İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İYİ Parti tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Kanal İstanbul Projesi ve Ardındaki Gerçekler” konulu panele katıldı. Panelin ev sahibi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, etkinliğin yapılacağı salona İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu’yla birlikte girdi. Panel öncesinde ilk konuşmayı Kavuncu yaptı. Daha sonra İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican’ın moderatörlüğünü yaptığı panel bölümüne geçildi. Panelde, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam ve emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu birer konuşma yaptı.
“TRAVMAYI GÖRÜNCE İNSANIN UYKULARI KAÇIYOR”
Panelistlerin ardından söz alan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Karadeniz, Marmara ve Ege arasındaki o ilişkinin bozulmasıyla ortaya çıkacak o travmayı gördüğünüzde insanın uykuları kaçıyor. Bunlar gerçekler. Ben biraz daha farklı açıdan bakmak istiyorum. Özellikle bu konunun çok konuşulmasını istiyoruz. Zira 2011 yılında, bu konuyu seçime bir hafta kala kötü bir animasyon filme bu konuyu gündeme taşıyan o dönemin iktidar partisi, ne hikmetse o günden bu yana konuyu kaldırdı rafa. Hiç açmadı, hiç bahsetmedi. Bahsetmezken, kanalla ilgili hiçbir bilgiyi de bilen insanlarla tartışmadı. Bir bilgi alışveriş ortamı da yaratmadı. Bugün konuşulması, tartışılması, anlaşılması bizim için çok önemli bir kazanç. Son yaptığımız araştırmalarda, bu konuda toplumun ciddi bilgi sahibi olduğunu verilerden elde ettik. Bu, şunu gösteriyor: Bugün ülkenin çok derin konuları var. Başta yoksulluk, işsizlik, ekonomik problemler… Bütün bunlar varken, ‘Kanal İstanbul ihalesini yapıyoruz’ diye ortaya çıkan bir bakandan sonra, biz de mecbur İstanbulluyla bunu paylaştık. ‘Bir durun bakalım. Ne oluyor? Ne yapıyorsunuz? Neyi yapıyorsunuz? Niçin yapıyorsunuz sorularını sorduktan sonra, İstanbul’u analiz etmeye, bizlerin ve kamuoyundaki sağlıklı bilgi kaynaklarının aktarımlarıyla konuya vakıf olmaya başladılar.”
“VATANDAŞ BİLGİ SAHİBİ OLDUKÇA ONAY VERMİYOR”
İmamoğlu, sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Bu süreçte vatandaşın, bilgi sahibi oldukça, faydalarını, zararlarını gördükçe, bu projeye asla onay vermediğini de araştırmalardan elde etmiş durumdayız. Tabi bir tavrı görüyoruz: ‘Yapacağız da yapacağız!’ Başka bir tavır yok. ÇED raporu askıya çıkıyor, itirazlar veriliyor, ÇED raporuna yapılan, kurumsal, kişisel itirazlar yok sayılıyor ve ÇED raporu onaylıyor. Biz de diyoruz ki; bizi, İBB Başkanı’nı ikna etmenize ihtiyaç yok. Bilim dünyasını ikna edin; yeterli. İstanbul vatandaşı zaten o zaman ikna olur. Ama akıl ve bilim, bu anlamda çok net tavrını ortaya koymuştur. Kanal İstanbul’un 2011’de ortaya atıldı. 2015 seçimleri geldi, ‘Şimdi o konuya girmeyelim’ dediler. 2019 yerel seçimleri geldi. Hatırlayın; zerre cümle yok. Bu kadar önemli bir seçim İstanbul’la ilgili. İstanbul’a dair bu kadar önemsedikleri, dünyada en büyük sükseyi yapacaklarına inandıkları projeyle ilgili tek bir cümle etmeden seçimi bitirdiler. Sessizce geçirdikleri bu süreçten sonra da ‘Kazmayı vuruyoruz’ diye ortaya çıktılar.
“BUKALEMUN PROJE”
Ben, bu projeye, ‘Bukalemun proje’ diyorum. Her renge giriyor bu proje. 2011’de Sayın Cumhurbaşkanı, bu projenin tanımını, halka hitap ederek şöyle söylüyor: ‘Bu proje, çok boyutlu bir projedir. Aynı zamanda enerji, ulaştırma, bayındırlık, eğitim, istihdam, şehircilik, aile, konut, çevre projesidir. İstanbul’u, tarımı, yeşili, hayvan ve bitki yaşamını koruma projesidir.’ Her şey var projede. Bu açıklamayı en az 10 defa okudum. Bugünün neresiyle uyuşuyor; bulamadım. O zaman dedim ki, ‘O basit animasyon filminde, tahmin ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı’na o dönem başka bir proje anlattılar.’ Bu proje o proje değil. Bu tanımlara uymuyor. İçinde ne ararsan var. Her şeye iyi geliyor! Ben de isyan ediyorum. Kabullenemiyorum İBB Başkanı olarak. İsyan ediyorum. Bu isyanımı milyonlar hemşehrimin duyduğunu da görüyorum. Onların da isyanını görüyorum.
