Türkiye siyasi, ekonomik, sosyal her alanda ciddi bir çöküş yaşıyor. 19 Yıldır süren AKP iktidarında devleti içten kuşatan liyakatsizlik ve keyfi yönetim artık yolun sonuna gelmiştir.
Temelinde adalet ve eşitlik olmayan her düzen bir gün yıkılmaya mahkûmdur. İnsan haklarını ihlal eden, toplum üstünde korku ve baskıyla egemenlik kurmaya çalışan ve devleti sadece bir kesimin malı gibi gören hiçbir oligarşik yapı ilelebet devam edemez.
İşte şu an Türk milleti olarak yolun sonuna gelen bir düzenin son günlerini yaşıyoruz.
19 Yıl boyunca her alanda savruk, ciddiyetten uzak bir iktidar tarafından yönetildik. Kısaca neler yaşadığımızı özetleyelim.
Ekonomiyi sadece inşaat olarak görerek parayı betona gömdüler ve birkaç yandaş iş adamını kendilerine bağlayarak zengin ettiler.
Millete büyük hizmetler olarak gösterilen yol, köprü, metro, havaalanı, hastane gibi projeler yandaş iş adamlarına yaptırılarak devlet borçlandırıldı. Hem de en az 15-20 yıllık geleceğimizi ipotek altına alan borçlar.
Medyanın ve basının %90 ı yandaşlaştırıldı. İktidara boyun eğmeyen medya ve basın organları ya bertaraf edildi ya da cezalarla susturuldu.
Toplum dini ve etnik kimlikler üstünden kutuplaştırıldı. Sözde çözüm süreci denilen süreçte PKK nın güçlenmesine ortam hazırlandı.
Halkın her çeşit eylem ve grev hakkı yasaklandı. Hükümet ve devlet ayrımı ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Hükümeti eleştiren herkes vatan haini ilan edildi.
Hükümeti eleştiren herkes vatan haini ilan edilirken gerçek vatan hainleri ne istediyse verildi. Ne istediyse verilen bu hainler sonra devletin yasama, yürütme, yargı, askeri tüm organlarını ele geçirip darbe girişiminde bulundular.
Cumhuriyetin tüm mirası özelleştirme adı altında satılarak balon bir zenginlik ortamı yaratıldı. Oysa gerçekte zenginleşen sadece çok küçük bir azınlıktı. Halk her gün biraz daha fakirleşti.
Fakirleşen halk sosyal yardım adı altında hükümete muhtaç hale getirildi. İnsanlar açlıkla terbiye edilerek özgürlükleri satın alındı. Biz gidersek yiyecek ekmek bulamazsınız denilerek milyonlarca fakir vatandaşımız korkutuldu.
İşler kötüye gittikçe antidemokratik uygulamalar arttı. İnsanlar daha çok açlık ve hapisle korkutulmaya çalışıldı.
Ülkede çok küçük bir azınlık rahat yaşasın diye fakir halk ağır vergiler ve zamlarla ezildi.
Tüm bu yaşadıklarımızın bizi getirdiği nokta işte budur. Ekonomi batık, halk açlık ve sefalet içinde boğuşuyor, kimsede huzur yok.
Ancak her şeye rağmen gerçeklere gözünü yuman bir iktidar ve ortağı var. Hala gerçeklerle alakası olmayan pembe tablolar çiziliyor, dünyanın bizi kıskandığı anlatılıyor, başımıza gelen her felaketin nedeninin dış mihraklar olduğu propagandası yapılıyor.
Birkaç yıldır bu propaganda ile iktidarlarının ömürlerini uzattılar ama artık propagandanın da sonuna geldiler.
Şimdi tehdit ve korkutma aşamasına geçtiler. Çünkü ellerinde başka bir şey kalmadı. Hayali refah dönemi bitti, propaganda bitti. Elde sadece tehdit kaldı.
Dikkat ederseniz son zamanlarda iktidarın sandıkta seçimi kaybetse bile iktidarı vermeyeceği propagandası yapılıyor. İç savaş ve kan gibi kelimeler kullanılarak halk korkutulmaya çalışılıyor.
Kimse bu tehditlere inanmasın, umutsuzluğa kapılmasın. Biz bu filmi 2 yıl önce İstanbul ve Ankara seçimlerinde gördük. Kazansanız bile vermeyiz dediler, hapse atarız dediler. Sonuç ne oldu? Milyonlarca insanın iradesi karşısında kimse direnemedi.
Kimse Türk milletinden büyük değildir. Hiçbir siyasi güç, Türk milletinin milli iradesinden güçlü değildir.
Önümüzdeki seçimde Türk milleti için yeni bir başlangıç olacak. Asıl mücadelemiz ise işte o zaman başlayacak