İstanbul'da AKP adayı önde olsaydı

Ruhittin SÖNMEZ

31 Mart seçim gecesi daha oy sayımı bitmemiş iken AKP Adayı Binali Yıldırım kameraların karşısına geçti ve “ben kazandım” dedi mi? Dedi...

AKP İstanbul İl Başkanı aynı gece “Sayım bitti, Binali Yıldırım 3 bin oy farkı ile kazandı” dedi mi? Dedi.

Bu arada daha Anadolu Ajansı bile oy sayımının devam ettiğini bildiriyordu.

Buna rağmen Binali Yıldırım teşekkür konuşması yaptı mı? Yaptı.

Bu sırada geçersiz oy belli değil miydi? Belli idi. Yine 330 bin civarında idi.

AKP yetkilileri ve Binali Yıldırım “arada sadece 3 bin oy farkı var, geçersiz oyların sayısı ise 330 bin civarında. Bu işte bir terslik var, yeniden sayılsın” dediler mi? Hayır.

* * *

Binali Yıldırım zaferini ilan ederken Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu ne yaptı?

Çıktı kameraların karşısına, “Bütün sandıkların ıslak imzalı tutanakları elimizde. Bilgisayara kayıtlarımız sürüyor, kimsenin hakkını yemeyiz ama kimseye de hakkımızı yedirmeyiz” açıklamasını yaptı.

Manipülasyon ihtimalinin önü kesilmişti.

Anadolu Ajansı veri girişini dondurdu.

Ekrem İmamoğlu gece kendisinin 28 bin civarında önde olduğunu, verisi girilmemiş çok az sandık kaldığını açıkladı.

Sabah YSK Başkanı Sadi Güven, İmamoğlu’nun verdiği rakamları doğruladı. “AA bizim müşterimiz değil, kimin verilerini kullanıyor bilmiyorum” dedi mi? Dedi.

Buna rağmen Binali Yıldırım, bütün İstanbul’u kendi resimlerinin yer aldığı “Teşekkürler İstanbul” afişleri ile donattı mı? Donattı.

AKP yetkilileri ve Binali Yıldırım, 20 binin üzerinde bir oy farkıyla geride olduğu anlaşıldığı zaman bile, kazanmış gibi davrandı mı? Davrandı.

* * *

Şimdi birkaç soru daha sorarak sonuca varalım:

Binali Yıldırım 3 bin oy önde olsaydı, seçim kurullarından bırakın bütün oyların sayılması kararını, sadece geçersiz oyların sayılması kararı bile çıkar mıydı?

Kesinlikle hayır!.

Şimdiye kadar mazbatasını alıp, göreve başlamış olur muydu? Kesinlikle evet.

Nereden biliyoruz?

2014 Seçimlerinde Ankara’da Mansur Yavaş’ın kaybettiği ilan edilen seçimden, itirazlara rağmen mazbatasını alan Melih Gökçek’ten biliyoruz.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde “Atı alan Üsküdar’ı geçti” özdeyişinden biliyoruz.

Bu seçimlerde AKP’nin veya MHP’nin kıl payı kazandığı yerlerde yeniden sayım taleplerinin reddedilip, AKP’nin veya MHP’nin kıl payı kaybettiği bütün yerlerde yeniden sayım taleplerinin kabul edilmesinden biliyoruz.

Bu seçimde mesela Balıkesir’den, Beypazarı’ndan, Manisa Yunusemre’den, Derince’den biliyoruz.

* * *

31 Mart seçiminde CHP ve İYİ Parti İstanbul İl Teşkilatları başarılı bir çalışma sonucu bütün sandıklarda temsilci bulundurdular. Sayımlarda hileye büyük ölçüde engel oldular. Islak imzalı tutanakları Ekrem İmamoğlu’nun seçim merkezinde topladılar ve CHP’nin bilgisayar sistemi de sağlıklı çalıştı.

Böyle olmasaydı, gece açıklandığı gibi, “3 bin oyla Binali Bey kazandı” denilecek, silahlı kutlamacılar sokaklara çıkacak, YSK benzer bir açıklama yapacak ve olay bitecekti. Bir kere daha “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denecekti.

“Hayır, böyle olmazdı, CHP’nin yapacağı itirazlar değerlendirilir ve şimdi olduğu gibi bir hafta, gerekirse bir ay oylar yeniden sayılırdı” diye inanan bir Allah’ın kulu var mıdır?

Hatta eğer seçim kurullarının belirlediği depolarda muhafaza edilen “mühürlü oy çuvalları” Millet İttifakı mensupları tarafından korunmaya alınmasa, yeniden sayımlarda aynı sonuç alınabilir miydi?

Bu soruya bile gönül rahatlığıyla “evet alınabilirdi” diyenlerin oranı acaba ne kadardır?

**********************************

İMAMOĞLU OY ÇALARAK DEĞİL, OYLARINI ÇALDIRMADIKLARI İÇİN KAZANDI

İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu elbette seçim kampanyasında da çok başarılı idi. Kampanya başında tanınırlık oranı rakibine göre çok düşük olduğu halde, kısa sürede kendini tanıtmayı ve sevdirmeyi başardı.

Fakat seçim sonunda sayım sürecini iyi yönetmesiyle iyice parladı.

AKP İl Başkanının hukuki açıdan çok sorunlu şaibe iddialarında bile Ekrem İmamoğlu ve CHP aleyhine “oylarımızı çaldılar” iddiası yok.

AKP kanadı, açıklayamadığı bütün sorunlarında olduğu gibi, yenilgileri için de “FETÖ ve dış güçlerin işi” olduğu açıklamalarına sığındı.

Seçim sonuçlarını değiştirebilecek böyle güçler var ise, neden ilçe belediyelerinde bu gücü kullanmadılar?

Neden “İlçe Belediyelerinin ve Belediye Meclis Üyelerinin çoğunluğu bizde. İmamoğlu “topal ördek” durumunda” diye sevinmenize yol açtılar?

Neden aynı güçler Cumhur İttifakının oy oranını yüzde 50’nin altına düşürmediler?

Soru sormak, iradesini kendi kullanan insanların yapabileceği bir eylemdir.

İradesini birilerine devretmiş, biat kültüründen gelenlerin böyle sorular sorması pek mümkün değildir.

Onlar ahaber’den verilen bilgilere göre tavır alacaktır.

AKP bütün zorlamalarına rağmen İstanbul oylarında küçük artışlar sağladı. Fakat inandırıcılığı ve itibarından çok şey kaybetti.

Yenilgiyi olgunlukla kabul edemediler. İleri sürdükleri gerekçeler, “şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler” cinsinden oldu.

AKP İl Başkanı Bayram Şenocak, AKP Genel Başkan Yard. Ali İhsan Yavuz ile Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Karagül’ün açıklamaları, geçmiş seçimlerde ABD ve FETÖ müdahalesi ile sonuç alındığı şüphesine yol açtı.

Benim kanaatim, büyük şehirlerde bu seçimin kaderini oyların çalınması değil, oylara sahip çıkılması belirledi.