Eğer benim İYİ Parti'nin ete kemiğe bürünmesinde zerre misal katkım var ise; Cumhur İttifakı'nın düştüğü çukurdan çıkarılmasını; devletin bekası adına söylemlerle İYİ Parti'nin böyle bir sürece dahil edilmesine kesinlikle razı olmayacağımı, şiddetle protesto edeceğimi şimdiden beyan ediyorum.
İYİ Parti, Recep Tayyip Erdoğan'a can suyu olmak için kurulmamıştır. İYİ Parti bizatihi Erdoğan öncülüğündeki AKP sayesinde; buna 15 Temmuz ihanet süreci de dahil olmak üzere ortadan kaldırılan, adeta varlıklarına savaş açılmış olan cumhuriyet değer ve kazanımlarının yok edildikleri yerlerine tekrar konmasının mücadelesini vermek üzere kurulmuştur.
Dolayısıyla, en az şimdilik İYİ Parti muktedirleri bilsinler ki; "Devletin Bekası" palavrası ile böyle bir tuzağa düştükleri an Cesurlar hareketinden bir tek kişi dahi yanlarında olamayacaktır. Türkiye için beka sorunu varsa o da; bizatihi AKP'nin varlığıdır. Alınır bir erken seçim kararı, yapılır seçim, 800 bin oy farkı 8 milyon olur ve beka sorunu diye de bir şey kalmaz.
Kesinlikle Meral Akşener Hanım'ın böyle bir tuzağa düşeceğini sanmıyorum. Belli ki "Hileli çarşaf liste" mühendisleri bizlere el altından psikolojik yoklama çekip, zemin yokluyorlar ama kurmak istedikleri tezgaha izin vermeyeceğiz; paraları pulları ile bir adımlık iş yapabilirler ama devamı için bizlerin ne düşündüğümüz önemlidir.
En fazla olabilecek katkı; tüm parti liderleri ile onların uygun gördükleri kişilerin katılacağı "Yüksek İstişare Konseyi" ismi altında bir toplantının düzenlenmesi ve Meral Hanım'ın da bu toplantıya katılmasıdır. Bunun da ilk şartı; Erdoğan'ın buyurgan değil eşit statüde katılan parti genel başkanı olması gerekliliğidir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin imkanlarının vakıflara tahsis edilmesi
Vay be; Ben İstanbul Büyükşehir Belediye'sine emlak ve çöp vergisi ödeyeceğim, belediye verdiğim paralarla binalar yapıp, muktedirin evlatlarının canları sıkılmasın, iştigal edecekleri bir işleri olsun diye açtıkları vakıfların kullanımına tahsis edilecek!
Peki; Belediye bu yurt ve binaları kendi parası ile yaptırdığına göre, niçin diyelim ki; "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kız Öğrenci Yurdu veya Erkek Öğrenci Yurdu" ya da "Öğrenci Misafirhanesi" adı altında tahsis edilmezler de; ille de Ensar Vakfı, Okçuluk Vakfı veya TÜGEV ya da bir başka yandaş vakıflara tahsis edilir?
Dikkatimi ne çekti biliyor musunuz; AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yaptırıp, sonra da her türlü imkanları ile yandaş dernek ve vakıfların kullanımına tahsis ettikleri son derece lüks binalarda daha uzun yıllar gerek yönetim kurulu üyeliği, gerekse çalışanlar olarak saltanat süreceklerini sananlar hayal kırıklığına uğradılar. O kadar emin ve öz güvenin zirvesindeydiler ki; adeta "Ne İstanbul'u; devlet bile bizim" der gibiydiler. Şimdi kendi zevklerine göre inşa ettikleri o binaların hepsi tek tek İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne iade ediliyor. Ne güzel bir haber değil mi.
Troller ne diyor; "Bu vakıflardan faydalanan öğrencilerden ne istiyorsunuz". Öyle ya; "Bizim saltanatımıza niçin son verdiniz" demelerini elbette bekleyemeyiz.
İnanın ki kimsenin öğrenci falan umurumda değil. Hani "Kuş Severler Derneği" adı altında açılıp da; kuş sevgisi ile hiç alakası olmayan dernekler olur ya, onlar gibi. Amaç vakıf yönetim kurulu üyesi veya çalışanı adı altında birlerine hem istihdam, hem de saltanat sağlamaktır.
