(Bir öğretmenin günlüğünden, hayata ibretlik gerçek bir olay.)
Sabah okula geldiğinde, mutluluğunu ve sevincini, önce öğretmeni, sonra sınıftaki arkadaşları ile paylaşmış, "Teyzem, yurt dışından geldi." demişti, minik Gizem.
Gözlerinden ışık, yüzünden mutluluk ve gülücükler akıyordu Gizem’in, üçüncü ders girişine kadar. Birdenbire yüzü asık ve gözleri yaş dolmaya başlamıştı. Öğretmeni yanına geldi ve “Gizemciğim, gülücüklerin ve mutluluğun nereye gitti?” diye sordu. Hıçkırıkları çoğalan Gizem, “Öğretmenim, teyzem bana yurt dışından içi renkli kalemlerle dolu bir kalem kutusu hediye getirmişti. İki ders çantamda olan kutu, şimdi kaybolmuş ve bulamıyorum". Sınıf arkadaşları ve öğretmeni çok üzüldüler. Öğretmen kendisi bilmesine rağmen, pedagojik yaklaşımlarla bulmaya çalışsa da, maalesef başarılı olamadı.
Akşam evine giden Gizem’in, üzüntüsü halinden belli oluyordu. Olayı ailesine ve teyzesine anlatınca, “yanlışlık olmuştur, akşam fark edilirse geri getirilir” diye geçiştirmişlerdi. Bir gün, üç gün, bir hafta, derken iki hafta sonra hediye kalem kutusu, birdenbire Gizem’in çantasında göründü. Gizem sevinçten havalara uçtu, sevincini öğretmeni ve arkadaşları ile hemen paylaştı. Paylaştı paylaşmasına da, yanındaki sıra arkadaşı ayağa fırlayıp, gürültülü ve ağlamaklı bir sesle, “Bu benim kalem kutum ve sen çaldın” demesin mi?
Öğretmen, konuyu yine sessiz ve birinci sınıf edası ile çözmeye çalışarak, Gizem’in kalem kutusu Gizem’in oldu. Sessiz kalmayı tercih eden aile, sabah konuyu öğretmen ile görüşerek, konuyu abartmak istemediklerini ve çözdüğü İçin öğretmene teşekkür edip gittiler.
Gittiler gitmesine de, Gizem’in sıra arkadaşının annesi gitmedi. Hem de, sınıfın WhatsAap gurubundan, “Çocuğumun kalem kutusu alınmış veya çalınmıştır. Alanın derhal geri vermesini, aksi taktirde deşifre edeceğimi söylüyorum” diye, yazmasın mı?
Gizem’in annesi okula geldi ve öğretmeninden, kızının yerinin değiştirilmesini talep etti. Olgun ve çözümcü öğretmen, minik yavruların kargaşaya katılmaması ve “hırsızlık” damgası ile itham edilmemeleri için, çocukların yerini değiştirmek yerine, yeni bir sınıf düzeni oluşturdu ve iki çocuk ayrı sıralarda oturmuş oldular.
Gizem’in rengarenk kalem kutusunu gören sıra arkadaşı, nefsine ve renkler dünyasına aldanarak, kutuyu çantasına attı. Birinci sınıftaki bir çocuğun, ailesi veya annesi, çocuğuna bu kadar güzel ve görülebilir kalem kutusunu “nereden buldun, kim verdi?” diye sormadı mı veya uyarmadılar mı? Uyarıp uyarmadıklarını bilemem, kesinlikle gördüler ve “nereden buldun” diye sordular. O nasıl bir ebeveyn kişiliği ki, iki hafta bu kadar duyarsız kaldılar. Öğretmenin toplantı ve WhatsAap sözlerinden etkilenip korkan anne, iki hafta sonra kalem kutusunu dinlenme saatinde getirip, Gizem’in çantasına bırakıp, kayboldu. İşin ilginç tarafı, kutuya yer değiştiren çocuğun, kutunun çantaya bırakıldığından haberi yoktu ve ortalığı birbirine kattı.
İki hafta çantasında taşıdığı veya evinde dokunduğu, başkasına ait eşyanın kendisinin olduğuna inandı.
O’nu buna inandıran, hatasına göz yuman ebeveynlerin veya annenin, çocuğunu hata adımında uyarmayıp, suç işlemesine ve yakalandığında zorbalık yapmasına sebep oldu.
Kişilik gelişim süreçlerini Anaokulu süreçlerinde (30-70 ay diyebiliriz) geliştiren çocuklar, ilkokul basamaklarında ise, soyut ile somut arasında davranış gelişimlerini tamamlar ve karakter sahibi olma adımları başlar.
Bu süreçlerin aktörleri ve paydaşları; ebeveynler, öğretmenler, aile, çevre, eğitim hayatındaki okullar ve yakınındaki arkadaşlardır. Kutuya yer değiştirten çocuğun ebeveynlerinin veya birisinin, yer değiştirme davranışı bulunduğundan, olumsuz karakter gelişimi sahibi olmuştur. Böyle bir ebeveynden, kişilikli ve ahlaklı evlat yetiştirmesini bekleyemeyiz.
Bu kişilikteki insanların, korkuları ve kaygıları olmazsa, her türlü suçu işlemeye uygundurlar. Korkuları, fırsat buldukları ana kadardır.
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” atasözü, “Bazı kimseler suçlu olduğu halde, kendilerini güçlü hissederler. Onları böyle düşünmeye sevkeden, kendi şarlatanlıkları ve edepsizlikleridir. Böyle kimseler, zarar verdiği kişiyi susturmak bir yana, onu suçlu çıkarırlar. Doymazlar ve kendilerini fark edenleri susturmak İçin, her türlü ahlaksızlığı yapabilirler.” der.
Sınıf öğretmeni olayın başladığı günden itibaren, sorumsuzca davranıp konuyu çözüm ortağı olarak rehber öğretmene ve okul müdürüne aktarmamış olsaydı, ne yazık ki Gizem hırsızlıkla itham edilecek ve üzerine etiket gibi yapıştırılacaktı. Çünkü zorba ve eli uzun olanlar, öfkelerine yenik düşerek, kendilerini haklı göstermek için çırpındıkça batar, battıkça saldırır, saldırdıkça itibarsızlaşır, herkesi korkutarak, ortamlarda güvensizlikle birlikte, kargaşa yaratırlar.
Taki, okul müdürü veliyi odasına çağırtıp, hiç konuşmadan ve muhatap olmadan, kameralara bağlı duvardaki büyük ekranlı televizyonu açarak, velinin dinlenme saatinde koridordan sınıfa giriş ve çıkış sahnelerini izletmesi ile bir zorbanın aksiyon sahnelerinin çekimi tamamlanmıştır.
“Peki kamera olmasaydı, nasıl olacaktı?” diyebiliyoruz. Nöbetçi müdür yardımcısı, nöbetçi öğretmen, rehber öğretmen ve okul müdürü gözetiminde öğrencilerin tümünün veya random ile belirlenen öğrencilerin velilerinden izin alınarak, ifadelerinin alınması ile çözülecek ve telafisi güç izler bırakacaktır. Teknoloji ve sosyal medya, amacının dışında kullanılmadığı sürece, bilişim bir velinimettir.
Kadarlara, kaderlere, linçlere ve duyumlara göre değil; değerlerimizin gerçeklerini analiz ederek, vicdanlarımızın sesi ve merhamet duygularımızı unutmadan, AHLAKLI toplumlara…