“BU SÜRECİ MUTLAKA ENGELLEMELİYİZ”
“Akılla, bilimle sağ duyuyla hukuka dayalı olarak bu süreci, çeşitli girişimlerle ortaya koyarak, mutlaka engellemeyiz diye düşünüyorum. Tabii ki çalıştaylar yapacağız, tabii ki bu konuyu tartışacağız, ÇED raporuna itiraz edeceğiz. Şu anda 100 binlik planlar askıda. 1/100.000’lik plan dediğiniz şey, bir kentin değişmez kurallarıdır. Bu iş kapalı kapılar ardında yapılmaz. Bir proje ofisi tarafından yapılmaz. Kamuoyuna açık yapılır. 100 binlik plan, basit bir konu değildir. Buna da itiraz edeceğiz. Dün ben ettim. Etmeliyiz. Hukuki haklarımızı, sonuna kadar kullanmalıyız. 6 ilçedeki 19 mahallede insanları yerinden edilecek kişi sayısı, 316 bin kişi. 316 bin kişiyi siz, yerinden ediyor ve taşıyorsunuz. Esas problem, esas kıyamet burada kopacak. Oradaki toplum bunun farkında değil.”
“İŞSİZLİK VARKEN, İNSANLARIN SIRTINA YÜK KOYUYORSUNUZ”
Görünen o ki, Kanal İstanbul’un hükümet ağzıyla ifade edilen maliyeti 100 milyar lira. Yani aslında vatandaşa onların tarifiyle 100 milyar lira daha ek bir yük, ek bir vergi. Yani bu anda neredeyse her üç gencin birisi işsizken, işsizlikten insanlarımız kırılıyorken, çözmemiz gereken başka hususlar varken, siz insanların sırtına böyle bir yük koyuyorsunuz. Dokuz tane Marmaray yapar. Siz bütün İstanbul’un deprem sorununu ortadan kaldırabilecekken İstanbul’a böyle bir yükü reva görüyorsunuz. Niye? Yine betona gömeceksiniz İstanbul’u. Bu sürecin sonunda maliyet olarak da çok yanılacaksınız. Derken hani tahminde bulunuyorum. Bunu yaptırmayacağız, bunu söyleyeyim.
“KİM MECBUR?”
Bizi bu işe mecbur etmek isteyenlere diyoruz ki; ‘Niçin mecburuz?’ Kim mecbur? Biz değiliz. Küçük bir azınlık mecbur. Kim mecbur? Evet o 30 milyon metrekarelik arsayı satın alanlar mecbur. Hayatlarını oraya bağlamışlar. Açıkçası bu kanalı ve kanalın etrafındaki binaları yapacak olanlar da mecbur olabilirler. Onu da anlayabiliyorum. Ama biz Kanal İstanbul’a asla mecbur değiliz. İstanbul halkının da böyle bir niyeti yok. Kabul etmiyor vatandaş. İsraf düzeninden beslenenlere biz İstanbul’un yönetiminin kapılarını el birliğiyle kapattık. Artık israf düzeninden kimse faydalanmıyor İBB’de. Biraz da bu sürecin tetiklediği konusunda şüphelerim vardı. Sayın Meral Akşener, ‘Suçlusu sensin’ deyince düşünmeye başladım. Evet galiba 2019 seçimleri biraz bu işin tetikleyicisi oldu. Süreci bu anlamda tetikledi. Biz İBB’de kamu kaynaklarını ahlaklı şekilde kullanılması için çaba gösteriyoruz. Partizanlığa asla müsaade etmiyoruz. İsraf düzenine alışmış insanların Kanal İstanbul’a mecbur olduklarını düşünüyorum. Biz mecbur değiliz. İstanbul halkı mecbur değil.
