HANİ İKİ DİŞİ KÖPEK DEMİŞTİ YA;
''İstiklâl Marşı değişsin- Ne mutlu Türk'üm demekten vazgeçilsin'' diye
Bu sese kulak ver iki iğrenç dişi köpek!
Sizler de kulak verin Türk ve devlet düşmanı erkek köpekler!
Ey soysuz köpekler!
Ey anası, babası, soyu meçhuller!
Bilesiniz ki din- Namus ve İstiklâl Marşımız bir bütündür!
Hür ve bağımsız olmayan milletlerin istiklal marşlarının olamayacağı gibi, bu gibi milletlerin haysiyet, şeref, namus ve dinlerinden, hanımlarının ve kızlarının ırz ve bekaretlerinin varlığından da söz edilemez!
Ey soysuz iki dişi köpek!
Günümüz ve tarih bunun acı örnekleriyle doludur!
Fazlaca gerilere gitmeye gerek yok. Irak'ta Ebu Gureyb Hapishanesinde ABD askerleri tarafından aylarca toplu tecâvüze uğrayan NUR BACININ Müslüman ülkelerin Devlet Başkanlarına yazdığı, yürekleri dağlayan o kahredici mektubu okumak insan olana yeter!
‘’NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE’’ SÖZÜNE GELİNCE;
Ey iki dişi köpek ve benzeri erkek köpekler!
Şayet Türkler Anadolu’ya gelip önce Selçukluyu, daha sonra Osmanlı imparatorluğunu, nihayetinde ise, hem Selçuklu’yu hem de Osmanlıyı içinde barındıran Türkiye Cumhuriyet Devletini kurmamış olsalardı; şu an bu topraklar üzerinde yaşayıp ta Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve de ‘’Ne Mutlu Türk’üm diyene’’ sözünü içine sindiremeyerek bu ikisine düşmanlık edenlerin, o gizlemeye çalıştıkları soyları bugünlerde var olabilir miydi?
Şayet soyları bugünlere ulaşmış olsa bile, dinlerinin- namuslarının- gelinleri ve kızlarının durumları bugünkü gibi teminat altında mı olurdu yoksa aşağıda Ozan Ârif in ifadesinde ki gibi mi olurdu?
İnciri dikerler senin ocağa
Her gece verirler başka kucağa,
Karına karım dersin amma iş işten geçer!
Bütün bu ifadeler şunu gösteriyor ki;
M. Âkif Ersoy’un yazmış olduğu İstiklal Marşı, Atatürk’ün ise söylediği ‘’Ne mutlu Türk’üm diyene’’ sözü; yalnız ve yalnız haysiyetini- şerefini- karısının ve kızının namusunu dert edinip düşünen asil ve soylu insanların iman dolu gönüllerinde yer edinip karşılık bulur ki alçak ve namussuzlar bunlardan muaftırlar!
İtin- köpeğin- soysuzun- nikahsızın- analarının rahimlerine düşen dölün sahibi meçhullerin; ne İstiklal Marşımızı söyleme ve ne de ‘’Ne mutlu Türk’üm diyene’’ sözünü benimseme gibi bir mecburiyetleri yoktur!
Onlar ancak, Allah göstermesin bu devlet işgal edildiğinde, işgâl kuvvetlerinin karargâhlarından karıları ve kızlarının yükselen acı çığlıklarını duyduklarında uyanıp pişman olacaklar.
Ozan Ârif’in, ‘’Her gece verirler başka kucağa, karına karım dersin amma iş işten geçer’’ sözleriyle neyi anlatmak istediğinin sırrına erecekler lâkin vakit çok geç olacak!
Karıları ve kızlarının düşman askerlerinin karargah çadırlarından yükselen çığlık sesleri adeta siren seslerine dönüşecek ve işte o zaman bir Mustafa Kemâl arayacaklar ve belki de son sözleri;
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE OLACAKTIR!
ORHAN KILIÇOĞLU