Allah senden razı olsun Sayın Ekrem İmamoğlu. Es kaza sen de aynı kayırmacı zihniyetle aynı imkanları kendi yandaşlarına peşkeş çekersen; o makam ve mevkiler başınıza geçsin. Niçin biliyor musunuz; çalışma hayatım boyunca zar zor edinebildiğim imkanlarımla satın aldığım dairemin emlak vergisini yatıramadığım için her geçen gün üzerine faizlendirme bindiriliyor da ondan. Bu şartlarda ödediğimiz harç ve vergilerin birilerinin saltanat sürmelerine peşkeş çekilmesine elbette razı olamayız.
İşte bu nedenle birilerine bedduam, size de uyarım tam da yerinde oluyor.
En ideal tasfiye taban iradesi ile olur
İYİ Parti'de H.Seymen için hiç bir gelecek yoktur. Bunu hepimizin bilmesi gerektiği gibi kendisinin de bilmesi gerekir. Çerkesler bile o malum iki videodaki konuşmasından müthiş rahatsız olmuş durumdalar.
'Gereği şimdi yapılsın' diyenlere sözüm şu; Meral Hanım onun için gereğinin yapılmasını Nisan 2020 Olağan Kongresinde delegelere havale etmiştir. Ama H.Seymen beklemeyip istifa ederse etik davranmış olur, hatta biraz da itibar kazanır.
Tüm seçmen kitlesinin oyuna talip olan "Vatan ve millet sevgisi ortak paydasında bütünleşme" (Dil, din, ırk ve mezhep ayrımı yapmadan) ana fikri üzerine bina edilmiş bir partinin H.Seymen gibi arızalı bir vak'a karşında gönlümüzden geçen kurumsal kararı, yani tasfiye kararını hemen vermesi; demokrasi ve fikir özgürlüğü anlamında partiye uzun vadede başka bir handikaba neden olacağı gibi sonuçta az da olsa Çerkes vatandaşlarımızın duygusal tepkilerine neden olabilecektir.
H.Seymen üzerinden partinin yıpratılmasına en güzel önlem olağan kongreyi beklemek ve ismi görüldüğü an çizmektir. Fikir özgürlüğü kapsamında, işimize gelmese bile düşüncenin açıklamasına tahammül göstermenin gerekliliğine inanmalıyız diye düşünüyorum. Kaldı ki bu insan malum iki videodaki ifade ettiği düşüncelerini İYİ Parti kurulmadan çok önce söylemiş. Parti kimliği daha ortada yokken söylediği sözler üzerinden disipline verilmesi de sanırım kurumsal ciddiyet açısından mümkün değil.
Dolayısıyla inadına istifa etmeyip beklemesinin arka planında bir kasıt var demektir ki; o da şüphesiz Meral Hanım'ı zorda bırakmaktır. Bu inadını en fazla olağan kongreye kadar sürdürebilir, o gün zaten tasfiye olacaktır.
Dolayısıyla, geçelim onu biz işimize bakalım...
Can tatlıdır
Adam uçurumdan yuvarlanmak üzereyken can havliyle bir dala tutunmuş bekler; tam o sırada yoldan birisi geçmektedir.
Seslenir "İmdat kurtar beni ne olur" der demez bir de bakar ki; adam daha önceden tanıdığı puştun birisi. Adam elini uzatır, uçurumdan çeker alır.
Türkiye'de siyaseti dizayn edenler konjonktürün kendi lehlerine oluşup, istedikleri şekilde sonuçlanması için böyle bir durumda derler ki; "Değil mi ki seni puşt kurtarmak istedi; kurtulmayı değil, kendini boşluğa bırakıp, ölümü seçmeliydin". Yani başkasının canı üzerinden şeref, haysiyet, onur üzerine hamaset.
Aslında, esas puşt kendisi; zira adam ölmeli ki muhtar kendisi olabilsin.
Otura otura koltuğu delmek
Dünyayı; koltuğu üzerinde otura otura kıçı ile oyduğu delikten gören ve okuyan adamların temsil ettikleri toplumu felakete sürüklemeleri dışında başka bir ihtimal söz konusu olamaz.
Adam telefon kullanmamayı bir meziyetmiş gibi takdim ediyor. "Ben telefon kullanmam" diyor. Oysa, o artık günümüzde yedi yaşındaki çocuğun bile ihtiyaçlarını karşılayan en doğal araç, gereç. Dünyanın, küçültülerek cebe sığdırılmış hali değil mi. Peki bir telefonu bile kullanabilecek kadar öz güveni olmayan insanlar niçin toplum olarak kaderimizle ilgili verilecek kararlarda inisiyatif unsuru olabilirler.
