Halkımız ne kadar dürüst?

Ruhittin SÖNMEZ

Zaman zaman toplu taşıma araçlarında, ticari takside veya yolda içi para dolu cüzdan veya çantaları bulunur. Bunları sahiplerine iade eden dürüst vatandaşlarımızla ilgili çok sayıda haber medyada yer almıştır. Bu haberler bizi böyle bir toplum içinde yaşamanın güveni ve huzuru ile mutlu eder. Bu toplumun bir ferdi olmakla gurur duyarız.

İnsanlarımızın dürüstlüğünün sebebi olarak, yetiştiğimiz toplumun dini değerlerinin etkili olduğunu düşünürüz. Çünkü, İslam dininin emir ve yasaklarıyla, “kul hakkı” ile “helal ve haram lokma” kavramlarının genetiğimize işlediğini varsayarız.

Acaba bu varsayımımız ne kadar doğru? Bunu anlamamız için farklı dinlerden insanların yaşadığı diğer ülkelerin içindeki davranış kalıplarıyla mukayesesini yapmak gerekir.

Ölçemediğiniz hiçbir şeyi mukayese edemezsiniz. Rakamla ifade edemediğiniz sosyal mukayeseler önyargıların eseri olur ve bilimsel bir anlamı yoktur.

Hafta sonu işte bu ihtiyacı karşılayan bir araştırma okudum. Sözcü Gazetesinin “Hafta Sonu” ekinde yer alan habere göre; Science Journal’deki araştırmacılar tarafından 40 ülkedeki 355 şehirde bir sosyal deney yapıldı. 17.303 cüzdanın sahiplerine teslim edilme ihtimali üzerinden ülkelerin dürüstlük derecesi ölçüldü.

Deney kısaca şu şekilde gerçekleşti: Turist kılığındaki araştırma görevlileri restoran, müze, banka ve otel gibi yerlerde karşılarına çıkan ilk yetkiliye bir cüzdan uzattı. “Cüzdanı yolda bulduklarını ve aceleleri olduğu için teslim edip gitmeleri gerektiğini” söylediler. Bu cüzdanlarda, üzerinde sahibinin adı ve-posta yazılı kartvizitler, biraz para ve bir anahtar bulunuyordu.

Sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı. İçinde para olmayan cüzdanların yüzde 46'sı, 13 dolar konulmuş cüzdanların yüzde 61'i ve 100 dolar bulunan cüzdanların yüzde 72'si cüzdandaki adrese iletildi.

Deneyde dünyanın her yerindeki insanların, içinde para olan cüzdanları iade etme eğilimleri, içinde para bulunmayan cüzdanları sahibine teslim etme eğiliminden yüksek çıktı. Para miktarı yükseldikçe iade etme eğilimi de yükseliyordu.

Türkiye'de ise içinde para bulunmayan cüzdanlardan %20'si araştırmacılara teslim edilirken, içinde para olan cüzdanların ise yüzde 43'ü ulaştırıldı.

Dürüstlük seviyesinde Danimarka ve İsveç liste başı oldu. Onları Yeni Zelanda, İsviçre ve Norveç takip ediyor. Peru, Kenya ve Meksika ise en alt sıralarda yer aldı.

Türkiye dürüstlük sıralamasında araştırmanın yapıldığı 40 ülke arasında 27’nci olabildi.

Sonuç halkımız açısından utanç verici: Halkımızın yarısından fazlasında “kul hakkı” ve “evine helal lokma götürme” hassasiyetinin olmadığı görülüyor.

* * *

İSLAMİ İLKELERE UYGUN YAŞAMIYORUZ

Yukarıda bahsettiğim “dürüstlük” araştırması sonuçları bir başka çalışma sonuçlarını da doğruluyor.

George Washington Üniversitesi’nden iki akademisyen Şeherazade Rahman ve Hüseyin Askari ilk olarak 2010 yılında “İslam Ülkeleri Ne Kadar İslamî?” araştırması yapmıştı. Sonra bu çalışma her yıl yenilenerek bir endekse dönüştü.

Bu çalışmayla İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye olan ülkelerin İslami öğretilerle uygun politikalar izleyip izlemediklerini bulmaya çalışılıyor.

Ülkeler ekonomi, hukuk ve yönetişim, siyasi haklar, insan hakları ve uluslararası ilişkiler bakımından “İslami kriterlerle ne kadar uyumluluk gösteriyor ve ne kadar İslami yaşıyor?” sorularının cevabı aranıyor. Burada ülkenin Müslüman olması ya da olmaması dikkate alınmıyor.

“İslamîlik endeksinin” 2018 raporunda, İslam’ın öngördüğü ahlaki ve toplumsal ilkelere göre yaşayan ülkeler sıralamasında ilk 40'a hiçbir Müslüman ülke giremedi.

153 ülkenin yer aldığı listede, Türkiye 25 basamak gerileyerek 95’inci sırada yer aldı.

2018 İslamîlik Endeksi’nde en üst sırada yer bulabilen Müslüman ülke Birleşik Arap Emirlikleri listede 45. sırada yer aldı. İlk 50 ülke arasında, BAE’nin ardından Arnavutluk 46, Malezya 47, Katar 48. sırada yer aldı.

Listenin ilk sırasında yer alan Yeni Zelanda’yı İsveç, Hollanda, İzlanda, İsviçre ve İrlanda izliyor. Danimarka 7, Kanada 8, Avustralya 9, Norveç de 10. sırada yer alıyor.

“Dünyanın en huzurlu ve mutlu insanlarının yaşadığı ülkeler” araştırmasında da bu endekste ilk sıralarda yer alan ve halkı Müslüman olmayan ülkelerin ilk sıralarda olması zannederim hiçbirimiz için sürpriz değildir.

* * *

YÖNETİCİLER VE HALK ARASINDA KÖTÜ ETKİLEŞİM

Acaba halkımızın ne kadarı dürüst ve ahlaklı yöneticilerimiz olsun istiyor?

Halkımızın yüzde kaçı ahlaklı ve dürüst olmadığını, geniş kesimlerin kul haklarını yediklerini, yandaşlarına aktardığını bildiği ve fakat bu arada kendisine de haklı veya haksız imkanlar sağlayanları tercih ediyor?

Merak ediyorum, “Benim hırsızım, benim tecavüzcüm, benim yalancım … iyidir”, “yeter ki bizden olsun” anlayışının arka planında ne var?

Anlamakta zorluk çekiyorum; neden halkımızın çoğu “adam kazandı” diyeni küçümser de, “atı alan Üsküdar’ı geçti” diyeni takdir eder?

Bazen de soruyu değiştiriyorum. Acaba yöneticilerimiz halkımızın dürüst ve ahlaklı olmasını istiyor mu?

Yoksa kendi işledikleri suç ve günahlara ortak, vicdanen sorgulama ve hesap sorma yeteneği köreltilmiş yığınlar mı istiyor?

Belki de, “yumurta / tavuk” ilişkisi gibi, birbirinin sebep ve sonucu olan bir etkileşim söz konusu. Böyle bir etkileşimin yarattığı ve sonucu dürüstlük ve İslamîlik endekslerine yansıyan mevcut ekosistem beni korkutuyor.

Bu etkileşim zincirini kırmazsak en geri kalmış ülkeler sınıfına doğru gerilemeye devam edeceğiz.

Çare belli: Dürüst ve ahlaklı insanları siyasette etkin kılmak.