Helallik bireyler arasında alınır ve verilir. Hukuki değil, inanç çerçevesinde bir kavramdır. Devlet-vatandaş ilişkisini dini kavramlar değil, yasalar belirler. Devlet halkından helallik istemez. Devlet halkının konforlu yaşamını temin etmekle, halkın güvenliğini sağlamakla sorumludur. Nasıl bir devlet başka bir devletten helallik isteyemezse, kendi vatandaşından da isteyemez. 18 Yıldır yönetiyorlar ama devletin ne olduğunu anlayamamışlar.
“Şahsım, İngiltere, Fransa toplantı yaptık” falan dediklerine göre devleti “şahısları” sanıyorlar. Peki, öyle kabul edelim. Onların anladığı dilden devam edelim.
Helallik istemek işlenen bir kusur ardından kusuru işleyen bireyin mağdurdan af dilemesidir.
Peki, bu millet işlenen hangi kusurlar için hakkını helal edecek?
Açılım süreci diye bir garabet uydurup Habur’dan törenle teröristleri içeri soktular. Şehit yakınlarının ciğeri yandı. Onlar hakkını helal edecek mi?
“Hoca efendileri” ile beraber yürürlerken kumpaslarla adlarını lekelemeye çalıştıkları, hapse tıktıkları askerler haklarını helal edecek mi? İntihar eden subayların yakınları?
Hoca efendisi darbeye kalkışınca şehit edilen yüzlerce insan hakkını helal edecek mi? Paraları ödenmeyen, “paranızı bankada çoğaltıyoruz” dedikleri gaziler mi?
Hakları ellerinden alınan EYT mağdurları?
Anadolu’da yaşayıp geçmediği yola, köprüye garanti para ödeyen halk mı hakkını edecek?
Ve salgın!
Modern dünya, bizi “kıskanan” Almanya halkına destek olurken bizim iktidar “laf olsun” yardımları ve kredilerle işi geçiştirmeye çalıştı. Verdiği hibeler hiçbir işe yaramadığı gibi esnafa kredi desteği de saçma sapan şartlara bağlandı. Adeta “kaf dağının ardından bana bilmemne çiçeğini getir ama almak için ejderhayla savaş” tadında krediler verildi.
“Evde kal” dediler millet evde oturdu, para kazanamadı. Telefon ve internet faturalarını ödeyemediler hizmetleri kesildi. İktidar kulağının üstüne yattı, şirketleri uyarmadı.
Üç kuruş birikimi olan halk 1.5 yıl içinde tüm parasını tüketti. Toplu intiharlar başladı. Aileler siyanürle hayatına son verdi. Neredeyse kimse iş yapamadı.
Salgını yönetmeyi beceremediler, şirketler battı, esnaf iflas etti, seri intiharlar yaşandı.
Sıkılmadan "hakkınızı helal edin “diyorlar.
Evladını komşusuna bırakıp intihar eden anne babanın çocuğu sana hakkını helal eder mi?
Batan esnaf?
İşsiz kalan milyonlar?
Bir kez de devlet hakkını helal etsin, vergi stopaj kdv alınmasın. Milletin kirasını ödesin, geçimini sağlasın.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güçlü referansları vardır. En eskisi Orta Asya kültürü ve adalet anlayışıdır. Yusuf Has Hacib’in eseri Kutadgu Bilig’e göre yönetici ve yönetilen eşittir, yöneten adaletle yönetmeye mecburdur.
Kültürümüzde önemli yeri olan İslam tam bir adalet dinidir. Kur’an “adalet devleti”nin ana fikrini açıklar.
Halife Hz. Ömer “Fırat kenarında bir koyun kaybolsa hesabı benden sorulur” derken Kur’an yaklaşımını ete kemiğe büründürür.
Fatih Sultan Mehmet, İpsilanti Efendi’nin şikâyeti sonucu kadı karşısına çıkmak zorunda kalır. Alışkanlıkla mindere oturunca kadı tarafından sertçe uyarılır, kadı karşısında ayağa kalkmak zorunda kalır. Elinin kesilmesi söz konusuyken İpsilanti efendinin şikâyetini geri alması üzerine yüz bin lira tazminat ödemesi ve elli bin liralık ev yaptırması şartıyla serbest kalır. Para da devlet kesesinden değil, padişahın kişisel parasından ödenir.
Gördüğünüz gibi yönetici-halk ilişkisinde helallik diye bir şey yok.
Helallik istemek beceriksizliğe kılıf uydurup sıyrılmaktan ibaret bir yaklaşımdır. Hukuki bir tarafı yoktur, mağduriyeti ortadan kaldırmaz.
Çocuklarımıza bu 18 yılı nasıl izah edeceğiz bilemiyorum. Cinnet çağı mı deriz, gelmiş geçmiş en kötü yönetim mi deriz bilemem ama o sandık gelince hatada ısrara devam edersek Hegel ve Churchill’e atfedilen “her halk hak ettiği şekilde yönetilir” sözüne geleceğiz.