Aklıma bir konu gelmiş... Beynimde cümleler dans ediyor... Tuşlarla buluşmalı, bembeyaz sayfalara dökmeliyim bunları. Aklımdan uçmadan, yok olmadan... Öyle de yapıyorum. Hemen açıyorum bilgisayarımı, başlıyorum yazmaya...
Sular seller gibi konu akıyor. Çünkü düşünceler içimde dolmuş, şimdi taşıyor. Hepsini yazmalıyım, aktarmalıyım kağıda... Aktarmalıyım ki okurlarım da okusun, onlarla da paylaşayım...
Derken... “Vııııınnnn... vııııın... zzzzzzzz...” 'İiiııııııınnnnnn'! Ve alnımın ortasından sokuveriyor... Allah kahretsin seni sivrisinek. Nerden çıktın şimdi sanki? Nerede ise kış geldi. Hâlâ ne işin var ortalıkta? Başıma bela mısın?..
Sokması ile işkence başlıyor... Yalnızca ısırıp gitse yemin ederim “Kanım helal olsun!” diyeceğim. Ama öyle mi ya!.. Arkasından çıldırtıcı bir kaşıntı başlıyor. Kaşındıkça kaşınıyor... Kaşındıkça kaşınıyor. Elim alnımın ortasında, hep kaşıyorum. Sonunda orası yara oluyor. Sonrası gene elim doğru durmuyor. Yara Kabuk tutuyor, ben kabuğu koparıyorum, kabuk tutuyor, ben yeniden koparıyorum. Ve bu Alahın belası sivrisinek en az bir ayı bana zindan ediyor.
Saat olmuş 23.00... yazmaktan falan vaz geçtim, girdim yatağa. Bu kez de lanet olası sinek uykuda yakaladı. Tam altı farklı yerden ısırdı. Allahın belası… Bir kere ısır... Aksırınca tıksırıncaya kadar iç kanımı ve git. Sabaha kadar başımın üzerinde ne dönüp duruyorsun vın vınn... Nefret ediyorum o sesten. Tüylerim diken diken oluyor, babaannemin lafı gibi esvaptan çıkıyor...iki em çek git... vız vız vız neyin peşindesin?.. Ben de bir iki kasılıp sonra tatlı uykuma devam edeyim...
Ama ne mümkün? Hep en abuk sabuk yerlerden ısırıyor. Boyun, kulak memesi, ayak parmağı arası... Bir de kulağımın, burnumun içine girmeye çalışanları var ki!.. işte o zaman çıldırıyorum...
Sivrisinekler üreyecekleri zaman kana ihtiyaç duyarlarmış. Yani ısıranlar dişi... annelik iç güdüsü ile yaparlarmış. Ama hiç acıyasım gelmiyor...
Ben sana ne yaptım be sivrisinek. Benden ne zarar gördün ki bana bu işkenceyi çektiriyorsun? Hoş zaman zaman kimi insanlarda bile hiçbir yanlış yapmadığım hatta iyilik ettiğim halde kötülüklerle karşılaşınca seni mazur göresim geliyor ya!.. Neyse... Hem sen ne de olsa bir uçkunsun...
Yüce tanrım senin gibi bir yaratığı neden yarattı ki! Her yarattığının ille de bir nedeni, ödevi var, biliyorum. Ya sana niye gerek gördü ki?
Düşünüyorum, düşünüyorum ne işe yaradığını bulamıyorum... Cüssenle yaptığın eziyeti düşününce de Matematikte okuduğumuz hani şu orantılı problemler vardır ya onlar geliyor aklıma. Severdim de... çözerdim de... Ama işte seni bir türlü çözemiyorum be başımın belası sivrisinek!..
Benim gibi bu dertten muzdarip bir grup genç ise sivrisinek dansı çıkarmışlar. Vücudun çeşitli yerlerine konan sivrisinekleri kovalamak ya da avlamak ister gibi oralarına buralarına şap şup vuruyorlarmış. Benim bildiğim dans insana mutluluk vermeli. Çektiğim işkenceyi anlatan bir hareket ile asla dans mans etmem ben. Tövbe, tövbeee ...
Uykum kaçtı ve inanılmaz başım ağrıdı. Yemin ederim hani karıncayı bile ezmez derler ya!.. İşte ben yolda yürürken karıncalara denk gelince basmamak için zıplaya zıplaya yürürüm ama şu dünyada sebepsiz yere sırf zevk için bile öldürebileceğim tek şey varsa o da sivrisineklerdir.
Böyle düşünürken sabah facebookta bir paylaşımda gördüm. “Tek başıma bu rezil düzene karşı ne kadar etkili olabilirim diye düşündüğünde bir sivrisinek yüzünden uykusuz kaldığın geceler aklına gelsin. O başarıyorsa sen de başarırsın...” diyordu...
Sanırım işte sivrisineğin yaratılış nedenini bulmuştum. Bize ders vermek!..
Hülya Sezgin/hulyasezgin@hotmail.com