İŞTE BİR SANATÇIMIZ: ADİL ŞAN

Zeynel KOZANOĞLU

İşte Bir Sanatçımız: Adil Şan...

Onu bizim köyden birine benzettim. Yaşına göre biraz haylazcaydı. Otobüsün içinde hiç durmadan yer değiştiriyordu. Dilinde de ille bir türkü vardı. Sesini Hayruş fark etti. “Bu çocuk boş değil, nasıl da sevimli” dedi. Yaşı bizim Metin torunumuza denk görünüyordu.

 Geçtiğimiz Haziran ayında İzmir Seferihisar’da düzenlenen Edebiyat etkinliğinde tanıdık. Adı Adil Şan’dı. “Suriyeli Türkmen’im” dedi. O zaman kanımız bu sevecen delikanlıya daha bir ısındı. Gaziantep’te oturuyormuş. İlk ağızda çok yönlü bir sanatçı olduğunu göremedik.

 Nasıl görelim ki, Türkiye’nin o yaşta sanatçılarına hiç benzemiyordu. Ne parlak rugan pabuçları vardı, ne de pahalı elbisesi. Korumaları yoktu, kimseye yukarıdan bakmıyordu. Bir kot pantalon, bir tişört... Bir de tatlı mı tatlı bir dil ve de pırıl pırıl açık bir yürek. işte size Adil Şan.

 Bir de alçak gönüllü ki, o kadar olur. İnsanın ister istemez “Şu çocuk bizim komşumuz olsa” diyesi geliyor. Adil Şan o kadar bizden, o kadar bizim komşumuz gibi. Laf aramızda bana da “Zeynel Emmi” diyor. Aslanım Adil Şan! Ben seni yazmayayım da kimleri yazayım...

 Doğum günü ilgi çekici. 12 Eylül 1980. Ancak Halep doğumlu. “Küçük bir Türkmen köyü” diye özellikle de vurguluyor. Beş çocuklu ailenin ortancası olarak büyümüş. İki yaşındayken annesini yitirmiş. Üvey anne elinde büyümüş. “Üvey anne över beni tokaç ile döver beni.”

 “Okul hayatım olmadı ama müthiş zeki bir çocuktum” diyor.

 Türkçe okuma yazmayı TRT’de yayınlanan Susam Sokağı adlı çocuk programından öğrenmiş. Küçük yaşta sesinin güzelliğini fark eden büyükleri onu köyden köye düğünlere götürmeye başlamışlar. 2003 yılında “Çobanbey Elleri” adında ilk albümünü çıkarmış.

  Suriye’de bir sınır köyünde yaşayan Adil Şan Türkiye’de bulunan akrabası ile hep sınırdan el sallayarak konuşur, hasret giderirmiş. Bu hasrete dayanamayan sanatçı 2003 yılında bir sabah ailesinden habersiz  Gaziantep’e gelmiş. Bir yıl Gaziantep’te kalmış.

Bir ara Hatay’da turizm rehberi olarak çalışmış, fırsat buldukça sahneye çıkmış. Sonra Gaziantep’e dönüp yine bir 12 Eylül günü  2006 yılında Hatice Yıldız’la evlenmiş. Bu arada Gaziantep Büyükşehir Belediyesinde Arapça tercüman olarak işe başlamış.

 Halep ile Gaziantep arasında gelip giden heyetlere tercümanlık yaparmış.

 Bu arada Türk vatandaşı olabilmek için çırpınırken Hızır Aleyhisselam kılığında Ankara’dan gelen güçlü bir bürokrata derdini anlatma fırsatı bulmuş. Böylece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kavuşmuş. Adil Şan “Benim doğduğum gün aslında o gündür” diyor.

 Garibin yardım gördüğü bürokrata hediye olarak sunabileceği türküden başka neyi var? Oracıkta bir türkü okuyunca onu apar topar belediyenin korosunda görevlendirmişler. Halen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu sanatçısı olarak çalışan Adil Şan “Hattuç” adını verdiği ikinci albümünü çıkarmış.

 Ve şimdi sıkı durun, okul yüzü görmemiş Adil’imiz “Suriye Türkmenleri Folkloru” adı altında beş yüz sayfa kadar kalınlığında bir kitap yazmış. Kitabının önümüzdeki günlerde yayınlanmasını bekliyor. Kitabı Kerkük Türkmeneli Vakfı bastırıyor. Vakfın Ankara başkanı Mustafa Ziya Beyi ben de tanımak istiyorum. Ankara’ya gittiğimde arayacağım.

 Uzun sözün kısası Adil Şan iki albüm bir kitap ve onlarca türkü ve şiiriyle sanat hayatını sürdürüyor.

 Evet, delikanlımız hem de güzel şiirler yazıyor. Ses sanatçısı ve şair kimliğiyle birçok uluslararası şiir şöleni, konser ve toplantılara Suriye Türkmenleri adına katılıyor. Eşi ile mutluluk içinde oğlu Oğuzhan’ı büyütüyor.  Seni seviyoruz Adil... İyi ki seni tanıdık.

 İşte Adil Şan’dan bir şiir... 

DİLİMİZ

Çimene “çem” asmaya “ariş”

Akrana “taydaş” buyura “yumuş”

Satıla “keşkül” çuvala “kiriş”

Kavgaya, çeneye “dövüş” derler bizde

                        ***     

Eteğe “köynek” yırtmaca “yirik”

Ham üzüme “goruk” bulgura “hedik”

Cam kırığına “cıncık” Tavuğa “ferik”

İt köpek yavrusuna “enik” derler bizde

                        ***

Aileye “horanta” hanıma da “ayel”

Susuz tarlaya “deşti” ırgata “fael”

Az önceye “bayak” nasıla “neşel”

Mızıkçılığa “zuallik” derler bizde

                        ***

Fincana “fılcan” dükkâna “düven”

Çirkine “yavan” oluğa “çörten”

Kıraca “kepir” toprağa “felhen”

Yardımlaşmaya “avun” derler bizde

                        ***

Yamaca “annaç” merdivene “dereç”

Siparişe “ısmarıç” kekemeye “kekeç”

Ödünce "öndüç" saçağa “siyeç”

Yaramaz çocuğa “çelet” derler bizde

                        ***

Adil Şan elim, yurdum Türkmeneli

Konuşuruz lisan ağa beydili

Savurdu Rakka çölüne iskân yeli

Cenupta, Culap'da Türkmen derler bize

                                                Adil ŞAN