Hiç kendimizi kandırmaya kalkmayalım! Kendimizi avutacak “vahşi sömürgeciler” nitelemelerinin altına sığınmaya, Avrupalılara köklü düşmanlık besleyip, kendimizi dev aynasında görmeye gerek yok!
Evet! Batılılar, vahşi ve acımasız bir emperyalist çağı başlatmışlar ve yine vahşi ve acımasız oyunlarla İslam dünyasının üzerine karabasan gibi çökmektedirler.
Ancak! Batılılar, dünya üzerinde ki bu egemenliklerini nasıl elde ettiler? Biz elimizdeki imkanları nasıl ve neden kaybettik?
Eğer! Artık, itilmek ve kakılmaktan bıktıysak batılıların geçtikleri yolu incelememizde fayda var.
Mutlu ve güvenli bir milletin ferdi olmak için, önce ufku açık ve hayallere kılıf geçirmeyerek düşünmek gerekiyor.
Ortaçağdan yeniçağa geçiş döneminde dünyanın batısına sıkışmış olan İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere ve Hollanda batılarında uzanan uçsuz bucaksız okyanusu geçmeye çalışan hayalperest maceracılar sayesinde milletlerinin geleceğini kurtardılar.
Yüzlerce gemi okyanusa açıldı ve geri dönmedi, yüzlerce denizcinin arkasından binlerce yürek ağladı.
Ne olduğu bilinmeyen denizin ortasında ve fırtınaların içinde çaresiz kalmanın, ulaşacakları herhangi bir kara parçasının hayalinin bile zihinlerinde olmadığı bir ortamda deryalara açılmak nasıl bir delilik gerektirir?
Çağdaşlarının ortalama 50 yıl yaşadığı bir dönemde ömrünü bilimsel ve teknolojik icatlara adamak nasıl bir fedakarlıktır?
İşte Avrupa’nın milletleri bu deli ve fedakarların açtıkları yoldan üstün, mutlu ve cazibe merkezi haline gelen batı toplumlarını oluşturmuşlardır.
Bugün dahi olaylara ve gelişmelere aynı gözle bakıyorlar.
Amerika kıtasını kendi krallığına bağlamak için gemileri okyanusun bilinmezliğine gönderen İspanya ve Portekiz krallıkları ne yaptıysa ABD’de aynısını yapıyor.
ABD öncülüğünde bilim insanları Mars’a nasıl gidileceğinin ve Mars’ın nasıl kolonileştirileceğinin alternatif planlarını yapıyorlar.
İşte! Gerçek milliyetçilik budur!
Biz de ise insanlara Venüs, Mars gezegenleri, Titan ve Europa uyduları ile Çeres cüce gezegeninde insan için yaşam alanları oluşturulabileceğini söylediğiniz de, bıyık altından güldüklerini hissedebiliyorsunuz.
Ancak, biz milliyetçiliğin geniş bir ufuk ve hayal gücüyle topluma hizmet ile güçlenebileceğini, artık değer oluşturan toplumların daha güçlü ve mutlu olduklarını, bu artık değeri oluşturmak için de hayallerin esiri olmadan hayal etmeyi sürdürmek gerektiğini düşünüyoruz.
Eğer; denizin tabanında bir üs kurmayı,
Eğer; kanser hastalığını yenecek bir aşı geliştirmeyi,
Eğer; Afrika’nın fakir ve açlıkla kırılan bir ülkesinden toprak satın alıp koloni kurmayı,
Eğer; uçak gemisi yapıp Hint okyanusunda yüzdürmeyi,
Eğer; güney kutbunda donmuş halde suyun bulunduğu Ay’da üs kurmayı,
Eğer; Venüs (Çolpan/Çoban) gezegeninin atmosferinin üst katmanlarına zeplin yerleştirip, orada yaşam kurmayı,
Eğer; Dünya yörüngesinde yapay atmosfer ve yerçekimine sahip bir uzay üssü oluşturmayı,
Eğer; Mars (Müşteri) gezegeninin su bulunan kraterlerinin üstünü kırılmaz cam ile kaplayıp, kraterin içinde sera oluşturmayı,
Eğer; Europa uydusunun buzlarının üzerinde Eskimo kulübesi “İglo” benzeri bir yapı inşa ederek burada yaşam alanı oluşturmayı,
Eğer; Titan uydusunun sıvı metan gazı akan nehir ve denizlerini gören bir noktaya üs kurmayı,
Eğer; Çeres cüce gezegeninin mağaralarının içinde yerleşim kurmayı,
Eğer; insan beyninin çalışma kapasitesini arttıracak araştırmalara bütçe ayırmayı,
Eğer; yeni enerji kaynakları oluşturacak projeleri desteklemeyi,
Eğer; uçan ve yüzen bir araba prototipi üretmeyi,
Eğer; insanları havada yürütmeyi,
Eğer; bir metrekare topraktan en fazla ürünü almanın veya toprak kullanmadan üretim yapmanın teknolojisini geliştirmeyi, düşünebiliyor ve planlayabiliyorsak işte o zaman Türk toplumu olarak önümüzü açmış ve gerçek milliyetçiliğin gereğini yapmışız demektir.
Nasıl, Avrupalılar hayallerinin peşinden giderek ilerledilerse ve hayal edecek nesliler yetiştirecek eğitim sistemlerini oluşturdularsa biz de aynısını yapmalıyız.
Unutmayalım! Herkes, Mars gezegeninde koloni kurmayacak, ancak bunu yapacak ufku olan toplumlar bu uğurda uğraşırlarken hesapta olmayan bir sürü yeni keşifte bulunacaklardır.
Avrupalılar; Hindistan ve Çin’e gidip ipek ve baharatı Türklere vergi vermeden almayı hayal ederlerken Amerika'yı keşfetmediler mi?
Esiri olmadığınız, size yol gösteren, ufuk açan ve çalışmanız için sizi iştahlandıran hayaller İYİdir.
Bu sebeple Türk eğitim sisteminin her şeyden önce büyük hedefler peşinde koşan nesiler yetiştirmeye odaklanması gerektiğini, bu istikamette insan yetiştirmenin projeleri ile uğraşılması gerektiğini düşünüyoruz.