Haddinizi bilin!..

Hülya SEZGİN

Ne kadar hoş görüsüz bir millet olduk... Ne kadar gergin... Yaşam mı bizi böyle yaptı... Yoksa ülkemizin içinde olduğu durum mu? Kolay değil elbet... her akşam şehit haberleri... Her gün ne olacağız korkusu... Geçim derdi...işsizlik... ev... iş... kadın cinayetleri derken pek çok sıkıntı ile boğuşuyoruz...

Bu facebook çıktı çıkalı elbet çok güzel şeyler de oluyor sayesinde. Çok eski bir yakınımıza, sevdiğimize hiç aklımızda yokken ve ummazken rastlayıveriyoruz da... hiç tanımadığımız birileri ile düzeyli paylaşımlarından yola çıkarak samimi de olabiliyoruz...

Eğer medya susturulur ya da yanlı haber yaparsa anında pek çok bilgiye ulaşabildiğimiz gibi, kimi eğlenmek ya da yanlı bilgi vermek amacı ile yapılmış paylaşımlar yüzünden yanlışa da düşebiliyoruz...

Yani pek çok güzel şeyin yanında sıkıntılar da olabiliyor...


Yapılan paylaşımların altına herkes kendi görüşüne göre yorumlar yapıyor... düşünüyor... konuşuyor... Böylece olaya farklı açıdan, farklı gözlerle de bakabiliyoruz...


Doğruyu bulmak, görmek ve fikir üretmek açısından bunu çok önemsiyorum...

Ancaaak... gelelim zurnanın zırt dediği yere!..

Ama öyleleri de var ki... Genelde kendileri ile de düşman... saldırgan, gölgesi ile kavga eden tipler bunlar. Bana sorarsanız bunlar hayatta pek başarılı olamamış, sevgi eksikliği yaşıyorlar ve azıcık da ruhları hasta...

Dolayısı ile biraz başarılı, çevresinde sevilen, sayılan, değer verilen birini gördüler mi apartta bekliyorlar... Hemen hedef tahtasına yerleştirdikleri bu kişileri sürekli gözlüyorlar... Gözlüyorlar ki en ufak bir şeyde öyle bir yorum yazsınlar ki... onun o kadar başarılı, sevilen, değer verilen biri olmasının acısını alsınlar... Çünkü onu her görüşte canları acıyor... içleri yanıyor... kendi eksiklerini görüyorlar... böyle yaparak intikam alıyorlar!..

Geçtiğimiz günlerde yaptığım paylaşımla ilgili benim de başıma geldi böyle bir olay... Hani yaptığı bir iyilikten nankörlük görenler vardır ya!.. İçleri yanar... Onları anlatan o söz şöyle idi:
 
“Bu hayatta üç şeyi aklında tut
Ağzınla kuş tutsan da,
Balık olup kavağa çıksan da,
En güzel iyiliği yapsan da,
Kimseye yaranamazsın...”

Kabul ediyorum biraz fazla iddialı bir söz. Doğruluk yanı elbet vardır. Ama “kimseye” sözü ile genelleme yapılması doğru olmamış. Pek çoğumuz yaptığımız iyiliklerden elbet nankörlük görmüşüzdür. Ancak bunun değerini bilenleri de görmüşüzdür. Demek ki çok içi yanan biri yangınını söndürmek için yazmış bunu. Ben de o an uzun uzadıya düşünmedim ve paylaşıverdim...
Pek çok beğeni ve yorum geldi... Yorumların kimisi eleştirel iken kimisi bağrı yanıklar tarafından onaylar türdendi...

Bir yorum ise beni çiledin çıkarmaya yetti. Bu kişi yaşını başını almış, zamanında bir kaç ulusal gazetelerde yöneticilik yaptığı da söylenen bir kişi idi. Laf aramızda son yönetici olduğu gazeteden atıldığı söyleniyordu...

Bana şöyle yazmış:
“Eğer bir işi yaranmak için yapıyorsan. Kusura bakmayasın, beş para etmezsin...”
Kan beynime hücum etti... Beni hayatında bir kez bile görmemiş, konuşmamış, aynı ortamda bulunmamış... Bana faceden arkadaşlık isteği göndermiş... ortak arkadaşlarımız var diye değer biri sanmışım ve onaylamışım... Ama demek ki ben de onu adam sanmışım...

O öfke ile hemen yanıtladım:
“Ben sayfalarımda geneli ilgilendiren konuları paylaşırım. Her paylaşımım benim yaşadığım ve dertlendigim bir konuya ilişkin değildir. Diyelim ki öyle oldu... Siz kimsiniz ki bu paylaşımımdan ötürü benim beş para etmedigime karar verebiliyorsunuz ..... bey... lütfen ağzından çıkanı kulağınız da duysun ve haddinizi bilin!...”

Aradan 3-5 gün geçti hâlâ yanıt bekliyorum... Anlaşılan bu kimse de yazımın baş tarafında anlattığım türden... lafını alınca yanıtlayamadı. Ya da o yorumu yazıp aklınca benim canımı acıtmanın sarhoşluğunu  hâlâ üzerinden atamadı...

Rahmetli annemin buna uygun bir lafı vardı pek sevdiğim. Derdi ki:
“Aldın mı lafını...
gittin mi gabarı gabarı!..”

Hülya Sezgin