İstanbul’da yapılmış seçimlerin en kısır olanını bu Mart sonunda yaşayacağız. Kötü ve daha kötü arasında bir tercih yapmak gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Seçimde ikiden fazla aday var ancak eğri oturup doğru konuşacak olursak seçim İmamoğlu ve Kurum arasında geçecek. Adayları analiz edelim;
Kurum olabilecek en vasat ve düşük profilli adaylardan biri. Liderlik, karizma ve hitabet konusunda sınıfta kalalı çok oldu. Canlı yayınlarda çam üzerine çam deviriyor. Bakanlığı döneminde başarısızlıklarla dolu bir bagajı var. Herkes İmamoğlu’nun rakibinin Kurum değil, Erdoğan olduğunu gayet iyi biliyor. Buna AKP’liler de dahil. Seçimi kazanırsa belediye kaynakları TÜGVA ve benzeri vakıflara, tarikatlara peşkeş çekilecek. Abuk subuk insanlara bol keseden burslar dağıtılacak.
İmamoğlu. Kemal’in hançercisi. Egosu ve kibri yakalarından, paçalarından taşıyor. Gerçek hedefi de İBB Başkanlığı falan değil. İstanbul onun için atlama taşından ibaret. Gözü önce CHP genel başkanlığı, ardından Cumhurbaşkanlığı makamında. CHP içindeki Alevi kanadın kinini üzerine çekmiş halde.
İkisinin de birbirinden itici müttefikleri var. Birini Hüdapar, diğerini DEM destekliyor. İkisi de aynı kumaşın laciverti. MHP’nin nasıl olup da AKP’yi desteklediğini ülkücü dostlarım yıllardır anlamakta zorluk çekiyorlar.
Kısacası ortada PKK’ya terörist diyemeyenlerle Hizbullah’a terörist diyemeyenlerin traşlı, jilet gibi giyinmiş adayları duruyor. DEM’in Demirtaş hamlesini de yiyen yok. Pazarlıkta el yükseltmekten ibaret. CHP’nin fiili genel başkanı İmamoğlu ve Erdoğan yarışından ibaret bir seçim. İçiniz kararmasın ama gerçeklik bu.
Elbette diğer partiler de aday çıkaracaklar. Adaylardan biri de Buğra Kavuncu.
Benim aday olmasını özellikle istediğim isimdi. İstanbul İl Başkanı olarak görev yaptı, ardından Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. Bazı kulislerde sayın Akşener’in ardından Genel Başkan olarak adı geçen biri.
İstanbul tüm adaylar için hassas bir tartı olacak. Ancak özellikle Buğra Kavuncu için ayrı bir önemi var. Kurum ve İmamoğlu’nun içinde bulundukları ittifaklar arapsaçı gibi ama özü başına seçime giden İYİ Parti için bu durum geçerli değil. Ortağı, ittifakı yok. Aldığı oy partinin oyu olacak. Genel seçimlerde İstanbul’da İYİ Parti’nin oy oranı yüzde 8. Bu şehirde il başkanlığı yapmış, teşkilatları şekillendiren Kavuncu’nun normal şartlarda oyunun üzerine yüzde 50 daha eklemesini beklemek gayet gerçekçi ve akla yatkın bir öngörü olacaktır. Yüzde 12 oy şimdilik yeterli ve makul bir beklentidir. 12 altı düşündürür. Hele ki 8 altına düşerse çok şey sorgulanmaya muhtaç olacaktır.
İstanbul, Türkiye’dir. İstanbul’da esen rüzgar her şehirden hissedilir. İki adaydan her hangisi kazanırsa kazansın, İstanbul kaybedecek.
İlçelere henüz değinmeyeceğim. Her ilçeye hâkim değilim, yabancısı olduğum çok ilçe var. Adayların tamamı da henüz kesinleşmedi. Mantık ve bilim; “bir önceki seçimden düşük oy aldıysan başarısızsın demektir” diyor.
Rekabet çirkinleşmemeli, üretkenlik ve liyakat esas alınmalıdır. Ömer Lütfi Özenç gibi değerli bir devlet insanının afişleri –kendi ifadesiyle– belediye başkan aday adayı olduğu ilçenin başkanı tarafından kestiriliyorsa düşmana ihtiyacımız yok demektir...