplumda oluşan algı önemlidir. Nitekim bu algı, karşımıza 24 Haziran yaşanılan tabloyu sunmuştur. Bir daha seçmen davranışı ve onu oluşturan DİP DALGA konusunda toplumu iyi okuyanlar ve ona göre tavır alanlar başarılı oldu.