“DÜNYAYA MEYDAN OKUYACAĞIMIZ ÇOK ŞEY VAR”
Dünyaya meydan okuyacağımız çok şey var. Hani sükse konusunda değerli konuşmacılarımız bahsettiler. Dünyaya meydan okumanın yüksek tonda sesle olduğunu zannetmiyorum. Siz, buradan ne kadar bağırırsanız bağırın, sizi Japonya’dan, Kore’den, Avustralya’dan ya da Avrupa’dan hatta komşudan Bulgaristan’dan, Gürcistan’dan duymazlar. Ama ortaya koyacağınız teknolojik beceriler, başarılar, başarılı akademisyenlerin yayınları, bilimsel araştırmaları sizin sesinizi dünyaya duyurabilir. Biz, o sesten anlarız. Bize uluslararası sükse deyince de bağırmaktan çağırmaktan değil, sükseyi böyle tanımlarız zihnimizde. Ama ne yazık ki bu ülkede bir müsameredeki konuşma gibi Teknoloji Bakanı çıkıp ‘Kanal İstanbul da Kanal İstanbul’ konuşması yapıyor. Teknolojinin konuşulması gereken bir buluşmada. Akıllı şehirlerin konuşulması gereken bir buluşmada. Orada da ifade ettim burada da ifade edeceğim. Bunların bilinmesi lazım. Esas sükse yapamadığımız alanlar onlar. Ülkemizin 5 yılda yüksek teknoloji ürünlerine dair ortaya koyduğu cari açık ithalat ihracat arasındaki fark 2019 hariç 107 milyar dolar.
“İYİ YAPILAN ŞEYLERİ ALKIŞLIYORUZ”
Hani diyoruz ya; petrol bağımlısı bir ülkeyiz. Hayır, biz daha çok teknoloji bağımlısı bir ülkeyiz. İnsanlar üretiyor, biz tüketiyoruz. Onun için bunu çözeceğine Teknoloji Bakanı, efendim, çöp dağlarını çok iyi hatırlıyormuş, yirmi beş sene önce bu şehir kurtulmuş onun için kanal da kanal... İyi yapılan her şeyi biz zaten alkışlıyoruz. Bu şehre Sayın Cumhurbaşkanı da hizmet etmiştir. Önceki ve sonraki büyükşehir belediye başkanları da hizmet etmiştir. Allah hepsinden razı olsun. İyi yaptıkları şeylere ama. İstanbul, dünyaya meydan okuyacaksa gençlerin üretime, gençlerin teknolojiye dair, yeni nesil üretime dair ortaya koyacağı şeylerle sükse yapabilir ve meydan okuyabilir. Açıkçası İstanbul bu kanal tartışmasından inşallah el birliği ile kurtulacaktır.
“BU ŞEHRE, BU BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Bu, asla siyasi bir mesele değil hayati bir meseledir. Biz buna bu gözle bakıyor ve bu kararlılıkla bu çalışmalarımızı ve hukuki mücadelemizi veriyoruz. Toplumun tüm duyarlılığıyla ve aynı zamanda tüm hassasiyetiyle hukuki zeminde mücadele kararlılığını görüyorum. Biz buna İstanbul’da her türlü teknik katkıyı vermeye hazırız. Ama hukukçular vasıtasıyla ama teknik insanlar vasıtasıyla… İnşallah biz, bu doğruya bu şehri getireceğiz. Yine de çağrı yapıyorum açık ve net. Buradan herkese, Ankara’daki bütün yetkililere, bütün İstanbullular adına onların vicdanına sesleniyorum: Gelin aklı, bilimi deneyin. Gelin bir daha düşünün. Bakın bu yanlıştan siz dönün. Bu millet, sizi bu yanlıştan döndürmesin. Vicdanınızın sesine kulak verin. Bu insanların feryadına kulak verin. Ve bu eşsiz şehre, geri dönüşü olmayan bir ihanete kalkışmayın. Çünkü bu şehir, hepimize, geçmişimizden bize emanet edilen bu şehir, geleceğe aynı sağlıklı şekilde emanet edilsin diye teslim edildi. Umarım bunu sağlayacağız ve sizin bu şehre, bu büyük kötülüğü yapmanıza fırsat tanımayacağız.
"MARMARA ÖLÜR"
Panelistlerden Prof. Dr. Cemal Saydam ise, Kanal İstanbul projesinin Marmara denizinin yapısına uygun olmadığını anlattı. Proje ile ilgili yayınlanan ÇED raporunu incelediğini belirten Saydam, “Bu projenin gerçekleşmesi halinde su sıcaklığı ve tuz oranı değişeceği için Marmara ölür” dedi.
TÜBİTAK’ın proje ile ilgili olumlu rapor vermesini değerlendiren Saydam, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na dönerek “Lütfen bu ÇED raporunu olumlu bulan bilim adamlarıyla beni karşı karşıya getirin. Bunu onlarla tartışalım” çağrısında bulundu.