Tam da bir "Kara delik" hali. Üzerine gelen çağdaş tüm bilgi, birikim; araç ve gereçlerin yutulması ve karanlığına gömülmesi hali. İşte bu "Kara delik zebanileri" ülkemizi ve toplumumuzu bugünkü hale getirdiler.
Reis'in ordusu
"Reis'in ordusu" inşa süreci devam ediyor. "15 Temmuz Allah'ın bir lütfüdür" sözüne anlam kazandıran da bu olsa gerek.
Zaman zaman genellemelere istatistiki bilgilerden hareketle varabiliyoruz değil mi. Şöyle bir baktım; mahallemizde en bildik, en kıdemli subay ağabeyimiz Balyoz mağduru edilerek ordudan tasfiye edildi. Yine mahallemizden veya çevrenizden ya da bildiğim subayların aşağı yukarı tamamı ya Ergenekon, Balyoz davaları ile ya da FETÖ soruşturmaları ile ordudan ilişkileri kesilmiş.
Savcı değiliz, hakim değiliz ama bu işin sonu nereye varacak, onu da merak ediyoruz. Her halde bizatihi AKP yetiştirmesi bir subay Genel Kurmay Başkanı olmasına ve Erdoğan vesayetinin orduda tamamen hakim olmasına kadar bu dönüşüm ve değişim süreci devam edecek.
Hakkında soruşturma açılmamış tanıdık bildik tek bir asker kalmayınca; insan ister istemez "Bu kadar da tesadüf nasıl olabilir?" diyesi geliyor. Bu şüphelerimize; kadim Türk Ordusunu yetiştiren kurumların kapatılıp yerlerine farklı isimlerle ikame kurumların açılmış olması haklılık kazandırıyor.
Özel askeri ihtisas hastaneleri niçin kapatılır? Kuleli Askeri Lisesi niçin kapatılır? Erdoğan'ın ille de "15 Temmuz Allah'ın bize bir lütfüdür" demesinin altındaki itiraf işte bu değişim ve dönüşüm fırsatını elde etmiş olmalarıdır.
Öz güven sahibi, özgür düşünen demokrat Türk milliyetçileri olarak olayları bir de böyle yorumladığımız için geldiğimiz yol ayrımında istikametimizi farklı yöne çevirdik.
Gene idam meselesi
Ne diyor muhterem "İdam parlamentodan bana gelirse imzalarım". Anlayacağınız topu taca atıyor.
Yok ya, ben koyunum ya; senin azatlık kabul etmeyen iflah olmaz kölenim ya; senin attığın bu algı kemendine boynumu uzatıp kabul edeceğim öyle mi?
Yahu her şeyi geçtik de; bize yıllarca emek vermiş yüzlerce öğretmenimizin emeğine yazık değil mi? Bak işte Felsefe/Mantık dersi Hocam Mehmet Kaya'nın uyarısını duyar gibiyim; "A benim eşek oğlum, bu algıyı mı yutacaksın?"
Yutturamazsın da, tutturamazsın da. Yutacak olsak yanında olurduk.
Evet, eğer sen istersen "Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi"nde Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yapılacak kanun çalışması veya teklifini Meclis'e getirip, yasanın çıkmasını sağlayabilirsin. Peki kim inanır böyle bir yetkin varken "Parlamento önüme getirsin imzalarım" diyerek topu taca atmana?
Kısa kısa
Süleyman Şah türbesini yerinde tutmak yerine kaçıran ruh hali; efelenip durma, essah sanmazlar. Ama sen bulunduğun yerden şöyle bir kenara çekilirsen şayet; dünya alem görecektir Türk milletinin ne söyleyip, ne yapabileceğini.
...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı görevden alma tehdidine dair göndermeler yapılıyor.
Vallahi, denerseniz üzülürsem namerdim. 800 Bin değil, bu defa 8 milyon farkı çakarız, her şeyinizi bırakıp gidersiniz.
AKP ve Balgat mukimi ve avenesi her ne kadar FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasına mani olsalar da; bana öyle geliyor ki; AKP'nin içinden çıkacak iki yeni parti üzerinden AKP ile aralarındaki itişme ve kakışmalardan kaynaklı itiraf ve ihbarlarla FETÖ'nün siyasi ayağı çözülebilir.
İnşallah
soralmehmet@gmail.com