İYİ Parti 25 Ekim 2017 yılında kurulana kadar kavruk Anadolu çocuklarının cansiperane çabasıyla arı-duru bir siyaset ile Ankara’nın her türlü jakoben oyunlarından farklı bir çizgi üzerinde yürüdü. O güne kadar ülkemizde dikte ettirilmek istenen bir avuç baronun inşa ettirdiği çözümsüzlüğe odaklı siyasette karşı bir başkaldırı, Türk’ün isyanı olarak ortaya çıktı.
İYİ Parti; Ülkücü kolonlar üzerinde inşa edilen ve Türk milletinin bütün katmanlarını kuşatan bir partİ olarak siyaset sahnesine merhaba dedi.
Programı; son yıllarda tıkanan siyasette yeni bir soluk aldırma, çözümsüzlüğe çözüm olma, Türk milletinin iradesini kapalı kapılar arkasından alarak milletin evlatlarına teslim eden, hesap soran değil hesap veren, kapalı değil şeffaf olan, muktedirlerin değil tabanın sesine dayanan, keyfiliği değil hukuku esas alan bir halk hareketi hüviyetine sahip oldu.
İYİ Parti bu özelliği ile adeta kurtuluş savaşını başlatan ecdadının Kuvayı Millîyesinin devamı oldu. İlk kez sağ cenahtan demokrasi, özgürlükler, katılımcılık gibi evrensel değerlerin bayraktarlığını yapan adeta “Yeter söz milletindir” anlayışını haykırıyordu. İYİ Parti’yi bu sürece götüren MHP içindeki antidemokratik anlayışında etkisi çoktu. İkinci bir MHP vak'ası yaşamamak için tüzüğü de ona göre hazırlanmıştı.
Bu saf- duru hareket; Ankara ile temas kurdukça duruluğu bulanmaya, saflığı başkalaşmaya başladı. Müesses nizam ve başka saikler tarafından dışarıdan enjekte edilen ayrık otlarıyla ortaya çıkış hikayesini sulandırıldı. Süreç içinde tıpkı diğer partiler gibi kendini tabanına karşı koruyarak ve yeni bir bir jakoben sınıfı içinde oluşturdu. Partinin fabrika ayarları bozuldu, hedefi değişti, emeğin esamesi bile ciddiye alınmaz hale geldi. Dün MHP içinde verdiğimiz mücadelenin aynısını bugün kendi partimizde vermek mecburiyetinde bırakılmamız çok hazin bir durum değil mi?
24 Haziran milletvekilliği seçimi ile başlayan hatalar zinciri, olağanüstü kongreler, 31 Mart seçimindeki antidemokratik yöntemlerle yaptığı stratejik hatalar ve en son olağanüstü kongresiyle “aslında birbirimizden farkımız yok” dercesine kendi eliyle kendi kimyasını bozan bir yapıya büründü.
Dışımızdaki unsurların bu hikâyeyi bozma teşebbüslerini bekliyorduk ama buna karşı direncin tabanla bütünleşme olduğunu her akıl sahibi insan bilmektedir. Bu noktada partiyi kuran, ona güç veren, alanda teşkilatlandıran Türk milliyetçilerinin de bir zaafını yaşadık. Türk milliyetçileri devlet, millet, vatan gibi kavramlara karşı çok hassas ama birbirlerini sevmediklerine, ikbal oyunları uğruna birbirlerinin önünü nasıl kestiklerine de şahit olduk. Bir yandan dış baskılar, diğer yandan bu iç çekişmeler ki bu çekişmeler hastalık derecesinde ve iflahı çok zor bir durum ile karşılaştık.
Bu arada Türk milliyetçileri üzerinde biraz daha durmak gerekiyor. Neden mi? İYİ Parti’yi kuran ona güç veren bir hareket olduğu için üzerinde durmamız gerekir. Eğer Türk milliyetçiliğinin arızalarını doğru tespit edip ona göre tedbir alırsak partinin de hatalarını görmüş olacağız.
Türk milliyetçiliği ülkemizin konjonktürel yapısından dolayı son yıllarda yükselen değer oldu. Son seçimlerde Ankara ve İstanbul Büyük şehir belediye başkanlarının ülkücü kökenli olması ya da o damardan gelmesi siyasilerimiz için çok iyi bir mesajdır. Yine ANAP, Doğru Yol Partisi, MHP, BBP ve son olarak İYİ Parti’yi kuran güç Türk milliyetçiliğidir. AKP kuruluşunda da yine bu damarın önemli bir desteği vardır.
Bütün bunlara rağmen Türk milliyetçileri neden iktidar olamıyor sorusuna verilebilecek cevap aynı zamanda İYİ Parti’nin de cevabı olacaktır.
Türk milliyetçiliği düşüncesi; Bu ülkenin kurucu felsefesi, akıl ve bilimle toplumun derdine deva olan, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve sivilleşmeyi esas alan Türk’ün yol haritasıdır. Bu yol haritasını ithal etnik prenslerle sulandırma, antidemokratik uygulamalar, hesap verebilirlikten uzak olma, imtiyazlı sınıflara bu kutsal davayı hapsettirme, topluma vaat ettiklerimizi kendi yapılarımızda uygulamaktan korkma ve topluma umut olabilecek açıklamaları verememe Türk milliyetçilerini iktidar yürüyüşünü engellemektedir.
İYİ Parti halihazırda hala bu milletin umudu olabilir. Bunun için sistematiğini vazgeçilmez başarısız figürler değil başarı üzerine inşa etmek zorundadır. Amasız fakatsız parti içi demokrasiyi uygulamak zorundadır. Tepeden tabana kadar klikleşmiş marazi tiplerden arınarak ilk günkü saf-duru haline kavuşmalıdır. Teşkilatlarını yenibaştan revize ederek ve otokontrolü sağlayarak şunun bunun değil partinin temsilcileri hüviyetini kazandırmalıdır.
Hiçbir siyasi hareket başarısızlığı ödüllendirmemiştir. Dolayısıyla başarısız olanların kontrollerindeki yapılar yaprak dökümü haline gelmişken hala prens olmaya devam ediyorlarsa orada bir sıkıntı var demektir. Kitle partilerinde vazgeçilmez olan kişiler değil başarı hikayesidir.
2020 Olağan Kongresine kadar sayıları milyonları bulan üye kayıtları seferberliği başlatmalıdır. Statükocu, geçmişinden bugüne komitacılıktan kurtulmayan parazitlerden de behemehal kurtulmalıdır. Zira böylesi bir cerrahi müdahale olmazsa bünyenin tamamı o hastalıklı urla kaplanmış olur ki buna da o zaman sadece Fatiha okumak kalır.